Bay Güneş'le Akşam Yemeği

50 26 0
                                    

Akşama doğru yağmur yavaştı, dudaklarım endişem yüzünden titrek. Yıldız Sushi Lokantası denen yer ki artık restoranlara hiç güvenim kalmamıştı, beni korkutuyordu. Şehir merkezinin biraz dışında kalan ormanlık bir alana kurulmuş restoranın ışıkları, yüzlerce metre öteden farkediliyordu. Sade bir araba yolunu takip ederek yeşil alanda ilerleyen aracım, dizaynı ismiyle uyuşan, bu büyük yıldız lokantasının önüne gelince durakladı. Orta yaşlı taksi şoförü, yüzüme bakmadan:

'' 50 lira tuttu, bayan.'' dedi. Bayan, evet, yanında Venüs'ü yok, diye geçirdim içimden. En azından Şef beni göndermeden önce otel, yol ve... ne için gerekirse onun için bir miktar para vermişti. İstediği tutarı uzatıp sertçe çıktım taksiden. Taksinin uzaklaşarak karanlıkta kaybolmasını izledim kısa bir süreliğine. Bende buradan olabildiğince erken uzaklaşmalıyım hissine büründüm.

Esen rüzgar gece karanlığına uygun saçlarımın içinden süzülüyordu. Yanımdan geçen çok şık, kırmızı elbisesi tüm vücudunu saran sarışın bir kadın, muhtemelen beni ormanda yolunu kaybeden bir kampçı sanarak, ışıkları göz alan restoranın kapısına yürüdü. Kadından çıkan topuk sesleri ormanda yankılanırken ayağımdaki spor ayakkabılara, siyah pantolon ve gömleğime baktım. Bu fazlasıyla iddialı(!) kıyafetlerle bu gösterişli lokantaya ne kadar uygun(!) olduğumu farkettim. Fazlasıyla zarif çiftler yanımdan geçerek bu göz kamaştırıcı yere doğru ilerliyorlardı.

Biraz önce yanımdan geçen kırmızılı kadının peşine takılarak rezervasyonları inceleyen görevlinin yanına yürüdüm. Görevli adam gözlerini defterinden kaldırarak sordu önümde duran kadına:

'' İsminiz neydi, hanımefendi?'' Kadın gayet ince bir sesle gülümseyerek ismini söylerken ben de ne cevap vermem gerektiğini düşünüyordum. İsmim, Şehrazat Kılıç, sanırım, öyle mi?, dedim kendime. Belki de Bayan Venüs demeliyim, görünüşüm koca bir kara deliği andırsa da. Ama rezervasyonumuz bu isimlerden biri adına olmamalı, Bay Güneş adına olmalı.

Adam, gülümseyen kadını içeriye uğurlayarak yüzünü bana döndü. Aynı ses tonu ve kıpırdamayan yüz ifadesiyle tekrarladı:

'' İsminiz neydi, hanımefendi?''

'' Bay Güneş.'' dedim. Görevli yüz hatlarını kırıştıran yapay bir ifadeyle sırıttı. Yanaklarımın kızardığını hissettim. Ezbere konuşma, Venüs. Rahatla.

'' Yani... Rezervasyonumuz onun adına demek...'' Sözümü bitirmemi beklemeden geniş lokantanın içinde en köşede kalan masayı işaret etti parmağıyla. İyi akşamlar dileyerek sıradaki müşteriye döndü. Ben de ağır ve ürkek adımlarla masama yöneldim. Çiçeklerle donatılmış ve güzel müzikle canlandırılmış restorandaki en tenha köşeye geçtim. Rahat sandalyeleri ve iç açıcı bir atmosferi vardı. Kafamı duvar saatlerinden birine çevirdiğimde saatin sekizi çeyrek geçtiğini gördüm, buluşma saatimiz geçiyordu fakat ortalıkta Bay Güneş denen adamdan iz yoktu. Demek ki Bay Güneş bekletilmekten hoşlanmıyor ama bekletmeye bayılıyor.

Arkamı tekrar dönüp restoranda oturan insanları izlemeye başladım. İki masa arkamda yemek yiyen orta yaşlı sarışın adamın Bay Güneş ismine ne kadar yakışacağını düşündüm. Yoksa Bay Güneş, sen misin? Belki de senin arkanda oturup çorba içen saçları beyazlamış ihtiyar adamdır, yaşlı biri olduğuna eminim Bay Güneş'in. Ya da... kapıda karşılaştığım kırmızılı kadın salatasından bir parça alırken göz göze gelmemizle kafamı hemen öne çevirdim ve arkamdan masama yaklaşan garsonun kalın sesini duydum:

'' Hoşgeldiniz, işte menünüz.'' Garsonun yüzüne bakmadan verdiği menüyü ittim.

'' Birini bekliyorsunuz sanırım,'' dedi.

'' Bekliyorum ama şimdi gelir.'' diye cevapladım bir çırpıda. Israrcıydı, menüyü masaya bırakıp konuşmaya devam etti:

'' Buraya geldiğinize pişman olmazsınız. 86 yılından beri bölgenin en gözde mekanıdır, burada garson olmak da öyle tabii... Epey sevimli bir iş, pek bana göre olduğunu söyleyemem ama. Şefin spesiyalitesinin tadına baktınız herhalde...'' Güldü, neden bilmiyorum ama bu konuşma fazlasıyla aşina gelmeye başladı zihnime.

'' Madem öyle,'' diyerek sözünü kestim bu tanıdık, bu geveze, bu sersem garsonun. Menüyü karıştırır gibi yaptım. '' Şefin spesiyalini falan istediğim yok, en iyisi bana bir su getir, tamam mı?''

'' Haklısınız,'' dedi. '' Bir şef size ne vadedebilir, evrenin bize verdiklerinin yanında?''

Donup kaldım. Bu ne demekti şimdi? Afallamış halde menüyü tekrar garsona uzattığımda, içinden masaya düşen ufak ve ince siyah bir aletle irkildim. Elime alıp ne olduğunu çözmeye çalışırken ilk kez yüzümü tamamen garsona döndüm ve gitmiş olduğunu farkettim. Aletin ucunda birkaç içe dönük nokta vardı ve net siyahlığından başka tarif edilecek hiçbir yönü yoktu. Ne olduğunu anlamadan masanın üzerine geri bıraktım ve duyduğum sesle tekrardan irkildim.

--- İyi Akşamlar, Bayan Venüs.---

Ses bu küçük aletten geliyordu. '' Siz, '' dedim, titreyen bir sesle.

---Evet, benim. Bekletilmekten hoşlanmadığımı bilirsin ama sen geç kaldın, çok geç. Yine de geldin, aradığın bendim, değil mi?---

Yutkundum. On beş dakika geç kalmamdan mı bahsediyor yoksa daha fazlasından mı? Sesi nazik geliyordu. '' Evet, efendim sizdiniz.'' dedim sesimi bir nebze toplayarak. Şimdi akıllı olma zamanı, Bayan Venüs olduğunu unutma.

---Güzel, benim aradığım kişi de sendin---

Ne güzel, diye düşündüm. Arayanları buluşturan şu tatlı gündüz programlarından birine dönüşmeye başladı konuşmamız fakat perdenin arkasından çıkan gerçekten siz misiniz, Bay Güneş?

---Beni dikkatle dinleyin, lütfen. Sizi buraya bir iş için çağırdım. Burada birisiyle buluşup almam gerek bir paket vardı ama üzülerek söylemeliyim ki bana çok haince bir tuzağın kurulduğunu öğrendim. Benim için bir başkasının paketi almasına ihtiyacım vardı. Yalnız önce sormama izin ver, hala benim için çalışıyor musun?---

Bakışlarım hızlıca sağa ve sola gidip geldi, boğazımı temizleyerek sessizliğe bir son verdim:

'' Her zaman, Bay Güneş.''

--- Her zaman mı dedin? Pekala o zaman paketimi restoranın diğer ucunda en köşede kalan masada oturan adamdan alıp bu sabah geldiğin hastaneye getir. Peşine kimseyi takmadan. Anlaşıldı mı?---

'' Evet, ama...''

--- İyi akşamlar.---

Önümdeki siyah alet hareketlenmeye başladı. Çok kısa bir sürede kendi içinde eriyerek masadaki küllere dönüştü... 

BAYAN VENÜSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin