7 🌸 saçlara güzel davranan erkek kırmaktan korkar 桜

4.7K 482 137
                                    

"Bir istiridyenin kıymetli incisini sakladığı gibi saklarım seni.
Bir bahar dalının narin tomurcuklarını sakındığı gibi korurum seni.
Çok derin...
Derinlerimde ellerin...
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana,
Kış güneşinde altın kirpiklerin..."




Yaş kaç olursa olsun insan her yaşta insandı. Bu sebeptendir ki arzu ettiği bir şey gerçekleşmediğinde kendi de dahil herkese küsebilir ve tüm umut kapılarını tek tek kapatıp acımasızca kilitleyebilirdi. Enkazın altındaymış gibi hissedip bir eşya kalıntısı gibi çürüyüp gitmeyi beklerken edindiği acıların onu can çekiştirerek büyütmesine tanık olurdu böylece.

Artık ne zaman bir hayalim olsa sonu böyle olacak diye düşünürdü kendine zulmedercesine. Umut vaat eden geleceğin tüm ışıklarını kapatıp değiştiremeyeceği bir geçmişte karanlıkla tıkışıp kalmak zorundaymışçasına davranırdı. Büyük bir sorundu bu. Benim gibi etrafınızda size güç verecek insanlar yoksa şayet nefesinizi kesip sizi öldürürdü hatta.

"Şuradaki çocuğun yüzü biraz yamuk mu olmuş ne? Dur biraz düzelteyim."

Kazadan birkaç gün sonra yatağımın üzerinde öylece oturmuş boş fakat binlerce düşüncemin soyut bir örtünün altına gizlendiği bakışlarımla çalışma masasının üstündeki resim defterine, sinirlenip tek elimle ortadan ikiye kırdığım birkaç boya kalemine ve bu zamana kadar ki hayal geçmişime bakarken yarım saat önce buraya gelen Jimin, elindeki siyah keçeli kalemle alçımın üzerine bir şeyler çizmeye çalışıyordu.

Fakat onun söylediklerini dinlemek bir yana dursun, gerçek anlamda orada olduğunu bile hissetmiyordum. Ben yalnızca, ilk kez kalemi elime alıp kağıtları renklendirirken inşa ettiğim ressamlık hayallerimin bir su damlası gibi buharlaşıp havaya karıştığını izliyordum. Öyle tarifsiz bir histi ki bu, ileride yaşayacağım acıların küçük bir fragmanı gibi saniye saniye gözümün önünde, kalbimin atışındaydı. Abartıyordum belki, yeni hayallere sarılmamak için fazla küçüktüm fakat nedendir bilinmez canım çok yanıyordu.

"Su-ah?"

Kafamı ona çevirip dikkatle bana baktığını gördüğümde dalıp gittiğimin farkında değildim.

"Hmm?"

"Bir saattir sana sesleniyorum fakat hiçbir tepki vermiyorsun. Neyin var böyle?"

Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalışırken başıma saplanan keskin ağrıyla birlikte istemsizce kaşlarım çatılmıştı. Ona ne cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Endişelenmesini, aptal hislerime ortak olup üzülmesini istemiyordum.

"Bir şeyim yok Jimin. Sadece...dalmışım."

"Az kalsın boğuluyordun." Böyle bir ruh halimde bile dediği şeye karşı gülmemi engelleyememiştim. İkimiz de sırıtırken elindeki kalemi ve alçıyı gösterdi.

"Sence kenarları neyle doldurmalıyım? Yıldız veya kalp olabilir gibi ama emin olamadım."

Kafamı dağıtmaya ve hissettiğim şeylerden beni uzaklaştırmaya çalıştığının farkındaydım. O süt beyazı teni öylesine gergin, gözleri öylesine şefkat doluydu ki gülümsese de endişelendiğini biliyordum.

Bir tarafa oldukça tatlı siyah saçlı bir çocuk, hemen yanında da uzun saçlı kız çizmiş, ikisinin kafasını birbirine yaslamıştı. Oldukça şirin göründüğü için gülümseyerek sol elimi çizimin üstüne götürüp onu hissetmeye çalıştım. Artık böyle şeylerden uzak kalacağımı bilmek kötü bir şaka gibiydi.

"Kiraz çiçeği çizebilir misin? Onların etrafında en sevdiğim çiçeklerden olmasını istiyorum."

"Güzel seçim." deyip gülümsedikten sonra birkaç çiçek çizmişti ki ona tekrar seslenmemle duraksayarak kafasını kaldırdı ve gözlerimin en derinine baktı.Bu bakışların anlamı sen ne dersen dinler ve anlarım demekti. Seni korurum, mutsuzluktan, nefretten, hayal kırıklığından bile korurum. Konuşmasak da böyle anlaşabilmemizi seviyordum. Çocuk ruhlarımız birbirini seviyor ve anlıyordu.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin