"Ancak insan zaten hükmettiği bir şeye tekrar hükmeder mi? Bu onu kaybetmek anlamına gelmez mi?"
Buraya her geldiğimde içinde boğulduğum düşünceler ve gözümün önüne düşen anılar aynıydı. Acı çekiyor ama bir taraftan da burayı bırakamayacak kadar çok seviyordum. Annemin dizaynını ufak birkaç gerekli değişiklik haricinde bozmayan Yoora unni, o gittiğinden beri hayatıma aldığım sınırlı kişilerden biriydi.
Kendisi üniversite mezunu, oldukça alımlı genç bir kız olmasına rağmen olgunlukta çoğu yetişkini sollayabilecek olan güzel bir insandı. Babamdan satın aldığı bu kafeye gözü gibi bakıyor, eski tadı veremese de kendi lezzetini katarak kahvelerini müşterilerine sunuyordu. Bazen ona eskiden anneme yaptığım gibi yardım ediyordum fakat omuzlarıma binen yokluk hissi ara sıra öyle şiddetli oluyordu ki tepsiyi düşürecek kadar afallayıp yıkılma eşiğine geliyordum.
Yine de ne olursa olsun, burası benim için daima özel olacaktı. Biricik annemin parıldayan mutluluğuyla hayata kavuşturduğu bu kafe, ondan hatıra kalan sayılı şeylerden biriydi.
Jimin, masanın üzerinde duran çiçek desenli tombul bardağı iki eliyle sararak yüzüne tatlı bir sırıtış yerleştirdiğinde her ne kadar beklemekten sıkılmış olsam da eş zamanlı olarak ben de gülümseyerek filtre kahvemden kaçamak bir yudum aldım. Kahve tercihlerim belirli nedenlerle değişmişti fakat Jimin bunu yadırgadığından ve sürekli eskiden içtiğime dönmemi istediğinden onun yanında içmeye çekiniyordum.
"Evet, bugün neden buraya geldiğimizi söyleyecek misin Jimin? Yarın okulumun ilk günü ve ben hiçbir hazırlık yapmadım."
Sol kolundaki siyah kordonlu saate bakıp alt dudağını dişledikten sonra muzip bir tavırla kaşlarını kaldırdı. "Daha geleli on dakika bile olmadı Su, biraz daha beklesen ölür müsün?"
Neyi beklediğimizi anlamadığımdan sinirle soluyarak gözlerimi devirdiğimde yüzündeki ifadeyi değiştirmeden devam etti. "Üstelik lise için ne hazırlığı yapacaksın ki? Alt tarafı yatıp kalkacak ve okula gideceksin."
Pencereye çevirdiğim bakışlarımı ona sabitleyerek omuzlarımı düşürdüm ve dudaklarımın arasından şaşkın bir gülüşün çıkmasına izin verdim. "Ne hazırlığı mı? Dalga mı geçiyorsun Minmin?" Lakabına sinirli bir bakışla karşılık verirken parmaklarımla tek tek sayarak ona anlamayacağı şeyleri anlatmaya devam ettim.
"Okul kıyafetlerimi yıkayacağım, babamın ve benim fil derisini andıran bir yığın kıyafet ütüleyeceğim, kirden görünmeyen vücudumu banyoyla ödüllendireceğim ve artık halim kalırsa son bir kez rezil olmamak adına sınıfa çalacağım ilk parçaya çalışacağım. Sence de bunlar hazırlıktan sayılmaz mı?"
Kahverengi gözlerini iyice belerterek, açtığı ağzına kahvesini götürüp bir yudum aldı ve alayla sırıtarak kafasını salladı. "Bence bu liseye değil savaşa hazırlık ama yine de sen bilirsin." İyice gülerken gözlerimi devirdiğimi görünce ciddileşti. "Şaka bir yana, istersen sana yardım edebilirim."
Güldüm. "Evet haklısın, tek başıma banyo yapamam."
Tekrar aldığı yudum dediğim şeyi duymasıyla boğazına takıldığında kızarıncaya kadar öksürdü ve endişeyle masadaki suyu uzattım. "Şunu iç ve yukarıya bak."
Dediğimi yapıp öksürüğü durduğunda "Onu kastetmemiştim!" diye homurdandı fakat yan bir sırıtışla gözlerimi tekrar cama çevirip kollarımı göğsümün üzerinde kavuşturdum ve cevap vermedim.
Birkaç dakika sonra yan tarafımdaki sandalye çekilip Jimin ayağa kalktığında ben de bakışlarımı çevirmiştim ki gördüğüm kişiyle şaşkınlıktan dilim tutuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry blossom | pjm
FanfictionWattys 2018 Uyarlamacılar Kazananı "dünyanın geri kalmış tüm toprak parçalarına çiçekler ekiyorsun, tüm dünya buna karşı üstelik, çok savaşıyor, çok yeniliyor! ama hep sen kazanıyorsun, hepimize karşı... şiir senin ellerinden sonra şiir oluyor, bazı...