17. BöLüM: Tuzak

110 6 13
                                    

  Resim Giray'ımız

17. Bölüm: Tuzak^^
~Bu hayatta hiçbir zaman plan yapmamalısınız. Çünkü hayat; siz plan yaparken yaşadıklarınızdır.~

 Nehir'in Ağzından

 "Nehir. Kızım uyan Yazel arıyor." Güzeller güzeli uykumdan annemin seslenmesiyle ayrılmak zorunda kalmıştım. Uyku sersemi olduğum için annemin ne dediğini de anlayamamıştım üstelik.
"Anne bugün okul yok. Neden sabahın köründe beni uyandırıyorsun?"
"Kızım Yazel aradı ve seni uyandırmamı istedi. Önemliymiş. Al bak telefonda."diyerek telefonu elime verdi ardından da odadan çıktı. İlk başta telefondan saate baktım. 7 mi? Cidden 7 miydi saat? Tatil günü beni bu saatte hiçbir kuvvet kaldıramazdı. İnşallah Yazel'in çok önemli ve geçerli bir sebebi vardır. Yoksa onu elimden kimse alamazdı.
"Yazel soruyorum sana, sabahın bu saatinde, daha kargalar yemeklerini bile yemeden niye beni aradın?" Yazel'in gülen sesini duyunca daha çok sinirlendim. Bakmayın öyle, uykumu alamayınca huysuz oluyordum.
"Unuttun galiba güzelim?"
"Neyi unuttum?"
"Gördüğüm kadarıyla unutmuşsun evet. Kızım biz iki gün önce, hafta sonu şu saatte şurada buluşacağız dememiş miydik? Benim sana kızmam gerekirken bir de sen mi bana kızıyorsun?"dudağımı ısırarak sesimi kestim. Kız haklıydı. Ben bunu nasıl unutmuştum?
"Yazel ben özür dilerim aklımdan çıkmış. Hemen hazırlanıp çıkıyorum."tekrardan güldü.
"Tamam deniz gözlü. Bende şimdi hazırlanacağım zaten."
"Nasıl yani? Sen de mi unutmuştun? Çünkü eğer unutmasaydın şimdi buluşacağımız yerde olurdun."
"Yok canım, o öyle değil işte. Ben senin uyuya kalabileceğini düşündüğüm için seni aramadan hazırlanıp gitmedim. Yanılmadım da. Sen uyuya kalmayı bırak buluşacağımızı bile unutmuşsun."
"Peki Başakla Semih?"
"Merak etme onlarda benden haber gelmeden hazırlanmayacaklardı."
"Senin gibi Yazel, her insana lazım. Biliyorsun değil mi?"
"Ay bilmez miyim?"
"Evet bilirsin, herkeste bir Yazel olmalı ama o şanslı kişi bir tek benim. Diğerleri şansına küssün."karşıdan Yazel'in gülen sesini duyunca kıkırdadım.
"Delisin ya. Kesinlikle senin gibi bir deli de herkese lazım ama bu konuda da şanslı kişi bir tek ben oluyorum."
"Emin olduğum bir tek şey var. O da eğer biraz daha böyle devam edersek ikimizde arkadaşları tarafından öldürülen en şanssız insanlar olarak tarihe adımızı yazdıracağız."
"Haklısın ya. Of hepsi senin yüzünden. Hadi koş çabuk hazırlan."dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Gülümsedim. Onunla saçmalamayı seviyordum.
Çok uykum olmasına rağmen yavaşça ayağa kalkıp yatağımı topladım ve gidip banyodaki işlerimi hallettim. Ardından odama gelip hızlıca hazırlandım. Bugün Semih, Başak, Yazel ve ben buluşup bir plan kuracaktık. Daha doğrusu Semih'in aklında bir takım şeyler vardı ve bize onları anlatacaktı. Cuma günü hastanedeydim ve akşamında taburcu olmuştum. Yazel beni evime getirdiğinde kendi annesini de bizim eve çağırmıştı çünkü bir açıklama yapmak zorundaydık ve en doğrusunu söyleyecektik. Benim bir kaza geçirdiğimi ve onların üzülmemesi için onlara söylemediğimizi söyledik. İyileşince bilmenizi istedik dedik. Ne kadar inandılar bilmiyorum ama sanırım endişeleri ortaya çıktığı için doğruluğunu pek düşünmediler. Annem o kadar çok korkmuştu ki benim değil de annemin canını yaktıkları için Ekin ve Deniz'e daha çok bilenmiştim.
Anneme bana bunu yapanların kim olduğunu bilmiyorum demiştim, tıpkı polislere dediğim gibi. Çünkü Semih haklıydı onlara daha fazlası gerekiyordu. Cuma akşamı eve gelmiştim ve hafta sonu evde dinlendikten sonra pazartesi tekrardan okula gitmiştim. Ekin birazcık tuhaf gibiydi ama onun haricinde her şey normaldi. Bir hafta içinde bana hiçbir şey yapmamışlardı. Sanırım onları polise şikayet etmediğim için bu kadar rahatlardı ama böyle bir şey olmayacaktı. İntikamımı en ağır şekilde alacaktım onlardan.
Bugün de günlerden cumartesiydi işte. Başak'a da başıma gelen her şeyi anlatmıştım. Ona söylemediğimiz için bize biraz kızmıştı ama sonra bana üzüldüğü için kızgınlığı geçmişti. Kimse bana acısın istemiyordum. Kimse benim yüzümden acı çeksin de istemiyordum ama ne yazık ki buna engel olamıyordum. Çünkü benim de elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Odamdaki işlerim bittiğinde odamdan çıktım. Annem Yazel'den, evden erkenden çıkacağımı öğrenmiş olacak ki bana kahvaltı hazırlamıştı.
"Anne gidip uyusaydın keşke. Neden benim için  kahvaltı hazırladın ki?" Annem hafifçe güldü.
"Olur mu öyle şey güzel kızım. Seni aç bir şekilde gönderir miyim ben hiç?"bende gülümsedim ve geçip sandalyeye oturdum.
"Peki madem. O kadar hazırlamışsın yemesem ayıp olur sanırım."diyerek yemeğe başladım. Ama annem yemeden öylece beni izliyordu.
"Ne oldu? Sen neden yemek yerine beni izliyorsun?"elini kaldırıp başımı okşadı.
"Ben daha sonra yerim. Seni seyrediyorum çünkü seni seyrederken düşünüyorum, sana bir şey olsaydı ben ne yapardım diye. Sonra Rabb'ime sonsuz kere şükrediyorum."gözleri dolmuştu.
"Anne lütfen böyle yapma. Bak bana hiçbir şey olmadı ve ben iyiyim. Nolur sende kendini daha fazla üzme ve benimle birlikte bir şeyler ye."hemen kendini toparladı. "Tamam tamam, ben de iyiyim."dedikten sonra bir şeyler yemeye başladı. Ben de karnımı doyurduktan sonra, araya olaylar girdiği için soramadığım şeyi sordum.
"Anne sana bir şey soracağım. Hani benim tahlil sonuçlarım için bir numara seni aramıştı ya, sen o numarayı arama kayıtlarından sildin mi?"
"Yok kızım neden sileyim ki?"annemin cevabıyla telefonunu istedim ondan. Çünkü belki ben hayal görmüş olabilirdim. Belki de numara hala oradaydı.
O günün kayıtlarını açtığımda yine bir numara görememiştim. Bu sefer ekranı anneme çevirip sordum. Burada bir numara yazıyor mu diye.
"Hayır kızım. Bir tek sen ve Metin aramışsınız o gün içinde. Ama o numara neden yok?"hayal değildi.
"Bilmiyorum anne. Neyse boş ver sen."
"Sen neden bu numarayı bu kadar merak ediyorsun ki?"
"Öylesine ya. Neyse anne ben artık çıkayım. Yoksa geç kalacağım."dedim ve yanağını öptüm.
"Tamam kızım dikkatli ol."
"Tamam anne"dedim ve evden çıktım. Hayal görmüyordum, ben uydurmuyordum onların hiçbirini. Doğruydu her şey. Bir numara annemi aramıştı sonuçlar için ve daha sonra tam ben o numaraya bakacakken numara toz olup uçmuştu. Böyle bir şey nasıl olabilirdi ki? Olamazdı. Deniz yaptı diyeceğim ama bu da imkansızdı. Şuan öyle bir vaziyetteydim ki biri 'evet gerçekten de o numara toz olup uçtu'dese oracıkta inanacaktım. Başımı sağa sola salladım. Düşünmeyecektim. O numaraya ne olmuşsa olmuştu. Üstesinde durmayacaktım.
Başımı gelen otobüse çevirdim ve otobüse bindim. Gideceğim yer çok uzak değildi ama yinede boş bir yer olduğu için geçip oturmaya asla hayır demezdim. Tam önümdeki teyzenin yanındaki boş koltuğa geçip oturdum. Benden sonra birkaç kişi daha binmişti ve işte o anda aklımda bir şey belirmişti.
Bundan birkaç gün önceydi, Deniz'in başıma açtığı belalardan önce yine böyle otobüsteydim ve otobüsteki insanların yüzlerine bakarak duygularını anlamaya çalışıyordum. Belki hatırlarsınız, o gün bir çocuk görmüştüm arada gülüp arada ciddileşerek telefon konuşuyordu. Ne hissettiğini anlayamadan bakışlarımı çekmiştim ondan. Çocuk o esnada bana çok tanıdık gelmişti ama kim olduğunu çıkaramamıştım. Ama hastanede bana kan verip ardından tanıştığımızda bulmuştum kim olduğunu. O gün otobüste gördüğüm kişi Giray'dı. Okulun partisinde çarpıştığımız daha sonrada bana kan verip hayatımı kurtaran çocuktu. Gülümsedim. Dünya gerçekten küçük olmalıydı.
Elimi karnımın üzerine getirip koydum. İki tane bıçak darbesi almıştım. O gün Ekin beni dışarıya attığında bir ağacın dibine gidip oraya çömelmiştim. Tam gitmek için ayağa kalktığımdaysa yere düşmüştüm. Biraz zaman geçtikten sonra kendime geldiğimde yanı başımda Deniz vardı. O ânı sanırım hayatım boyunca unutamayacaktım. Elindeki bıçağı kaldırıp karnıma saplamıştı. Ardından bıçağı geri çekip gözünü bile kırpmadan tekrar saplamıştı. Gözü dönmüş gibiydi. İkinci bıçağını da geri çıkardığında beni öylece bırakıp def olup gitmişti. Bende kanlar içinde yere yığılmıştım.
"Kızım iyi misin? Kızım?"bir takım sesler duyduğumda, farkında olmadan sımsıkı kapalı tuttuğum gözlerimi açmıştım. Yanımdaki teyzeydi bana seslenen. Başımı eğip baktım. Teyzenin kolunu sıkıca kavramıştım. Hemen elimi çektim.
"Ben..ben çok özür dilerim. Bir şey hatırladım ve..isteyerek olmadı."kadın hafifçe gülümsedi.
"Biliyorum güzel kızım. Özür dilemene gerek yok."bende güldüm ve önüme döndüm. Deniz ve Ekin..ikisi de onlara yapacağımız her şeyi hak ediyordu. Olayın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen acısı hala bedenimdeydi. Aklıma geldiği her an bu hale geliyordum. İşte bu yüzden onlara yapacağımız her şeyi hak ediyorlardı.

İÇİMDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin