11.BöLüM: Kanıt

113 23 2
                                    

 Öncelikle bölümün neden geç geldiğini söylemek istiyorum. Bunun nedeni, sınavlarım vardı ve bir türlü bölümü yazamamıştım. Vakit bulur bulmaz da hemen yazdım. Bundan sonra gelecek olan bölüm de biraz geç gelebilir, çünkü tekrardan sınavlarım başlayacak. Ama ondan sonrasında bölüm araları o kadar çok uzamayacak.

 Eveett bunları söyledikten sonra gelelim asıl konumuza. Nehir karakterini canlandıran kişi sizinde bildiğiniz gibi Avril Lavigne'ydi. Ama benim içime pek sinmediği için Nehir karakterini değiştirerek Gabriella Wilde yaptım. Resmini yukarıya da koydum, isterseniz bakabilirsiniz. Önceki bölümlerde Nehir diye koyduğum resimleri de değiştirdim ve tabi birde kapakta yenilendi. İnşallah hoşunuza giden değişiklikler olmuştur. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Keyifli okumalar.

 Bölüm şarkısı: Mithat Can Özer- Ateş Böceği

***

Ne yapacağıma veya ne yapmam gerektiğine dair aklımda en ufak bir fikir bile yoktu. Adeta boşluğa düşmüştüm ve düştüğüm boşluğun her bir köşesinde kanın kırmızı renkli izleri vardı. Kanın kokusu pençelerini düşüncelerime geçirerek onları esir almıştı. Sanki düşünmemi istemiyordu, çıkışı bulmamı istemiyordu ve kokusuyla başımı döndürüyordu. 

 Yalnızca bedenim hareket ediyordu ama benim bir hedefim yoktu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. 

 Hiçbir şey söylemeden telefonu, Yazel'in suratına kapatmıştım ve apar topar hazırlanıp kendimi sokağa atmıştım. Çıkarken anneme okula gideceğimi söylemiştim. O izin vermemişti ama önemli olduğunu söyleyip, onun bir şey demesini beklemeden evden kaçarcasına çıkmıştım. Şimdi ise bindiğim otobüsün içerisinde gözlerimi herhangi bir noktaya sabitleyerek düşünmeye zorluyordum kendimi. 

 Yazel bana Deniz konusunu anlattığında bir an bile düşünmeden müzik odasına bakıp bakmadıklarını sormuştum. Düşünmeden yaptığım bu hatanın farkına şimdi varıyorum. Düşünmeliydim ve düşünüp böyle bir aptallık yapmamalıydım. Yazel bana soracaktı, neden aklına direk müzik odası geldi diye soracaktı. Peki ben ne diyecektim. Bu konuya uydurup da, tutturabileceğim bir yalanım yoktu. Yalan söylesem bile Yazel yalan söylediğimi anlardı.

 Doğruyu da söyleyemezdim, çünkü korkuyordum. Korkmamın nedeni ise Deniz denen pisliğin bana bulaşmak için bir nedeninin daha ortaya çıkacak olmasıydı. Onu o halde gördüğümü birine söylersem bana neler yapabileceğini kestiremiyordum. 

Bunların hepsi bir tarafa bir de vicdanımla hesaplaşıyordum. Deniz o odada mıydı bilmiyordum. Zaten o oda da olsa bile iyi olup olmadığına emin değildim. Yada hayır emindim, iyi değildi. Onu en son gördüğümde de iyi değildi zaten ve ben bunu görmezden gelip çekip gitmiştim. Dün o oda da kendini kaybetmiş bir Deniz varken, şimdi kanın izleri vardı. Bu bile ortada iyi şeylerin olmadığının kanıtıydı. Peki ya dün gece neler olmuştu? Bomboş olan okulda Deniz'in başına ne gelmişti? O kapı kim tarafından kilitlenmişti? Hepsinin cevabını belki de gidiyor olduğum okulda öğrenecektim. Ama oraya gittiğimde ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu, yalnızca gidiyordum.

 Bakışlarımı, sabit tuttuğum noktadan çekip yola baktım. İneceğim yere gelmiştim. Yavaşça ayağa kalktım ve bir iki saniye sonra da otobüsten inebildim. Hava çok soğuktu ve her an yağmur yağacakmış gibi duruyordu. Ellerimi siyah renkli ceketimin cebine koydum ve adımlarımı hızlandırdım. O kadar hızlı çıkmıştım ki evden, havanın bu kadar soğuk olduğunu bile farkedememiştim. Sorun değildi. Keşke hayattaki tek sorunum bu olabilseydi. Ama ne yazıkki daha büyük sorunlarla baş etmeye çalışıyordum.

İÇİMDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin