Geometri dersinin ortasında hoca tahtada üçgenleri anlatırken aklım başka yerdeydi.Dün o kutuyu aldıktan sonra Sercan'ı arayıp saydırdıktan sonra uyumuştum.Yaklaşık bir aydır ortalarda olmayan muhteşem sapığım geri dönmüştü anlaşılan.Daha önce yapmadığı şey değildi.Buraya ilk geldiğimde kafeye yerleştiğim günün ertesi akşamı bir kutu bulmuştum kapının önünde.Ondan sonraları haftada bir gün buluyordum aynı yerinde.Ama garip olanı ise içinin boş olmasıydı.Be adam bari çikolata felan koy da iki taraf da mutlu olsun.Sonuç olarak bi süreden sonra almamaya başlamıştım.Ayda bir çok gözüme çarpınca hepsini toplayıp kilere atıyordum o kadar.Dün aldığım kutu da aynıydı.Unuttuğum için kendime şaşırdım aslında.Ne oldu da bir süre ara vermişti acaba...Aman benim işim zaten başımdan aşkın bir de onunla uğraşamayacaktım.Düşüncelerimi bölen telefonumun titremesiyle etrafa bir bakış atıp mesajı actım.Sercandandı.''Müsait olunca ara fındık farem.''
Saate bakarak dersin bitmesine beş dakika olduğunu gördüm.Zaten başından beri dinlemediğim için çoğu yeri kaçırmıştım.Lavaboya gitmek için izin isteyerek sınıftan çıktım.Telefonu kulağıma götürdüğümde aynı zamanda da ellerimi yıkıyordum.Derslerden sonra alışkanlık olmuştu bu.Sercan telefonu açtığında ''Hemen de müsaitmişsin ha''dedi.Ellerimi kuruladıktan sonra saçımı düzeltip lavabodan cıkarken ''Kapatıyım istersen Sercan''dedim.Göz devirdiğini hissettikten sonra ''İnşallah dün dediğimde valizini hazırlamışsındır fındık faresi,çünkü galiba bu akşam gidiyosun.'' ''Dalga mı geçiyorsun Sercan galiba bu akşam gidiyosun ne demek!'' ''Ya parlama hemen bi aksilik olmuş firma arayıp özür diledi benden bu gece olarak anlamışlar onlar.Bende sen zaten valizini hazırladın diye(!)çok sorun etmemiştim.Ama hazırlamadıysan arayıp yarına alabilirim yine.''Sınıfa ulaşıp çantamı toplamaya başlarken düşünüyordum''Yok Sercan ya bi daha yarını beklemeye gerek yok toplamıştım zaten.Okuldan erken çıkıp son birkaç bir şeyleri ayarlayayım o zaman ben olur mu?''Sıranın kenarına çarptığım ayağımla yüzümü buruştururken Sercan ''Tamam ben müdürünü arayıp haber veriyorum çık sen.''dedi.Onu onaylayıp telefonu kapattım.Kafeye geldiğimde Engin amcaya durumu özetleyip apar topar yukarıya çıktım.Diş fırçası,tarak vb. bakım eşyalarını da bavulun kenarındaki göze yerleştirdikten sonra derin bir nefes aldım.Sercan otobüs saatini ve yerini mesaj atmıştı.1 saatim kalmıştı.Artvin'e gittiğimde beni birilerinin karşılayacağını biliyordum.Galiba aile dostlarımızdı,yani annem ve babamın ortak arkadaşları.Tanımamam normaldi çünkü bu zamana kadar halamlarda kalıyordum ve onlar da hiç bahsetmezlerdi.Bavulumu ayagımın ucuyla ittire ittire merdivenlerden indirip kenara koydum.Unuttuğum şey yüzünden kafama vurup telefonu elime aldığım sırada kafenin kapısı açıldı ve elinde poşetlerle Hayal içeri girdi.Şaşkınlıkla ona bakarken ''Ay Buğlem daha ne kadar dikileceksin acaba orada!Ellerim koptu çabuk gel de yardım et bana.''Koşarak yanına gidip poşetlerden bir kaçını aldım.Kafenin arka tarafına gidip masanın üzerine bırakınca nefes nefese ''Napıyon sen Hayal ya,bunlar ne kurban olduğum?''dedim.Kaşlarını çatıp''E Sercan bana gideceğini söyleyince aceleyle bu kadar yolluk yapabildim.Az mı olmuş,az olmuş değil mi ya bencede.Ben demiştim ama anneme''Hayal'i omuzlarından tutup oturturken gözlerimi pörtletip suratına baktım.''Sakin olur musun lütfen.Ne azı ne yolluğu.Yeter de artar bile bunlar bana Hayal nasıl yiyim hepsini ben.Savaşa gitmiyorum ya bitanem:)''Masum bir sırıtışla suratına bakmaya başladım.Yerinde kıpraşıp derin bir nefes aldıktan sonra''Haklısın galiba ne biliyim ben ya öyle şey olunca öyle oldu''dedi.Dayanamayıp ağzımdan bir kıkırtı kaçırdığımda o da gülmeye başladı.Dakikalarca öyle gülerken Hayal en sonunda ''Kız çok yorulmuşum,bana bi bardak su getirsene''dedi de kendimize geldik. O, verdigim suyu içerken sandalyeyi karşısına çekip oturdum."Sen nasılsın,iyi misin?iyi ol Hayal."Hızla kafasını sallayarak "iyiyim ben.Nasil iyi olmam.Sevgilim yanımda,kardeşim yanımda.Aklın kalmasın bende.Islerini hallet dön sen bir an önce."dedi.Işlerim..Annemle babam beni bekliyordu.Saatimi kontrol ettikten sonra yavaştan oturduğum yerden kalktım ve Hayal'e yandan bakış atarak "Peki öyle olsun,Sercanla da konuşman gerekiyor artık.Geçen gün yine sıkıştırdı beni açık vereceğim diye korkuyorum".Derin bir iç çekti ve gözlerini kaçırdı. "Tamam tamam haklısın sen gidince ilk işim onunla konuşmak olacak".Onu onayladım ve hazırladığı yolluklari da çantamın en üstüne yerleştirdim.Vakit geçirmek icin kalan bir kaç bulaşığı yıkarken aynı zamanda sohbet etmeye devam ediyorduk."Seni şimdi gidince kim alacakmış ordan?"dedi Hayal.Bir yandan da masanın üstündeki meyveleri kesiyordu."Bilmiyorum babamın arkadaşı olduğunu söylemişti halam ama sanirim onlar beni tanıyormuş görürler herhalde"dedim omzumu silkerek.Masadan bir elma alarak yanıma geldi ve lavabonun altına sokarak yıkamaya calisti (!) "Kızım çek şu ellerini ya iki dakika köpük oluyor elmam"Gözlerimi büyütebildigim kadar büyütüp ona dönerek "Neden acaba ya bak sen şu işe köpük oluyormuş"dedim.Sonunda elmasını yıkayıp masaya geri giderken kendi kendine mirildaniyordu fakat ne dediğini içeri türkü söyleyerek giren Sercan sağolsun anlayamadım.
"HADİ GEL KÖYÜMÜZE GERİ DÖNELİM!!FADIMENIN DÜĞÜNÜNDE HALAY ÇEKELİM! ! LEY LEY LEY AHEY AHEY"
Ben anın şokuyla tepki veremezken Hayal'in öksürmesiyle kendime geldim.Kosar adımlarla yanına giderek sırtına vurmaya başladım.Bu sırada telaslanan Sercan da türküyü bırakıp yanımıza geldi "Aşkım,iyi misin Hayal.Hay ağzım kopsun ya.Guzelim,bak bana."Kendine gelmesi için Sercan'a dirsek atıp "Git su getir be kıza boğazına kaçtı yediği elma.O nasıl bir türküdür ya tövbe yarabbim"diye söylendim.Kalkip hemen su getirdi."Fadime kim be!"diye cırladi suyu içer içmez Hayal.Iyi olduğuna emin olduktan sonra bulaşıklara devam etmek için ayaklandigimda Sercan'in Hayal'e yaptığı açıklamalara göz devirdim.
Engin amcanın tüm israrlarina rağmen kafe rahatlayana kadar onlara yardım ettim.Tek tük müşteri kaldığında saatime göz gezdirip önlüğümu çıkardım."Serrrcaan!yarım saat kalmış otobüse"Yan masanın siparişini bırakıp bana doğru gelirken "Ne bagiriyon kızım milletin içinde.Tamam hadi çık sen son eksiklerine bak çıkarız sonra da".Ona ters olduğunu umduğum bakışlarımı atarken bir yandan da onaylayarak kuzu kuzu yukarı çıktım.Her şeyi aldığıma emin olduktan sonra aşağı indim.Engin amcayla vedalastiktan sonra arabaya bindik .
yolda hepimiz sessizdik.Hayal ne kadar ısrar etse de önce onu evine bıraktık.Zaten yeterince yorulmuştu.Otogara gittiğimizde
aceleyle Sercanla da vedalasip otobüse koştum. Yerime kuruldugumda camdan bakarak Sercan'ı görmeye çalıştım.Kolu koparcasina el salladigi için çok da zor olmadı.Goz devirsem de aynı coşkuyla karşılık verdim.Otobus hareket ettiğinde kulaklığıma sarıldım .Saatimi kontrol edip derin bir nefes aldım.Uzun bir yolculuk olacaktı.
Kolumun durtulmesiyle yerimden firladigimda bir yandan gözlerimi açmaya çalışırken diğer yandan da nerede olduğumu algılamaya çalışıyordum. "Hanımefendi,geldik." 5 saniye karşımdaki çocuğa boş boş baktıktan sonra anladım.Otobus.Artvin.Gidiyordum.Hizlica toparlanıp yerimden kalkarken defalarca özür dilemeyi de ihmal etmedim.Haliyle bagajda kalan son çantayı da elime alıp etrafıma bakmaya başladım.E bu adamlar beni göremeyip gitmiş olmasın.Olabilir valla.Saatima bakıp içeride sadece 10 dakika oyalandigimi görünce derin bir nefes aldım.Tuvalete gittiğimi de düsünebilirlerdi.Etrafa bakarak ilerlemeye devam ederken karşımda duran çocukla kesişti gözlerim.Acaba beni almaya gelenlerle bi bağlantısı olabilir mi diye dusunurken kopardım bakışlarımı o taraftan.Cünkü eğer yoksa ne gerek var canım elalemin çocuğuyla bakismaya.Goz ucuyla bir daha baktığımda bana doğru yaklaştığını gördüm.Ama hala tedbiri elden bırakmıyorum ne olur ne olmaz."Buglem?" Adımı duyunca biraz daha rahatlayıp yüzüne baktım.Pozitif enerji saçtığı her halinden belli olan çocuğa "Efendim?"dedim hafif kuşkuyla.Benim tavrima karşılık gülümsemesini genişleterek "Merhaba,Ozan ben.Sanirim sen de misafirimiz oluyorsun.Babamin işi çıkınca seni almaya ben geldim." Elimdeki çantaları kendi eline alıp yürümeye başlarken bende refleks olarak ona ayak uydurmaya başladım."Memnun oldum.Beni kimin karsilayacagini bilmediğim için tedirgindim.Buldugun iyi oldu."dedim."Tedirgin olduğun iki kilometre öteden belli olduğu için senin olduğunu tahmin etmek çok zor olmadı.Hem allah aşkına bana niye öldürmek istiyor gibi baktın öyle?" Utanıp bakışlarımı kaçırırken "Ne bileyim ben kim olduğunu."diye mırıldandım.Niye utandiriyorsun sayın Ozan."Tamam tamam utanma hadi gel arabam surda" Hafifce omuz atarak yanımdan geçip arabasına doğru ilerlerken arkasından bir süre baktım.Rahat tavırları beni rahatsız etmezken iyi arkadaş olabileceğimizi hissettim.Arkada kaldığımı anlayınca adımlarımı hızlandırdım.
Kıvrımlı yokuslari hafif Karadeniz müziği eşliğinde cikarak yolculuğumuzu sonlandirdigimizda hayran bakışlarımı etrafta gezdiriyordum.Yemyesil..Hayır balkon zeminlerine döşenen yapma çimlerden bahsetmiyorum.Gercek yeşil ve bol oksijen..Eğer istanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız bu farkı anlıyorsunuz.Ozan arabadan inerek benim kapımı açtı ve inmeme yardımcı oldu.Sey biraz yokuş da.Bagajdan çantamı da aldıktan sonra "Gel hadi bizimkiler sabirsizlanmistir"diyerek ahşap büyük eve doğru yürümeye başladı...Bu arada çocuk hala gülüyor yahu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sükunet
Teen FictionHayatın bize ne getirdiğini bilemeyiz öyle değil mi? Peki ya bizden götürdükleri?