Bölüm 3

403 271 28
                                    

     Gözlerini açtığında Zümrüt'ün güç bela açılan ağzından dökülen tek kelime "anne" oldu.Kazayı birkaç küçük kırıkla atlatmış olduğu için şanslıydı.Hayattaydı ancak başına gelecekleri önceden bilme yeteneğine sahip olsa anne ve babası gibi ölmeyi tercih edebilirdi.Kömür karası gözleri kan toplamış, yüzü derin yara izleriyle kaplanmıştı.Yüzüne ayna tutsalar kendisinden korkup çığlıklar atabilirdi.

     Nerede olduğunu tam olarak kavrayamamışken beyaz gömlekli insanlar üzerine doğru geliyordu.Güçlükle kaldırabildiği göz kapaklarını kaldırdığında beyaz gömleklileri; kapattığında ise siyah kıvırcık saçlı, mavi gözlü genç bir delikanlıyı görüyordu.Doktorların konuştuklarıysa onun kulağında delice esen rüzgarın çıkarttığı sesten başka bir anlam ifade etmiyordu.

     Bir hafta sonra kendini biraz olsun toparlamaya başladığında; gözünü her kapadığında gördüğü o genç adam, bu kez karşısında dikelmiş bir vaziyette duruyordu.Zümrüt, şaşkınlığını gizleyemedi, yavaşça yatağında doğruldu.Bu eylemi yaparken yaşadığı acı yüz ifadesinden anlaşılıyordu.Zümrüt, karşısında dikelen kişinin kim olduğunu merak ediyordu:

     "Sen kimsin?"

     Genç adam nazik ses tonuyla kendini tanıttı:

    "Ben Cevher.Sizinle kötü bir kazada karşılaştık.Siz bir kaza yaptınız.O sırada ben de o yoldan geçiyordum ve size yardımcı oldum."

    Zümrüt, anne ve babasının durumunu tüm ısrarına rağmen öğrenememişti.Bir kez de Cevher'e sorarak şansını denemek istedi:

    "Annem nerede? Babam nerede?"

     Cevher'in suratı bir anda ekşidi, renkten renge girdi, gözlerini kaçırdı:

     "Bakın ben bu konuda bir şey söyleyemem.Benim böyle bir yetkim yok."

     Zümrüt, yeni ağlamaya başlayacak olan bir çocuk gibi bir önceki sözlerini yineledi:

     "Annem nerede? Babam nerede?"

     Cevher, derin bir şekilde nefeslendi:

     "Ben bilmiyorum."

     Zümrüt'ün boğazı düğümlendi:

     "Yalan söyleme"

     Zümrüt, hemen kolundakileri tek tek sökerek ayağa kalkmaya yeltendi.Cevher ise onun bu teşebbüsüne engel olmaya çalıştı:

     "Dur ne yapıyorsun? Hiçbir yere gidemezsin bu halde."

     Zümrüt,bir yandan gözyaşlarına engel olamıyor bir yandan da odasının kapısından dışarı çıkmak için var gücüyle çabalıyordu:

    "Bırak beni, bırak kollarımı."

     "Bırakamam.Buna izin veremem."

     Zümrüt, sol ayağı üzerinde sekerek ilerlemeye çalışıyor ancak her denemesi Cevher'in engellemesi ile boşa çıkıyordu.Bu sefer daha sinirli bir şekilde sesini yükseltti: 

     "Bırak beni dedim sana,bırak."

     "Bırakamam Zümrüt."

    Cevher'in ona ismiyle hitap etmesi Zümrüt'ün bir an duraklamasına neden oldu :

    "İsmimi nereden biliyorsun?"

    "Doktorlar söyledi."

     "O zaman doktorlar, anne ve babamın durumunu da söylemişlerdir sana."

     Cevher, nasıl bir cevap vereceğini bilemedi ve yalan uydurmak zorunda kaldı:

    "Annen ve baban şu an yoğun bakımda."

     Cevher'in çelişkili cevapları Zümrüt'e inandırıcı gelmedi:

     "Biraz önce bilmiyorum demiştin.Şimdi yoğun bakımda diyorsun.Bir şey saklıyorsun benden.Bana doğruları söyle.Annem, babam öldü mü benim?"

     Son cümleyi kurarken Zümrüt'ün durmuş gözyaşları kurumaya vakit bulamadan tekrar yanağında süzülmeye başladı.

     Cevher, kapana kısılmış gibiydi.Doğruyu söylemekten başka çaresi kalmadığını hissetti.

     "Tamam Zümrüt, sakin olmaya çalış.Sana her şeyi anlatacağım.Sana artık engel olamayız, seni tutamayız.O yüzden sana doğruları anlatacağım."

     Zümrüt, Cevher'in anlatacaklarının hiç de iyi bir şey olmayacağını hissetmişti.Cevher sözlerini devam ettirdi:

    "Kazayı görüp yanınıza geldiğimde malesef baban hayatını kaybetmişti.Annenin nabzı ise çok düşüktü.Senin çok ciddi bir durumun yoktu.Annenle seni bir an önce hastaneye getirmeye çalıştım.Çok üzgünüm annen de hastaneye geldikten birkaç saat sonra yaşamını yitirdi."

    Zümrüt, Cevher'in söylediklerini can kulağıyla dinledi.Ardından yine kulağında çılgınca esen rüzgarın çıkarttığı sese benzer bir ses yankılandı.Etrafına boş gözlerle bakındı.Tüm gücünü yitirmiş gibiydi.Dizlerinin üstüne çöktü; başı öne doğru eğildi; kolları yere serildi.Cevher de çaresiz bir şekilde dizlerinin üzerine çöktü.Bir dakika boyunca hiçbir şey yapmadan sadece aynı vaziyette tepkisiz bir şekilde duran Zümrüt'ü süzdü.Sonrasında bir şeyler yapma gerekliliği duydu ve Zümrüt'ün başını yukarı doğru kaldırdı.Zümrüt'ün delirmişcesine bakan simsiyah ve kocaman gözleri, Cevher'in masmavi gözleriyle buluştu.

     


Bahtım BahtımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin