VÂRİS 3

25 6 0
                                    

  Asım, Murat ve Seden kaleye girip mutfağa gittiler. Mutfakta çalışanlar onları görünce çok sevindi.

  Aşçı:

  —Harikasın Aslan, harikasın. Biz de dinlenmek istiyorduk, aslında çok yorulmuyoruz, ama düşün düşün bir hal olduk, dedi ve önlüğünü Asım'ın eline verip gülerek çıktı. Aslan diğerlerinden yemekleri düşünülerek yapılmaya çalışınca patlamalara yol açmasını sağlaması için yardım istedi. Bu işi yaptıktan sonrada gittiler ve kocaman mutfakta sadece üç kişi kaldı.

  Murat:

  —Abicim yine yaptın yapacağını! Ben demiştim değil mi, bunlar kavga ediyor, kabak bize patlayacak diye?

  —Kapa çeneni! Ben onun için uğraşıyordum, dedi Asım.

  —Eminim öyledir, çocuğa ne yaptın da öyle kıvrandı?

  —Haa, hava onu bıçak gibi kesti, o kadar onun dışında bir şey yapmadım.

  —Tabi, çimlerle onun bedenini sarıp havaya kaldırdın, ağaçlara zarar verdin... v.s, v.s. Ne yaptın ki, sadece ceza aldık! dedi. Asım güldü. Seden eline yiyecekleri aldı.

  —Biliyor musunuz? Ben nefretle yemek yaptığımda yemeklerin tadı çok güzel olur, bugün okul bayram edecek, dedi. Murat eline soğanları aldı.

—Şuna bak! Kız gibi yemek yapıyorum, soğanlar çok acıymış, daha soyarken gözlerim yandı, dedi Murat. Asım haşlanmış patatesleri masaya koydu ve doğramaya başladı.

  Murat:

  —Acaba çevreciler ne ediyor? Onların bizim gibi gözleri yanmıyordur eminim, dedi.

  —Üf! Mızmızlanmayı kes artık! Tamam, ceza aldık ama bunu layığıyla yapmalıyız, dedi Seden.

  —Bu işi layığıyla yapmak mı? Bu cezayı sadece Asım almalıydı, kavga eden oydu.

  —Biraz daha kavga edip yeni bir ceza almayı istiyorsunuz galiba, dedi Asım.

  —Diyene bak!

  —Asım'la uğraşmayı bırak!

  —Sana ne be? O benim arkadaşım, severim de onunla tartışırım da, dedi Murat ve Asım'a sarıldı.

  —Bu soğanlar beni öldürecek, Seden domatesleri bırak da bana yardım et, dedi Murat. Asım tebessümle güldü.

  —En azından kimlerin her zaman yanımda olacağını biliyorum, dedi.

* * *

  Asiye, Asaf, Ekin ve Nehir ormanın derinliklerine doğru gittiler. Sonra ormanın dışına çıktılar. Kale uzaktan küçücük görünüyordu. Yanlarında ağaçlarla gelmek işkence olmuştu.

  Asiye:

  —Sevinin ki bu okuldayız, düşünerek 2 dakikada işimizi bitireceğiz, dedi neşeyle.

  Asaf:

  —Sen öyle san, bu ağaçlar hareket ediyor. Düşünerek bir şey yaptırmaya kalkınca bunu yapana saldırırlar, dedi somurtarak. Ağaçlar için çukur kazıyorlardı, ama hareket eden bir ağaç için ne kadar kazmaları gerektiğini bilmiyorlardı.

  Ekin küreğini toprağa sapladı ve ona dayanıp:

  —Neden vâris olmadığını düşünüyorsun? dedi. Asiye ve Nehir ilgiyle konuşmayı dinlemeye başladılar. Asaf somurttu.

  —Bir de sizinle uğraşmayayım. Ben vâris falan değilim.

  —Kanıtlayabilir misin?

  —Ya sen?

Vâris ve Koruyucuları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin