16. BöLüM: Plan

62 6 6
                                    

 Bayramınız mübarek olsun, deniz gözlü ve dipsiz kahve renkli okuyucularım. İnşallah bölümü beğenirsiniz, keyifli okumalar..
(Bu yazımı görür müsünüz bilmiyorum çünkü wattpadde sorun var galiba, bölümü yükleyip geri sildim çünkü yazılar birbirine girmişti. İnşallah şimdi öyle olmaz.)

 ^^Resim Semih^^

 * * * 

Semih'in Ağzından

 Nehir'i bulabilmek için Yazel ile farklı yönlere ayrılmamız gerekmişti. Çünkü o şekilde hiçbir yere varamayacaktık. O sağ tarafa doğru ilerlerken, ben sol tarafa doğru ilerlemiştim. Her bir tarafı didik didik incelememe rağmen hala bir ize ulaşamamam beni endişelendiriyordu. Yazel'e onu bulunca arabanın oraya kadar taşıyıp daha sonra da birbirimizi arayarak haber vereceğiz demiştik. Ama ne o aramıştı ne de ben arayabilmiştim. Çünkü ikimizde Nehir'i bulamıyorduk. Şuan neredeydi, ne haldeydi hiçbir fikrim yoktu. İşte bu beni tüketiyordu. 

 "Nehirrr neredesin? Çık artık ortaya!" bağırıyordum bir umut beni duyabilmesi için. Bir yandan bağırırken bir yandan da deli gibi koşuyordum. Onu bulmak zorundaydım. Onu bulacaktım. Bu sefer daha da hızlı koşmaya başladım. Nefesim kesiliyordu ama umurumda değildi ve işte tam o esnada bu ormanlık alanda önüme iki farklı yol çıkmıştı. Bu iki yol o kadar tuhaf duruyordu ki bir an afallamıştım. Yolun sağ ormanlık alanı tepeye doğru çıkarken, sol tarafı aşağıya doğru iniyordu. Üstelik bu iki ayrımın önünde insanların araçlarıyla geçebilecekleri bir yol vardı. Ne yani Ekin yine mi bizi bir şeylere geciktirmişti? İki farklı yol vardı ormana giren. Biri burası ve diğeri de bizim geldiğimiz yerdi. Bunu anlamak zor değildi ve Ekin tabi ki de bize yardım etmemişti. Diğer yoldan ormanlık alana girdiğimizde her yeri delik deşik etmiştik. Her yeri aramıştık ama Nehir yoktu. Çünkü Nehir bu yoldan buraya getirilmişti. Eminim ki Yazel'de Nehir'i bulamamıştı. Nehir, bu iki yolun bir tanesindeydi. Ya yukarıdaydı, ya da aşağıda. Allah'ım bu nasıl bir oyundu, kafayı yiyecektim. Yazel ile çok erken ayrılmıştık. Asıl bu yol ayrımında ayrılmalıydık. Ama şimdi bunları düşünecek zamanım yoktu. Bir tarafı seçmeliydim ve bir şey beni aşağıya doğru çekiyordu. Bu çekime karşı koyamayarak kendimi aşağıya doğru bıraktım. Hıphızlı koşuyordum Nehir'i bulmak umuduyla.
"Nehir! Yalvarırım ses ver Nehir! Buradasın biliyorum." Ne kadar koşmuştum bilmiyordum. Ama tam umudumu yitirip yere çöktüğüm anda gözüme ilerideki bir şey ilişmişti. Çalılardan bir yığın vardı sanki orada. O da neydi? Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım çünkü bacaklarımdaki gücün çekildiğini hissediyordum. Ama henüz değildi. Şimdi olmazdı.
Yürüyerek çalıların yanına vardım ve gördüğüm manzara beni şoka uğrattı. Çalıların altındaki Nehir miydi? Hızlıca çalıları onun üstünden atmaya başladım. Ben miydim az önce gücüm kalmadı diyen? Her şeyim onu görmemle kendine gelmişti. Iyiydim ben. O iyiyse iyiydim..
Çalılardan kurtulabildiğimde ikinci şokumu yaşıyordum. Az önce Nehir'i tam seçemiyordum ama şuan netti. Bacaklarımın üstüne çöküşüm, Nehir'i kucaklayıp dizlerime yatırışım, hepsi saniyeler içerisinde olmuştu sanki.
"Nehiiirrrrr!"diyerek bağırdım. Kucağımda kanlar içerisinde yatıyordu. Yüzü bedeni üstü başı çok kötü bir haldeydi. Kanlar ve morluklar içerisinde olan yüzünü avucumun içerisine aldım. Ona ilk kez bu kadar yakın oluyordum. Ona ilk kez dokunuyordum. Bu şekilde bu güzel şeyleri tadacağımı bilseydim asla ona dokunmak istemezdim.
"Nehir, Nehir lütfen aç gözlerini. Nolur aç. İyisin sen ben biliyorum. Hadi ne olur kendine gel." Yüzünü sarsıyordum ama hiçbir tepki vermiyordu. Allah'ım ne olur ona bir şey olmasın. Nolur ona bir şey olmasın. O daha çok küçük..o bu yaşadıklarını kaldıramayacak kadar küçük, biliyorum.
"Sana hiçbir şey olmayacak! Hadi aç şu mavi gözlerini. Daha benden, benim gerçeklerimi duymadan nereye gidiyorsun?" Ben ağlıyor muydum? Yanaklarıma değen ve oradan da dudaklarımı ıslatan tuzlu sudan ağladığımı anlamıştım.
Çaresizlikle başımı yere eğip, başımı onun omuzuna yasladım. Burukça gülümseyerek "ne de güzel kokun varmış, kanlar içinde olmana rağmen etrafa yaşam belirtisi gösteren."dedim. Ardından başımı kaldırmadan kollarımı onu kucağıma alabilecek şekilde ona doladım.
"Benim seni sevdiğimi, aklımın hayalimin sende kaldığını, kalbimin seni her gördüğünde heyecanından yerinden çıktığını bilmeden ölmeyeceksin ve ben sana bu acıyı yaşatanlardan bunun hesabını tek tek soracağım." Dedikten sonra onunla beraber ayağa kalktım ve başımı kaldırdığımda gördüğüm manzara içimin burkulmasına sebep oldu.
"D-deniz gözlü?"

İÇİMDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin