" Hayvan herif..."
" Öküz ayısı..."
" Pis domuz!"
Sinirlenip oturduğum yerden önümdeki demir parmaklıkları sarstım. Atarlıydım...
" SENİ PİRE TORBASI SEN NE DİYE BANA ÖYLE YAVRU KEDİ BAKIŞI ATIYORSUN Kİ SANKİ?!"
Delirmiştim.
" CHLOE'NİN KAFASINA TOPUKLU FIRLATÇAĞIMI SANKİ BİLMİYORDUN.
Nereden bilsin?
Sus döverim seni.
" Beni kurtarcakmış bi de gelip!"
" Sen onu külahıma anla-"
" Marinette yemeğe gelecek misin?" Kapıdan gelen sesle o tarafa döndüm.
" Yok bensiz yiyin. Müdür bana bi bok yedirmez."
Camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Gerizekalılar pencereye demir parmaklık takmışlar. Aşağı mı uçacam lan demir parmaklık ne alaka?!
" Hadi benimkilerden biraz veririm. Artık yemek yemelisin! Açlıktan öleceksin!!"
Yaw he. Şehir efsanesi onlar inanma sen onlara. Bizim burada yediğimiz şeylere yemek mi deniyor?
" Yok canım ben almıyım, bayat ekmek sevmiyorum." Dalga geçerek söylediğim şeye gülümsedi.
" Senin için biraz kaçırırım yemekhaneden. Bu iyiliğimi unutma."
" Lil, yeter ki çık şu odadan. Biraz daha söveceğim."
" Prensle yasak aşk yaşadın değil mi!?" Hülyalı hülyalı camdan dışarı bakınca yanımdaki pabucun tekini alıp Chloe'ye yaptığım gibi kafasına attım.
" Ne aşkı lan beynini bayat ekmekle mi yedin? Yürü git işine!"
" Biliyorum ben o 'ne aşkı lan' ları." Süzülerek odadan çıktığında arkasından dik dik baktım ve burnumu çekip önüme döndüm.
Tikki sarayda çalışırken aldığım yuvarlak çantadan çıkıp camın pervazına oturdu. " Keşke Chloe'nin kafasına atmasaydın ayakkabıyı. Şimdi ne yapacaksın?"
" Uyuycam."
Kıçımı devirip gıcırdayan ranzanın alt kısmına bıraktım kendimi patates çuvalı gibi. Adrien görse hizmetçilikten reddeder.
Tiki minik elini alnına vurdu ve yanıma uçtu.
" Hep burada kalamayız. Bari yeni iş arasan?"
" Reşit olduğumda zaten gideriz bi yere Tikki. Boşver sen şimdi işi."
" Marinette! Yıllardır çalışıp duruyorsun bunun için miydi hepsi?"
" Tikki başka ne yapabilirim? Yeni işe gireceğim de ne olacak? Sence hizmetçi olmayı istiyor gibi mi görünüyorum?!" Arkamı döndüm ve gözlerimi kapattım. Hizmetçi olmak çok gurur kırıcı bir meslek ve yapmayı sevdiğim başka şeyler var. Kendimi haksızlığa uğramış gibi hissediyordum...
Düşüncelere dalıp kendimi uykuya teslim ettim.
Bir taht odası gibi bir yerdeydim. Gölgeler içinde yedi tane taht bir masayı çevrelemişti. Masada oturanlar kendi aralarında büyük bir şey tartışıyor gibiydiler. Sanki hiç biri beni görmüyordu...
" Bunu yapmamalıyız..." Turuncu kıyafetler içindeki kadını şimdi görebiliyordum. Kızıl saçları vardı.
" Evet ama olabilecekleri düşünsenize.. Harika olmaz mıydı?" Şimdi de siyahlar içindeki bir adam konuşmuştu. Yeşil gözleri simsiyah saçları vardı. Muzipçe etrafı süzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Command Lady |MariChat|
FanfictionMarinette; ailesi ölünce gitmek zorunda kaldığı hizmetçi yetiştiren yetimhaneden, Kral Gabriel'ın onu oğlunun özel hizmetçisi olarak almasıyla kurtulmuştu. Ama bu bi kurtuluş mu yoksa daha kötüye iniş mi bilmiyordu. Adrien'in huysuz tavırları onu bu...