Tamda Söylenen Gibiymişsin!

1.1K 26 0
                                    

Ve ve ve... Okulda bütün gün Aras'ın yanında ne yapmam gerektiği hakkında Naz'dan bir sürü şey dinledikten sonra (yada dinlemek benzeri bişi yaptıktan sonra) zilin çalmasıyla birlikte mesaj geldi.

"Giriş kapısına gel. Beklemekten hoşlanmam. Çabuk ol!

-Aras "

Beklemekten hoşlanmazmışmış. Şeytan diyor ki gitme beklesin orda. Ama ödevi ona yaptırmak için başka şansım yok. Mecburen yavaş adımlarla çıktım sınıftan. Biri arkamdan adımı haykırınca döndüm. Tabiki Naz'dı adımı bütün okulun öğrenmesini sağladığı için ona teşekkür etmeliydim. Başka kim olabilirdi ki!

"Efendim Naz."

"Hah Nisan şey....(soluklandı) Konuştuklarımızı unutma. Beni ve babanı hızlı aramaya kaydet bişi olursa ara. Polisin numarası da 155 hatırlatıyım."

"Tamamm. Bütün gün 500 kere bunu söylediğin için unutma gibi bi şansım var mı sence? Akşam konuşuruz." diyip yanağına bi öpücük kondurduktan sonra yoluma devam ettim.

Bahçeye çıkınca tam da dediği gibi bahçe kapısında beklediğini fark ettim. Bi ayağını duvara yaslamış telefonuyla uğraşıyordu. Üstündeki v yaka koyu mavi tişört gerçekten mükemmeldi. Gözlerimi kırpıştırıp yanına gittim.

"Tam 3 dakika geç kaldın."dedi kafasını telefondan kaldırmadan.

"Sana da merhaba. İyiyim teşekkür ederim"

"Şu saçma selamlaşma kısmını boşverip bir an önce gidip şu işi bitirsek." dedi gayet umursamaz şekilde. Ne bekliyordum ki zaten. 'Ben de senle ödev yapmayı çok istiyorum' falan mı! Saçma. Ne kadar erken o kadar iyi.

"Bencede biran önce bitsin. İleride bir kütüphane var. Oraya gidelim"dedim. Naz'a ne kadar umursamaz görünsemde kalabalık bi yerde olmak daha iyiydi. Korktuğumdan değil tabi de amann öyle işte.

Kütüphane'nin sokağına girdiğimizde Aras yanımda yokmuş gibi davranmaya çalışsam da konuşarak çabalarımı boşa çıkardı.

"Kitabı evde unutmuşum. Önce gidip onu alalım." dedi. Şok şok şok. Ev, gitmek,biz!!

"Eve mi? Gerek yok. Bende var kitap." Aras'ın evinin önünden bile geçmem ben. Manyak,egoist,sorunlu ve ne olduğu belli olmayan birinin evine. Ahh hayır! Çok akıllı olmayabilirim ama onun evine gidecek kadar da salak değilim.

"Merak etme. Şuan aklından bana ne yapar diye geçirdiğini biliyorum. Birincisi öyle bişey yapacak olsam sana yapmam. İkincisi kafamı attırmadığın sürüce sorun yok."

"Aklımdan hiç bişey geçmedi. Sen korkacağım en son kişisin. Gidelim." Bi dakika bi dakika! Geri sar geri... Ben az önce ne dedim pardon?! Gidelim mi? Ben bi gün bu kuru inadım yüzünden başıma iş alıcam buraya da yazdım. Hatta o gün bugün bile olabilir. Ayrıca arkadaşım, bizim okul çıkışı bizim ödevi yapıcağımız belli dimi. Sen ne diye kitabı evde bırakıyorsun. Birine mesaj mı atsam. Naz'a falan. Yok yok, ortalığı telaşa vermeye gerek yok şimdi. Babamla birlikte şehirdeki bütün polisleri buraya yığar gerek yok yani.

Bir ara sokağa sapıp, gri boyası hafif solmuş bir binaya girdik. 1. kata çıkıp 3 numaralı dairenin kapısını açtı. Kapı girişinde gayet odunsu şekilde bekliyordum. İçeri girip bana döndü.

"Kapıda mı beklemeyi düşünüyorsun? Hani korkmuyordun."

"Tabiki korkmuyorum egoist." dedim ve içeri girdim.

Küçük bir evdi ve beklediğimden daha düzenliydi. Şirin bile denebilirdi. Bej rengi duvarlar ve o tonlarda koltuk takımıyla gerçekten iyi döşenmişti. Koltukların hemen yanında küçük bir sehpa vardı. Üstünde sarılan bir kadın ve adamın resmi. Kadın gerçekten güzeldi. Sehpaya yaklaşıp fotoğrafı elime aldım. Kadının gözleri... Aras'ınkilere ne kadar benziyordu. Adamın saç rengi de aynı onun saçlarıydı. Çok yakışan bir çifti. Aras'ın annesi ve babası mı acaba. Gerçi bir katil neden öldürdüğü kişinin fotoğrafını evinde tutsun ki!

Ben fotoğrafa bakarken ayak sesleri bana yaklaşıyordu. Aras'tı. Birden beni kolumdan çevirip duvara yasladı. Ellerini duvara dayayıp beni kafese aldı.

"Bir daha sakın o fotoğrafa dokunma. Duydun mu!? Eğer yaşamak istiyorsan, sakın hayatıma karışma. Ödevi yap ve defol git!" Şuan bana o kadar yakındı ki nefesini hissedebiliyordum. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Korkmuştum. İlk defa gerçek anlamda ondan korkmuştum. Gözlerinden korkmuştum.

Ellerimi göğsüne koyup ittim onu. Normalde benim gücümün onun için bir hiç olduğunu biliyordum. O da bunu biliyordi ama itmemle geriye sendeledi. Kollarının arasından çıkıp kapıya yönelmiştim ki, birden geri döndüm. Yüzü hala duvara dönüktü.

"Aptal ödevde yardımını istemiyorum. Senden hiç bir zaman korkmadım. Senin hakkında söylenenlere rağmen inat edip seninle bu ödevi yapmak istedim. O gün kafede bana bakışından sonra öyle biri olmadığını düşünmek istedim. Ama öyleymişsin. Tam da anlatılan gibi caniymişsin sen. Bir daha sakın karşıma çıkma. Hiçbir şey istemiyorum. Sadece uzak dur benden!"

Gözümden düşen yaşla birlikte kapıyı çarpıp çıktım. Ona ihtiyacım yoktu ve hiç de olmamıştı. Ödevi tek başıma yapar altına adını yazar, teslim ederdim. Aynı önceki ödevlerde başkalarına yaptığı gibi. Benden ne kadar uzak olursa o kadar iyiymiş. O çok tehlikeliymiş. Hemde hiç tahmin etmediğim kadar.

Kimsin Sen?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin