En son gitmiştim değil mi?
Sanırım biraz kendime geldim.
Hala çok iyi hissetmesem de ve içimde bi yerlerde bu his beni yiyip bitirse de wattpad olmadan hiç yapamayacağımı farkettim. Bu birkaç günde ne değişti bilmiyorum ama kendimi tutmak istemedim ve girdim hesaba.
Yorumlarınızı okuyunca kendime geldim.
Gerçekten hepinize çok teşekkür ederim. Yorumlarınıza teker teker cevap vereceğim.
Geri döndüğüme göre size yeni bir bölüm yazsam iyi olur diye düşündüm.
Ve işte yb'niz :)
" Leydim..."
O an içimden bir sürü duygu geçiyordu. Zaman donmuş gibi ilerlerken tüm kareler yerlerine oturuyordu.
Verdiğim tepki o an verilebilecek en saçma tepkiydi belki. Elimde duran ayakkabının tekini tam Chloe'nin alnının ortasına fırlattım. Kız üç metre uçarken herkes ona odaklanmıştı. Sessizce tısladım.
" Kimse benim kediciğime dokunamaz."
Tüm salondan mırıltılar yükselmeye başlarken tüm o akumalara rağmen hayatımın en aksiyon dolu anı olduğunu farketmem çok uzun sürmemişti.
Ben ne olduğunu tam olarak kavrayamadan Kral Gabriel'in bağırışları eşliğinde Adrien beni bileğimden yakalayıp koşmaya başlamıştı.
Ben arkasından o önden koşarken rastgele bir koridora çıkana kadar devam ettik. Geldiğimiz koridorun duvarına tutunup nefes nefese soluklandım.
" Adrien biz napıyoruz!?"
Karşılık olarak sadece sırıtıp omuz silkti.
" Öhöm öhöm."
İkimiz de aynı anda kafamızı çevirince arkamızdan geldiklerini farketmediğim saray muhafızları bizi sürükleyerek üst kata çıkardılar. Ne olduğunu anlayamadan aralarındaki üst rütbeli olan öne çıktı ve konuşmaya başladı.
" Odalarınıza geçin. Yarın kral ikinizle de konuşacakmış. Ortalık sakinleşene kadar - yarına kadar - odadan çıkmamanızı söyledi."
Her şey birkaç saniye içinde çok saçma bir şekilde olmuştu. Ben bile ne olduğunu kavrayamamıştım. Bu muhafızları yoyomla trafik ışıklarından sallandırmak geliyordu içimden..
Adrien kafasını sallayınca Prens'e olan azıcık saygılarını gösterip katın ilerisindeki merdivenlere yürüdüler. Harika, sıçtık her şeyin içine. Pü Adrien. Bok vardı " Loydom " diyorsun. Hepsi senin suçun lanet kedi!
Bir dakika... ADRİEN CHAT. OHA EVET. WOAOA O ZAMAN YUH. O NASIL O-OHA YUH ÇÜŞ!
" ADRİEN SEN CHAT'SİN."
Bana " Vayy, yemin et?" bakışı atınca sustum mecburen.
O çapkın kedi nasıl Adrien olabilirdi?!
Ben ona şaşkınca bakmaya devam ederken yaslandığım duvardan tek elini yanıma koydu ve üstüme eğildi.
" Beğenemedin mi?"
Yanaklarım ateşlenince alnına bir fiske attım.
" Üf bi git ya." (YN: .s .s )
Gülüp odasına ilerleyince arkasından sessizce homurdandım. Ama duymuş olacak ki bundan sonra hep kullanacağını bildiğim bir şey söyledi.
" Prens'le düzgün konuş."
Keyifli keyifli odasına girdi pislik. Arkasından el hareketi çekip odanın kapısını çarparak girdim içeri. NARŞİST KARI!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Command Lady |MariChat|
FanfictionMarinette; ailesi ölünce gitmek zorunda kaldığı hizmetçi yetiştiren yetimhaneden, Kral Gabriel'ın onu oğlunun özel hizmetçisi olarak almasıyla kurtulmuştu. Ama bu bi kurtuluş mu yoksa daha kötüye iniş mi bilmiyordu. Adrien'in huysuz tavırları onu bu...