Açıkçası benim için garip bir gün olsa da kötü saatler geçirmemiştim. Belki de Toprak Araf'ın söylediği gibi iyi biri olabilirdi.
Eve girdiğimde, ardımdan kapıyı kapatarak ayakkabılarımı çıkardım.
"Ben geldim Hatice Sultan."
sandığımın aksine annem evde değildi. Telefonumu çantamdan çıkardığımda gelen bildirimlere baktım. Üç cevapsız arama, bir mesaj vardı. Cevapsız aramaları görünce panikleyerek annemi aradım. Kesin beni çok merak etmiştir diye düşünürken bir an önce açması için dua etmiştim.
"Alo kızım, aradım açmadın. Bir sorun yok değil mi?"
"Yok annecim merak etme. Bi arkadaşımla yemek yedik de dışarıda."
"Peki tatlım, bugün biraz geç geleceğim. Önemli bir toplantım çıktı. Kendine iyi bak."
"Tamam anne, sen de kendine iyi bak. Görüşürüz."
telefonu kapattığımda, telefonuma gelen ikinci bildirime baktım. Araf, tam beş kez aramıştı. Onu daha fazla bekletmeden çantamı da alıp odama çıktım. Telefon ilk çalışta açılmıştı.
"Kızım çabuk anlat ne yaptınız Toprakla,"
"Tamam kanka, sakin ol."
yaşadıklarımızı tüm detayına kadar anlatmıştım."Vayyy, sen şu Toprak'a da bak hele. Meğerse ne romantik çocukmuş. Kızım ben sana dememişmiydim iyi çocuktur diye."
"Ay şimdi hiç çekemem Araf şu muhabbetini. O konuya hiç girme. Evet,arkadaş olmak için iyi bir insan."
"İyi be tamam. Ama sonra Araf demedi demezsin."
"Araff! "
sinirlendiğimi anlayınca yumuşak bir ses tonuyla konuşmuştu.
"Neyse tatliş kankam, ben en iyisi olmayan kediciğime bakıyım. Öpüldünn."
haifçe gülümsediğimde telefonun 'dııııt' sesi kulaklarımı doldurmuştu.. Çantamı açıp bugün Toprak'tan aldığım kitaba göz ucuyla baktım.
Ardından yavaşça kitabı çıkararak çalışma masamın üzerine koydum. Ardından kendime güzel bir kahve yaparak camın önüne ilerledim ve kitabı okumaya başladım.
Kitap o kadar etkileyici ve sürükleyiciydi ki kendimi bir anda son sayfanın son cümlesini okurken buldum.
Kahvem çoktan bitmişti. Boş kahve fincanını mutfağa götürerek buzdolabına bakındım.
Karnım aç olduğunun sinyalini verirken annemin hazırladığı yemeklerden çıkararak kendime küçük bir sofra kurdum.Kulaklarımı camdan gelen ses doldurmuştu .İrkilerek cama doğru baktım ve yavaşça ayağa kalktım. Cama iyice yaklaştığımda tekrar aynı sesi duymuştum. Aşağıdan birisi cama taş atıyor olmalıydı.
Aşağı doğru bakmamla Güney'i görmem bir oldu. Oldukça şaşırmıştım. Güney bir iki adım gerileyerek hafifçe gülümsedi.
"Eğer cama bakmasaydın , kaya fırlatacaktım."
"Ha ha ha çok komiksin ya, "
Gözlerim elinde tuttuğu bolonlara kayınca kaşlarımı çattım.
"Onlar ne ?" dedim balonları gözümle işaret ederek.
"Neye benziyorlar." dedi alay ederek.
"Sürpriz yapacaktım ama şimdi bakmazsın camdan , emeklerim boşa gider diye seni çağırayım dedim."
elinde tuttuğu mavi balonları serbest bıraktığında yukarıya doğru süzüldü. Camla aynı seviyeye geldiğinde balonların iplerinden tutarak , iplere bağlanmış papatyalara ve notlara baktım. Yüzümdeki gülümseme balonlara çizilmiş gülen suratları görünce daha da büyümüştü.
Notları sırasıyla açtım.
Özür dilerim , seni kırdığım için ...
Geveze de olsan bana küsmene dayanamadım...
Yaptığım büyük eşeklikti...
Bütün notları okuduğumdan emin olduktan sonra sakin bir sesle "Özür dilerim papatya..." dedi.
"Affettin mi ? "
bir süre duraksadıktan sonra başımla onaylayıp gözlerimi yavaşta kapatıp açtım. Yüzündeki o gülümseme her şeye değerdi. O benim kalbimi yine kırsa , beni büyüleyen gülümsemesiyle her şeyi düzeltebilirdi.
"Bu balonları ben gittikten sonra gökyüzüne bırak Ada. Tüm hatalarım bu balonların içinde saklı. Sen bu balonları bıraktığında , hatalarım gökyüzüne karışacak."
ağır ağır siyah motoruna bindi ve gözden kayboldu. Gittiğinden emin olduktan sonra iplere yapıştırılı balonları ve papatyaları alıp camın önüne koydum ve parmaklarımı yavaşça serbest bıraktım.
Artık geçmişe gömülü hatalar yıldızlara ulaşmıştı. Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle notlarla birlikte içeri girdim. Kağıtta yazılanları defalarca okuduktan sonra defterim arasına koydum.
Hayatımda unutamayacağım bir gün geçirmiştim.
Bu bölüm Papatya ve Uyuz'a özel yazılmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONbahar
Romanzi rosa / ChickLitSonbahar papatyası belkide hayatının özetiydi. Dertlerini satırlara fısıldayan genç kızın hayatında artık içindeki beyaz elbiseli çocuğu papatyalarla büyüten bir adam vardı...