"Baba! "
Babasının yüzünde sebebi belirsiz bir gülümseyiş vardı.
"Ne arıyorsun evlat? "
Cevher, derhal bir gerekçe bulması gerektiğinin farkındaydı.
"İzmaritleri topluyorum baba. "
Ekrem, elindeki siyah poşetin içinden iki zarf çıkardı.
"Peki ya bunlar evlat? "
Cevher, babasının diş fırçası ve tıraş jiletini barındıran iki ayrı zarfı görünce donakaldı. Birkaç saniye süren derin bir sessizlik hakim oldu. Cevher, bu sessizlikten sonra zar zor konuşmaya başladı.
"Sen nasıl buldun onları? "
Babasının yüzündeki alaycı gülümseyiş bir an olsun eksilmemişti.
"Bunlar ne Cevher? Yoksa babalık testi mi yaptıracaksın? Haydi Cevher, hadi evlat söylesene. "
Cevher, ne yapacağını bilemedi. Köşeye sıkışmıştı. Yutkundu ve ardından çok kısa bir cevap verdi.
"Evet "
Ekrem'in yüzünün hali birden değişti. Sinirli bir şekilde Cevher'in üzerine doğru yürümeye başladı. Cevher, onu hareketsiz izledi. Ekrem, yanına ulaştığında elini havaya kaldırdı. Tokatı Cevher'in yüzüne indireceği sırada Hülya olağanca gücüyle bağırarak odaya girdi.
"Cevheer! Cevheer! "
İkisi de başını Hülya'ya çevirdi. Hülya, dizlerinin üzerine çöktü. Cevher hemen annesine doğru gitti ve yanına eğildi.
"Anne iyi misin? Anne? "
Hülya, ağlamaktan konuşamıyordu. Ekrem ise olanları hayretle izliyordu. Hülya'nın ağzından birkaç kelime saçıldı.
"Cevher, sen... "
Ekrem, hemen araya girdi.
"Hülyaa! Kes sesini Hülyaa! "
Cevher, önce babasına sonra da annesine baktı.
"Devam et anne. "
Ekrem, konuşturmamaya kararlıydı.
"Sus dedim sana Hülya! "
Hülya, hıçkırıklarının arasında konuşmasına devam etti.
"Cevher, affet bizi oğlum! "
Cevher, doğruldu. O an sanki dünya durmuştu onun için. Aklını yitirmiş gibi garip bir biçimde etrafını süzdü. Sonra da kendini yere bıraktı. Elini kulaklarına kapadı. Ayakta kalan tek kişi Ekrem'di. Birkaç dakika Cevher ve Hülya'nın perişan bir vaziyette gözyaşlarına boğulmasıyla ve Ekrem'in ayakta dikelip öfkeli bir halde hızlı hızlı solumasıyla geçti. Cevher, güçlükle ayağa kalktı. Ekrem'e dik dik baktı ve ani bir hareketle boğazına sarıldı. Bunu gören Hülya da hemen ayağa kalkmaya çalıştı. Cevher, Ekrem'i ittirerek duvara yapıştırdı. Elini boğazından çekmedi. Ekrem'in yüzü kıpkırmızı oldu. Hülya, engel olmaya çalıştı. Ancak Cevher, kilitlenmişti. Ekrem, can havliyle Cevher'in karnına doğru bir yumruk salladı. Cevher, afalladı. Elini, onun boğazından çekti. Hızlı hızlı öksürmeye başladı. Bu sırada Ekrem, onun kafasına doğru bir yumruk daha salladı. Cevher, ayakta zor durdu; sendeledi ama düşmedi. Ekrem de ellerini dizlerine koydu. Onun da çok zorlandığı belliydi. Kendini biraz toparladığında sözleriyle Cevher'i dövmeye devam etti.
"Fena mı oldu ha Cevher? Yediğin önünde yemediğin arkanda; krallar gibi yaşadın. En güzel okullarda okuttuk seni. Ne istediysen aldık sana. Ne güzel bir hayatın oldu işte bak! "
Cevher, daha da sinirlendi. Tüm gücüyle Ekrem'in üzerine yürüdü. Hülya, engel olmaya çalışırken Cevher'in hışmından nasibini aldı. Yere düştü ve kafasını sehpaya çarptı. Daha sonra kalkmak istedi ama beceremedi. Cevher yine Ekrem'in boğazına sarıldı. Ekrem'i öldürmeye kararlı gibiydi. Ekrem'in tüm gücü tükendi. Hülya, bu sırada yerde belli belirsiz bir sesle acı içinde kıvranıyordu.
"Yeter; yeter artık. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bahtım Bahtım
General FictionBu hikaye yaşanmış bir olaydan yola çıkılarak kurgulanmıştır.Kötü bir şekilde karşılaşan iki kişiyi ve bu kişilerin karşılaştığı akılalmaz sürprizleri konu edinmektedir.Aksiyon sevenler için uygun bir kitaptır.İçerisinde kafa karıştırıcı sorular bar...