Kahve sadeydi, herkes neşeli. Çamurla kaplanmış pantolon paçalarına bakıp iç geçirdi. Şehrin en işlek caddesindeki kafede cam kenarına oturmuş, karanlık bir adamın kendisine gelmesini bekliyordu, geceydi fakat geceden daha karanlık bir adamdı beklediği. Huzursuzca çantayı tekrar açtı, içindeki milyonlara göz gezdirirken dışarıda derin bir gök gürültüsü duyuldu, şimşeğin biri siyah gökyüzünü maviyle ikiye böldü. Güvensizce etrafına göz gezdiririp çantayı kapattı.
Yağmur şiddetleniyordu ki pencerenin dışında sokağın köşesinde siyah bir gölge belirdi. Kendisine doğru yürüyordu gölge, oturduğu cama yaklaşıp kara şemsiyesini havaya kaldırdı, gözlüklerini burnuna düşürdü ve cama üç kez vurup baş parmağıyla, oturan kıza dışarı çıkmasını işaret etti. Kız sıkıca çantasını tuttu, kahvesinden son bir yudum alıp gülümseyerek hesabı ödedi,çıkarken koyu kırmızı şemsiyesini açtı ve adamı izlemeye koyuldu. Yağmurlu yolda emin adımlarla yürüyerek adam önde kız arkasında ara yollardan geçtiler, dar sokaklar ve kısık ışıklar arıyorlardı. Sonunda adam durarak arkasını döndü, paltosunun cebinden çıkardığı kısa bir tabancanın namlusunu kıza uzattı:
''Hava çok güzel değil mi, Bayan Venüs?'' dedi tek kaşını kaldırarak.
''Evet, '' diye cevapladı kız soğukkanlılıkla, ''Ay yeşil, gökyüzü ağaçlarla kaplı ve evren tehlikeli.''
Gülümsedi adam, aralarındaki mesafeyi koruyarak çantayı atmasını işaret etti. Kız eğilerek çantayı sürükledi ama çanta adamın ayaklarına ulaşmayarak trajikomik şekilde ikisinin ortasında kaldı. Gülünç bir durum,diye düşündü adam, kıza durmasını işaret ederek çantaya yürümeye başladı fakat kızın durmaya niyeti yoktu. Kız suratını büzüp ellerini sallayarak, özürler dileyerek çantaya doğru adımlar atmaya koyuldu. İkisi de çantanın başında durdular, adam çantaya eğildiğinde çok geç kalmıştı. Kız adamın elinde tuttuğu silaha bir tekme savurarak silahı havaya uçurdu. Karşısındaki ani bir hareketle kızı bacaklarından tutup yere serdi ve saniyeler içinde ikisi de yere düşen silaha doğru sürünmeye başladılar. Önce davranan adam oldu, silahı eliyle tutar tutmaz, kız da diğer bileğinden bir bıçak çıkararak adamın eline doğru hamle yaptı, can acısıyla çektiği elinin altındaki silahı alıp başına sert bir hamleyle vurdu. Ayağa tek başına kalktı, ceketini çekerek üstünü düzeltti, silahı pantolonuna sıkıştırdı, adamın paltosundan birkaç kağıt parçası çıkararak cebine koydu ve milyonlarla dolu çantayı alıp gecenin karanlığına karıştı.
''İŞTE BÖYLE, BUGÜNLÜK BU KADAR...'' Cümlelerimi bitirdiğimde kütüphanede ufak bir alkış koptu. Okuduğum yer üç ay önce katıldığım kitap kulübünün haftalık buluşmalarından biriydi. Gittiğim üniversiteyi katlanılabilir kılan yegane şeydi. Yerimi sıradaki kişiye yazdıklarını okuması için devredip çıkmak üzereyken arkamda bir bağırtı duydum:
'' Bayan Venüs!! Bekle beni! '' Sesin sahibini tanımamam imkansızdı, tek dostum Macide. Okumalarımı asla kaçırmadığını bilirdim ama bu kez kütüphanede olduğunu farketmemiştim.
'' Macide, başına Venüs düşsün!'' dedim. Arkamda oturan birkaç kişi kıkırdadı. Koluna girerek koridora doğru çekiştirmeye başladım. ''Kaç kere bana böyle seslenme dedim sana, herkes bize bakıyor.'' Hızlıca yürüyerek okul koridorlarını geçmeye başladık.
''Üzerime düşersen seni yakalarım Şehrazat,'' dedi Macide. ''Hem sen hep bu hikayeleri rüyamda yaşıyorum demez misin? En azında heyecanlı rüyaların var, ben hala pantolonsuz okula geç kalıyorum.'' Gülerek okul binasının dışına çıkıp, bahçede hafifçe koşmaya başladım:
'' Seninkiler daha heyecanlı Macide ama yine de reçeteni yazayım, yatmadan önce bir doz aksiyon filmi alacaksın ve üzerini kapatacaksın, Bayan Venüs'e gelince... Gerçekte o bir karakter sadece, benim için tek önemi umarım birgün beni kitap satışlarından zengin edebileceği, böylece birazdan geç kalacağım ve azar işiteceğim garsonluk işini bırakabilirim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYAN VENÜS
ActionGünün birinde, eve döndüğünüzde anne ve babanız size bir silah doğrultsaydı ne yapardınız? Ya rüyalarınız aslında yaşadıklarınızsa? Şehrazat'ın hayatı bir anda geri dönüşü olmayacak şekilde değişecekti. Çok sürükleyici, elimden bırakamadım. - Ablam...