Kapının tok sesi, düşüncelerimden sıyrılmama sebep olmuştu. Gelen kişinin Araf olduğunu düşünerek telefonumla birlikte kapıyı açmak için hole doğru ilerledim.
Gelen kişiyi görmemle düşüncelerim doğrulanmıştı. Araf içeri girerek evdekilere selam verdi ve bana kocaman sarıldı. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdiğimde birlikte odaya çıktık. "E heyecan var mı bakalım?" yalandan gülerek cevap verdim."Yoo..." Araf bana sataşarak güldü."Keşke gözlerin de bunu savunsa." koluna kolumla hafifçe vurarak yüzümü yalandan astım. Yüzümdeki sahte ifade yavaş yavaş gerçeğiyle yer değiştiriyordu.
"Bugün hastane de güney benimle dost olmak istediğini söyledi." Araf'ın göz bebekleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu. "Neyin peşinde bu çocuk ya," söylediklerine katılırcasına başımla onaylayarak söze atladım. "Tam olarak ben de böyle düşünmüştüm," boğazını temizlemek istercesine hafifçe öksürdü. "O zaman planı uzatıyoruz kanka."
"Nasıl yani ?" dedim anlamadığımı belirterek. "Yani o kas yığıntısını daha çok süründüreceğiz."
gözlerimdeki kararsızlık sesime de yansımıştı. "Peki işe yarar mı ? "
"Sen kankana güven kızım, kaybedeceği kızı görsün bakalım." söyledikleri umudumu yinelese de endişem devam ediyordu. 'Ya benden tamamen vazgeçerse?' diye düşünmeden edememiştim.
"O zaman planımızı uygulamaya başlıyoruz. Adım bir," kıyafetimi incelerken yüzüne benden iğrenircesine bir ifade taktı. "Önce üzerindekileri değiştirelim." görünen o ki Araf bu meseleyi iyice büyütmüştü ve kararlılığını sürdüreceğe benziyordu. Dolabımın kapağını açarak içindeki kıyafetlere sonra da bana baktı. "Kızım burada hiç elbise yok ki ,"
"Olsa bile , abartmaya gerek yok Araf'cım ." Araf söylediklerimi görmezden gelerek elimi tuttu ve oturduğum yatağımdan ayağa kaldırdı. Yaptıklarına anlam veremeyerek dile getirdim. "Ne yapıyorsun Araf?" aynadan beni incelerken , kırk yıllık modacı edasıyla kafasında tasarladığı elbiseleri üzerimde deniyordu. "Hmm ..." dedi elini çenesine dayayarak. "Muhteşem bir elbise var sana göre evde. Onu giyeceksin." ağzımı açmama fırsat vermeden telefonunu arka cebine koydu ve odadan çıktı. Kapının yanına yaklaştığında omzunun üzerinden bana bakarak gülümsedi. "Bekle beni .Güney gelmeden elbiseyi getireceğim."
***
"Hadi Ada ya, kırk saat geçti hala mı giyinemedin?" kafamı banyonun kapısından çıkardığımda Araf'ın meraklı bakışları gözlerimle buluşmuştu. "Şey...Bu biraz kısa ya, " Araf'ın merakı iyice arttığında kolumdan tutarak beni odaya çıkardı. Kıyafetime büyük bir beğeniyle bakarken aynanın karşısına geçtim. "Vay anasını be, kızım çok güzel olmuşsun.Güney'in ağzı açık kalmazsa ben de senin dostun değilim." aynada kendimi incelerken Araf'a söyledim. "Abartma istersen, hiç böyle giyinmediğim için sana değişik geldi."
"Kendine haksızlık etme." hafifçe gülümserken kıyafetimi incelemeye devam ettim. Elbisem bembeyazdı ve diz kapağımın hemen üzerinde biten bir eteği vardı. Elbisenin yaka ve bel kısmında hafifçe işlenmiş dantel süslemeleri yer alıyordu. Elbisenin yumuşacık kumaşı kendimi iyi hissettiriyordu.
Bileğimden hiç çıkarmadığım üzerinde üç ayrı papatya bulunan ince bileklik elbiseyle oldukça uyumluydu.
Gözlerimi kıyafetimden çektiğimde Araf'ın çalışma masamın üzerine koyduğum Güney'in verdiği papatyalı tacı aldığını gördüm. "Bunu da tak, sana çok yakışacak." daha bir şey söylemeden kafama takmıştı. "İşte tam bir papatya gibi oldun."
Kendimi gülümsemeye zorlayarak son kez aynadaki yansımama baktım. Uzun hafif dalgalı saçlarımla birleşen papatya tacı; beyaz elbiseyle muhteşem olmuştu.
Annemin sesini duyunca ikimizde aşağı inmeye niyetlendik. Güney gelmişti ve bizi aşağıda bekliyordu.
Araf benden önce davranarak odayı terk etti. Koşar adımlarla merdivenlerden indiğini görünce niyetinin beni yalnız bırakmak olduğunu anladım.
Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım ve aynı şekilde nefesimi vererek gözlerimi usulca açtım.
Odadan çıkarak kısa holden geçtim ve merdivenlerin başında duraksadım. Herkes bana hayretle bakıyordu. Gözlerim Güneyinkilerle buluşunca onun da diğerlerinden farkı yoktu.
Ortamdaki rahatsız edici sessizliği Araf bozmuştu. "Hoşgeldin Güneyyy."
Güney gözlerini benden ayırmayarak Araf'a cevap verdi.
Merdivenlerden usul usul indikten sonra heyecandan ölmemek için içimden dua ettim. Güney bana elini uzattığında çok da samimi olmamaya çalışarak elimi uzattım.
"Hoşgeldin." dedim hafif soğuk bir sesle. Annem ve teyzem güler yüzle Güney'i karşılarken Ertan oldukça soğuktu. "Hoşgeldin." dediğinde Güney daha ılımlı yaklaşmaya çalışarak. "Hoşbulduk." dedi.
"E yemekler soğumasın." diyen Araf. Ertan ve Güney arasında esen soğuk rüzgarı dağıtmak ister gibiydi.
Annem de onayladığında bep birlikte sofraya oturmuştuk. Ben çorbaları servis etmek için mutfağa yöneldiğimde annem de peşimden geldi.
"Tatlım benim. Çok güzel olmuşsun. İyi ki Araf geldi de ikna etti seni bu elbiseyi giymene." anneme gülümseyip teşekkür ederek tencereyi salona götürdüm.
Herkesin kasesine çorbayı koyduktan sonra Araf'ın yanına oturdum. Güney çorbadan bir kaşık alarak anneme baktı." Elinize sağlık efendim. Çok güzel olmuş. "
" Afiyet olsun canım. " yemeklerimizi yedikten sonra büyük salona geçerek koltuklarda yerimizi aldık.
Yemek boyunca annem ve teyzem Güney'i sorgular gibi sorular sormuş. Hakkında bilgiler edinmişti.
Ertan ise arada bir laf sokmuş ; Güney de Ertan'a cevabını vermişti. Bir ara Arafla aralarında tartışma çıkacak diye endişelenmiştik. Neyse ki akşamın sonuna doğru yaklaşıyor ve bu yemek stresini atlatıyordum.
Arafla kahve yaparak diğerlerine ikram ettik.
Annem ve teyzem muyfağı toparlama gitmişlerdi. Kahvelerimizi içtikten sonra Güney kupasını sehpaya koyarak ayağa kalktı. "Ben artık gideyim. Her şey için teşekkürler."Zoraki bir gülümsemeyle Güney'e cevap verdim. "Görüşürüz." Güney annem ve teyzeme de veda ettikten sonra evden ayrıldı. Araf da Güneyle birlikte gitmişti.
Genel olarak iyi bir akşam geçirsem de içimde bir yerlerde derince bir boşluk hissediyordum.
***İçimdeki garip his çığ gibi büyürken, pijamalarımı giyip yatağıma uzandım. Ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bilemiyordum. Bir gün gözlerim umut ışığıyla parlarken ;diğer gün karanlıkta kayboluyordum.
Öyle ki dilime tercüman olan kalemim bile bana yardımcı olmuyor,kalbimdeki düğümü çözmeme yeterli gelmiyordu.Kendimi zamanla avuturken, uykunun damarlarımda dolaşan bir ilaç gibi beni uyuşturduğunu hissettim. Bu uyuşukluğa tatlı bir yorgunluk eklenince, daha fazla direnmeden gözlerimin kapanmasına izin verdim. Tek dileğim ; yarının iyi bir gün olmasıydı.
~~~
Yüzümde hissettiğim ıslaklık boynumda dolaşırken gözlerimi sinirle açtım. Ertan elindeki boş bardakla tepemde dikiliyor ve saçma saçma sırıtıyordu."Ne yaptığını sanıyorsun ya?" sitemime karşılık oldukça sakin bir yanıt vermişti.
"Sana da günaydın sarı cadı."
gözlerimi devirdiğimde yataktan doğrularak oturur pozisyona geçtim.
Ertan'ın ses tonundaki sakinlik, gerilmeme neden oluyordu.
"Ben burada canım kuzenimi erkenden kaldırayım, gördüğüm muamele bu olsun. Aşk oşsun Ada, sana hiç yakıştıramadım."
Pes etmişçesine nefesimi vererek yataktan çıktım.
"Bugün İstanbul'a dönüyoruz."
şaşkınlıkla Ertan'a bakarken hemen nedenini sordum.
"Daha geleli kaç gün oldu ya, niye gidiyorsunuz ki?" hafifçe gülümseyerek cevap vermişti.
"Sadece senin okulun yok saeı cadı."
üzüldüğümü belli edercesine başımı hafifçe öne eğdim. Bir iki adım Ertan'a yaklaşarak ona kocaman sarıldım.
Birbirimize ne kadar gıcık davransakta kardeşim sayılırdı ve birbirimizi çok seviyorduk.
O da bana destek verircesine sarılışıma karşılık verdi.
"Hadi aşağı inelim. Aç aç gönderme beni."
hafifçe güldüğümde ellerini belimden çözdü. Baş parmağı ve orta parmağıyla burnumdan makas aldıktan sonra aşağı inmek için odayı terk etti.Ben de üstümü değiştirerek aşağı indim ve teyzeme kocaman sarıldım. O da bana aynı şekilde karşılık vermişti.
"Birdahakine daha çok kalın." dediğimde başını olumlu anlamda salladı.
"Sözüm olsun canım."
Hep birlikte kahvaltımızı ettik. Annem teyzem be Ertan'a havalimanına kadar eşlik etmiş ; ben de okulun yolunu tutmuştum.
Şansıma hiç sevmediğim bir hava vardı. Dışarısı oldukça soğuktu ve tek tük kar atıştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONbahar
ChickLitSonbahar papatyası belkide hayatının özetiydi. Dertlerini satırlara fısıldayan genç kızın hayatında artık içindeki beyaz elbiseli çocuğu papatyalarla büyüten bir adam vardı...