🍂 BÖLÜM DÖRT 🍂

87 78 7
                                    

   Gözlerim buğulanırken öylece koştum. Gözyaşlarım , koşmamın hızıyla birleşiyordu.Sınıfa girdiğimde Araf ve Doruk camın önünde bir şeylerle uğraşıyordu. Hızlıca defteri çantama koyduğumda bütün sınıf bana baktı.. Araf ve Doruk endişeyle yanıma geldiler.

"Ada , ne oldu sana ?" 

konuşmak istemiyordum. Hiç bir şey demeden sınıfı terk ettim. Bana yetişerek kolumdan tuttu.

"Ada ?" 

"Şuan ... sonra konuşalım mı ?Lütfen ." 

cevap vermesini beklemeden onları geride bırakıp okuldan çıktım.Sağ tarafımdaki sokağa saparak gözden kaybolana kadar koştum.Adımlarımı yavaşlattığımda  dudaklarımın arasından ufak bir inilti çıktı. Nefes alamadığımı hissettim. Biraz daha yürüyerek parka gittim. Ağacın altına oturarak dizlerimi karnıma çektim. Doyasıya ağlamıştım saatlerce. Bir başıma , yapayalnız ...

" Neden yoksun ki baba ! " 

o an nedense Güney'e kızmak bile aklıma gelmemişti. Çünkü eğer babam burada , yanımda olsaydı bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti. Öfkem güçlü bir ateş misali bedenime yayılırken daha da çok ağladım. Kendimi tutamıyordum. Israrla çalan telefonumla rahatsızca yerimden kıpırdandım. Arayan Araf'tı. Hiçbir açıklama yapmadan onlardan kaçmam , Araf'ı daha da meraklandırmış olmalıydı. Kendimi kontrol altına almayı başarıp telefonu cılız sesimle açtım.

"Ada neredesin sen ? Söyle hemen yanına geleceğim." 

"Araf.. Yalnız kalmak istiyorum ...Gerçekten .Yarın konuşuruz tamam mı ?" 

"Ama Ada ..." sözünü keserek üsteledim.

"Yarın konuşuruz merak etme sen beni." 

Havanın kararmasıyla eve gitme kararı aldım. Annemin beni merak etmesini istemiyordum. Toparlanıp siyah şapkamı taktım ve müziğin sesini sonuna kadar açtım. 

Eve girdiğimde annem karşılamamıştı beni. 

"Anne neredesin ?" 

odalara bakarak annemi aradım. Mutfağa girdiğimde gri buzdolabındaki not gözüme çarpmıştı.

Güzelim, benim toplantı için şehir dışına gitmem gerekli . Seni okulda olduğun için aramadım.Musait olduğunda beni ara.

annen

telefonumu bir köşeye attığım çantamdan çıkararak annemi aradım.Sesimin düzgün çıkması için dua ediyordum.

"Anne ?" 

"Canım seni aramadım bilerek okuldasındır diye. Toplantı için Bursa'ya gidiyorum .İki gün sonra döneceğim. Dolapta yemekler var. Acıktığında ısıtıp yersin. "

annemin tonlarca uyarısı sonrasında telefonu kapattım. Başım hiç olmadığı kadar ağrıyordu. Pijamalarımı giyerek kendime koca bir bardak çilekli süt koydum. Herkes gibi üzgün olduğumda çikolatalı süt içeceğimi mi sandınız? 

Hayatım boyunca çikolatalı içeceklerden , çikolatalı pastalardan ve kakaodan nefret etmişimdir.

Uzun uzun odamdaki camın önünde oturup düşündüm ve bir kez daha karar verdim. Güney  cidden uyuzların efendisiydi. Bir dönem ondan hoşlansamda  bu çok uzun sürmemişti. Basit bir hoşlantı yaptıklarıyla toz olup bulutlara karışmıştı. Ya da ben öyle sanıyordum...

Kendimi biraz  daha iyi hissettiğimde Araf'ı aradım.Bir kaç çalıştan sonra cevap vermişti.

"Adacık iyi misin?" 

"Biraz daha iyiyim . Şey diyecektim. Bugün bizde kalsana , annem şehir dışına çıktı iş için." 

"Tamam canım geliyorum , öptüm. " 

telefonu koltuğa fırlattığımda salona indim. Çok geçmeden Araf da gelmişti. Kapıyı açar açmaz içeriye hücum etti ve bana sımsıkı sarıldı.

"Adacık , hemen anlat ne olduğunu." 

iç çekerek başımı  olumlu anlamda salladım. 

"Ama önce yiyecek bir şeyler hazırlayalım." 

"Çikolatalı pasta ve dondurma diyeceğim ama öyle şeyleri sevmezsin sen. " 

dudaklarımdan ufacık bir tebessüm belirdi. Kendimize yiyecekler hazırlayıp odama çıktık.

Ben çalışma masamın tekerlekli sandalyesine otururken Araf da yatağıma bağdaş kurup oturmuştu. Kendine hazırladığı çikolatalı pastasından koca bir çatal aldı.

"Adacık anlatacak mısın artık neler olduğunu?" 

olanları uzun uzun anlatırken Araf'ın ağzı açık kalmıştı.

"Nasıl böyle bir şey yapar ya ? Peki son okuduğu kağıtta ne yazıyordu da seni bu kadar mahvetti?" 

"Hiç ... " diyerek geçiştirdim. Araf en yakınım olsa da paylaşamazdım. O da anlayışlı bir şekilde başını salladı ve oturduğu yerden kalkarak bana sarıldı.

"Bana bak kimse benim Ada 'mı bu denli üzemez tamam mı , kafasını kopartırım onun . Sen hiç merak etme. " 

"İyi ki yanımdasın Araf ." 

kollarını bedenimden ayırırken önüme oturdu. 

"Sen hala bu çocuktan hoşlanmaya devam mı ediyorsun?" 

"Bilmiyorum." 

eliyle yanağımı okşadı.

" O sana böyle kötülük yapacak ve sen ondan hoşlanmaya devam edeceksin öyle mi ? " 

cevap verememiştim.Lisenin başından beri onu seviyordum ve hiç bir şey sevgime ağır basmıyordu. Bu yüzden kendimden nefret ediyordum.

"Neyseki arkadaşın bu konuyu kapatıp seni neşelendirecek. " 

daha ne olduğunu anlamadan kafama yastık gelmişti. Yüzümü buruşturarak yatağa doğru kaçtım ve ben de bir tane yastık alarak ona karşılık verdim. Moralim ciddi anlamda düzelmese de eskisine nazaran daha iyiyidi. Bedenimiz yorgun düşene kadar yastık savaşı yapmıştık. En son ikimiz de yatağa sere serpe uzandığımızda Araf kıkırdayarak bana baktı.

"Hey çekirge  göbeğini içeri çek." 

karnıma hafiften vurduğunda ben de onla beraber güldüm. 

"Ya Araf şunu yapmaktan vazgeç artık ." 

biraz dinlendikten sonra Araf için yer yatağı hazırladım. Bedenimizdeki yorgunluk uykunun bizi almasında büyük görev üstleniyordu. 

SONbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin