21 🌸 bencillik yapıp 'kal' diyemedim 桜

4.1K 435 474
                                    

"Sen, sen, sen giderken.
Kalbim burada kalırken.
Ellerim sessiz soğuk ve suskun öyle dururken.
Yalnızlık gittiğin yoldan bana geri gelirken.
Gözlerimden yaş yerine sessiz harfler damlarken."



Nefret, çok güçlü bir duyguydu. Güçlü kollarıyla sarmalarsa bir kalbi çürütür, acımadan kuruturdu. Vereceğimiz kararlarda, atacağımız en küçük adımda belirlerdi yolumuzu. İyi değildi ama güçlüydü işte. Ne mantık arardı ne de sağduyu.

Annemi kaybedişimden sonra yarım kalan her şeyden nefret etmiştim ben. Onun kokusunu burnumdan silmeye çalışan tüm deterjan ve parfüm kokularından, sarılmam için açtığı masum kollarıyla arama giren topraktan, güzel sesinin yankılandığı tüm salonlardan ama en çok da onu ölümün soğuk nefesine çeken müzik gruplarından.

Çocukçaydı hislerim belki, ya da mantıksız bir yığın dizisiydi. Fakat doğruydu işte, ne olduysa benim aptal inadımın değmeyecek, belki de hayatım boyunca varlığımdan haberi bile olmayacak boş bir şarkıcı yığınına duyduğum o koşulsuz sevgi nedeniyle onu o caddeye yolladığı doğruydu. Bundandı öfkem. Kendime kızgınlığımı albümlerin arkasındaki kişilere yığacak kadar çaresizliğimeydi. Aynı şeyin dönüp dolaşıp en yakınıma, kaybetmekten yüreğimin sızlayıp gözlerimin buğulandığı kişiye varacağını bilmeden yıllarca körüklemiştim nefretimi. Ona da aynı nefreti yansıtamayacağımı bile bile susmuştum genizim cayır cayır yanarken.

Bayan Im, Jimin kamptan döner dönmez onu yanına çağırıp Seul'deki bir şirketin düzenlediği idol seçmelerine katılmasını söylemişti. Hayatında belki de ilk kez kendine güvenme isteği duyan Park Jimin, başta uzun uzun düşünse de içimde büyüttüğüm nefreti bilmeden bunun yalnızca basit bir ayrılık olacağını düşünmüş, fakat yine de tutamamıştı gözyaşlarını. Hayallerini, hayatta değer verdiği bir şeyi gerçekleştirme uğruna atılan en büyük adımı, benden uzaklaşmak pahasına kabul etmişti. Ona ne kızabiliyor ne de iç rahatlığıyla mutluluğuna eşlik edebiliyordum.

Korkumun, dört bir yanımı saran o amansız korkumun pençelerine düşerken elimden gelen tek şeyin susmak olduğunu görüyor, kendi çıkarlarım uğruna söndüremeyeceğim bir yıldızın avuç içlerimden kayışını izliyordum.

Bay Tipsiz'in birkaç dikişi atmış kulağını okşayıp panjurlardan sızan ay ışığına bakarken ondan belki de son kez 'iyi geceler' bekliyordum. Lazerin duvarıma aksedişini görürsem, belki de kalp ağrımı unutup gözlerimi kapardım boşluğa. Kabuslarla dolup taşacağını bildiğim bir boşlukta süzülürdüm belki.

Camdan gelen ani sesle ürkerek yatakta doğrulduğumda elimle baş ucumdaki gece lambasına uzanarak ışığı yaktım. Ortalık biraz daha aydınlandığında kalbim gümbür gümbür göğüs kafesimi zorluyordu. Ne olacağını bekleyip öylece cama bakarken tekrar aynı şey oldu fakat bu sefer sesin cama atılan taştan olduğunu gördüm. Ayağa kalkıp panjuru yukarıya çektikten sonra camı açarak aşağı baktığımda Jimin'in pencereme kadar uzanan elma ağacının dibinde, elindeki taşları sallayarak bana baktığını gördüm. Şaşkınlığım gözlerimden fırlayacak kadar büyürken yerden fazla yüksek olmayan camımdan alçak sesle "Bu saatte burada ne işin var?" diye sordum.

Yüzündeki tatlı bir suçlulukla parıldayan gülümsemesini gizlemeden "Seni özledim." diye yanıtladı. Saat on ikiyi geçerken ve çok daha önemlisi evlerimiz zaten karşı karşıyayken böyle bir şey yapması beni oldukça şaşırtsa da gülümsemeden edemedim.

"Oraya geliyorum Su-ah!" diyip reddetmelerime kalmadan ağaca tırmandı ve göz açıp kapayıncaya kadar geçen zamanda camıma ulaştı. Ben geri geri çekilirken, terliklerini çıkarıp odama atladıktan sonra muzır bir sırıtışla kollarını kocaman açtı ve ben hiç düşünmeden o kolların arasına sokuldum. Yüzünü saçlarıma gömüp bir süre öylece sabit dururken ikimizin de kalp atışları aynı düzeydeydi. Hızlı, beklenti dolu ve buruk.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin