3 🌸 bana şarkı söyle 桜

7.9K 634 349
                                    

"Sar bu şarkı söyleyen, bu dans eden evreni
Ve ayırma güzel gökyüzünden gözlerini;
Yaşamak kadar güzel, saf, mavi gökyüzünden,
Bağışlayan gökyüzünden, ebedi gökyüzünden."


Her yıl başında evimiz farklı bir atmosferin etkisine girip rengarenk olurdu. Bunun en büyük sebebi de Budist olsa bile belki de tüm hristiyanlardan daha çok bu günü seven annemdi. Tüm evi süsler, hediyeler alıp kasabadaki tüm çocuklara dağıtırdı.

Sekiz yaşıma girdiğim o yıl da annemin fikriyle Noel için Busan'ın merkezinde düzenlenen panayıra gitmeye karar verdik. Orada Belçika'dan gelmeler de dahil çeşitli çikolataların satıldığı sergiler, insanların arasında dolaşan noel babalar ve muazzam bir sirk gösterisi olduğunu duyduğumda günlerce sevinçten ve heyecandan uyuyamamış herkesin başının etini yemiştim.

"Ağacı süslemeye yardım et Sujin!"

Tüm telaş içerisinde panayır hazırlıklarını yaparken bir taraftan da evin içini dekore etmemiz gerekiyordu ve bu fazla yorucuydu. Ancak ağaç süslemeyi de sevdiğimden annemi ikiletmeden yanına gittim ve renkli topları ve süsleri asmasına yardım ettim. İşimiz bitince de izin alarak dışarı çıktım ve hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol etmek için Jimin'lerin evine gittim.

Kapının girişine ulaştığımda bir ay önce aşağı sokakta diğer köpekler tarafından hırpalanırken kurtardığımız, ikimizin köpeği olan parlak kahverengi tüylere sahip, sağ gözünü kaplayan beyaz bir benek olan Mochi beni gördü ve koşarak kucağıma atlamaya çalıştı. Bu golden cinsi küçük yavru dişi köpek fazla tatlı olduğu için ona Japon tatlısı olan Mochi ismini vermiştik. Jimin ile neredeyse tüm gün boyunca köpekle oynayabilme kapasitesine sahiptik. Bazen ben eve gittikten sonra bile onunla top oynamaya devam ediyor ve annesinden azar işitene kadar durmuyordu.

Kapı zil sesi yankılanıp birkaç dakika sonra açıldığında Mochi kulübesine döndü ve beklediğim çocuğu, altında kısa pijama üstünde bir tarafı pijamasından dışarı fırlamış atlet ve ağzında diş fırçasıyla gözleri neredeyse yumuk halde buldum. Böyle bir günde yeni uyanmış olamazdı.

"Merhaba Su."

Jimin, bana normal zamanlarda bu şekilde seslenir, sinirlendiğinde veya heyecanlandığında tam ismimi söylerdi. Bana böyle seslenen tek kişi olmasını seviyordum. İsmimi telafuz ederken hafif peltek söyleyişini seviyordum. Ellerimi annesini taklit ederek belime yerleştirip azarlarcasına kaşlarımı çattığımda durumu kavramış gözükmüyordu."Böyle bir günde nasıl yeni uyanabilirsin? Saatten haberin var mı?"

Bir taraftan beni dinleyip bir taraftan dişlerini fırçalamaya devam ederken gözlerini tembel hayvan edasıyla yavaşça yüzümde gezdirip ardından arkasını döndü ve duvarda asılı saate bakıp hızla bana döndü. Bu sefer gözleri pörtlemiş ve dişlerini daha hızlı fırçalamaya başlamıştı.

"H-hemen gelıyogrvum-" sonlara doğru ağzındaki köpük çenesine aktığından düzgün konuşamadı ve omzundan iterek lavaboya koşmasını sağladım. Ah bu çocuk bir kere de beni şaşırtsa ne kaybedecekti?

Hazırlıklar tamamlanıp panayıra gitmek için daha büyük olduğundan Jimin'lerin Mazda model arabasını seçtik. Her ne kadar geniş falan olsa da arkaya dört kişi oturunca yine de sıkışıyordunuz ve bu yüzden Jimin'in kolu karın boşluğuma giriyordu.

"Ah! Canımı acıtıyorsun aptal!" Araba kasise girdiğinden Jimin'in dirseği daha da batmış ve iyice karnımı delmişti. İstemsizce ona aptal dediğimde tüm aile üyelerinin arabada olduğunu unuttuğumu geç anladım ve çok geçmeden, hatta ışık hızında annemin uyaran sesini duydum.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin