Evet, bölümleri hızlı yayınlıyorum ama bi süre sonra da yayınlamamaya başlayacağım. Mecburiyetten yanlış anlamayın.
İlk defa birine bölüm ithaf ediyorum.
@EyllDenizLama3
Yorumların için teşekkürler (〃ω〃)
O olaydan beri bir hafta geçmişti. Chat beni Ladybug'a dönüştüğümde Eiffel'e gidecekken aramış ve yaralarım tamamen iyileştiğinde Akuma'yı iyileştirmemi söylemişti. Ben de hayır diyememiştim çünkü yürürken bile ölüyorum.
Günlerim ise Adrien'in su yatağında yatarken geçiyordu. Aslında güzeldi. Hiç öyle bi yatağım olmamıştı. Ama strese sokan şey Chat'ın bir süre bensiz savaşması gerektiğiydi. Düşüncelerimi dağıttım yoksa daha çok stres olup depresif hallerime dönecektim.
Adrien Ps 4 oynuyordu. Çekimleri az önce bitmişti ve odaya dönmüştü. Bir kaç dakika sonra sıkılmış olmalı ki televizyonu kapatıp yanıma ilerledi. Elinde bir kitap vardı, ben bunu düşündükten üç saniye sonra suratıma fırlattığı kitap...
" Oku."
Kendisi yanıma uzandı ve sırtüstü yattı. Gözlerini yavaşça kapattı.
" Ben niye okuyorum, sen bilmiyor musun okuma yazma!?"
" Off, sadece dediğimi yap."
Kitabın kapağını açtım ve içinde ayraç veya kıvrılmış bir sayfa bulunmadığı için en başından okumaya başladım.
" Zaman kavramının kaybolduğu bir ülkede Cinderella adında genç bir kız yaşarmış..."
Bildiğimiz Cinderella'yı okuyordum ona. Bu çocuk kitabı değil miydi? Ama anlatımı sanki biraz ağır. Muhtemelen betimleme ekleyerek biraz daha yetişkinlere uygun bi hale getirilmiş. Hoş, kitap severim.
" Prens; bir çok kıza olmamış bu küçük camdan ayakkabı Cinderella'nın ayağına oturduğunda yüzünde ışıltılı bir gülümsemeyle kafasını kaldırır. ' O sensin.' der ve sevinçle Cinderella'ya bakar. Hah, masal olduğu çok belli..."
Adrien tek gözünü açtı ve bana çevirdi.
" Neden?"
" Cinderella, önemsiz biri konum olarak. Gerçek hayatta olsa, hatta dur senin üzerinden örnek verelim. Sevdiğin aşık olduğun ışıltı saçan kız bir hizmetçi veya köylü kızı çıksa, beş parasız muhtaç biri olsa onu sevmeye devam eder miydin?"
İki gözünü de açtı ve gözlerime dikti.
" Evet."
Gözlerime bakıyordu hala dalmış gibiydi. Bakmaya devam edince tek kaşımı kaldırdım. O da kafasını iki yana sallayıp düşüncelerini dağıttı, muhtemelen.
" Dalmışım, birine benzettim..."
" Beni mi?"
" Yok dedeni."
Gözlerimi devirip homurdandım.
" Aman ne komik."
Benim kinayeli, imalı ve sinir bozucu sözlerime alışmıştı artık ve bilinçsizce bunları yapmaya devam edeceğimi bildiğinden pek sallamıyordu. Ben de onun ters tavırlarına hafiften alışmaya başlıyor gibiydim. Umarım bir gün tamamen alışırım da biter şu çile...
Bir kaç dakika boyunca tavanı izledim. Bu kadar işsizliğin saçma olduğunu düşündüğümde Adrien'e dönüp kitaba devam ediyim mi diye soracakken o çoktan kafasını yastığa koymuş uykuya dalmıştı. Kral bana iş saatlerinde uykulu olma demişti. Uyuma dememişti, ben de gözlerimi kapatıp uyumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Command Lady |MariChat|
FanfictionMarinette; ailesi ölünce gitmek zorunda kaldığı hizmetçi yetiştiren yetimhaneden, Kral Gabriel'ın onu oğlunun özel hizmetçisi olarak almasıyla kurtulmuştu. Ama bu bi kurtuluş mu yoksa daha kötüye iniş mi bilmiyordu. Adrien'in huysuz tavırları onu bu...