(Müzik dinleyerek kitap okuyabiliyorsanız,bölüme eklemiş olduğum müziği açarak okumanızı tavsiye ederim.)
Fırtınalı bir havada, dağ yüksekliğindeki dalgalar eşliğinde bir canavar tarafından denizin altına çekiliyorduk. Gemide bulunan iki mürettebatta şaşkın bir yüz ifadesiyle gemiyi sarıp sarmalayan bu şeyin ne olduğunu anlamaya çalısıyordu. Bu şey bir yılan gövdesini andırıyordu fakat ne olduğu hâlâ anlaşılamamıştı. Bu gemide yüzlerce macera yaşadım fakat böylesine büyük bir canavarın okyanuslarda olduğunu ilk defa öğrenmiştim. Rolfo bu canavarın Westbroock Krallığında bahsedilmeyen o üç yaratıktan biri olduğunu düşünüyordu. Diğer mürettebatın kaptanı Rolfo'nun söylediklerini işitmiş olacak ki bize dönerek "Bu canavarı size kaptırmam avanaklar!" dedi. Yüzünde şeytani bir gülümsemeyle mürettebatına döndü ve canavara saldırmaları için emir verdi.
Diğer mürettebat aldıkları emrin ardından kaptanlarının arkasından yaratığın bulunduğu yöne doğru koşmaya başladılar. Yaratığı kesmek için ellerinde bulunan kılıçları havada hızlı bir şekilde savurarak yaratığı kesmeye çalıştılar ama kılıçlar yaratığa temas eder etmez saldıran herkes etrafa ışıklar saçmaya başladı. Hareket edemiyor, acı dolu çığlıklar içinde titreyerek bağırıyorlardı. Bu sesler o kadar acı doluydu ki gözlerimizin önünde gemimi çalmaya çalışan bu adamlara merhamet etmemek imkansızdı. Onlara yardım etmek isterdim dememi falan bekliyorsanız hiç beklemeyin bu adamlar benim gemime zarar verdiler hatta canavar tarafından öldürüldükleri için şanslı olduklarını bile söyleyebilirim eğer elime geçselerdi canavar tarafından öldürülmek için bana yalvarırlardı. Vücutları yavaş yavaş kızarmaya başlıyordu. Kızarıklık arttıkça vücutlarının üzerinden dumanlar çıkmaya başlıyordu. Parıldamanın kesilmesiyle korsanlar titremeyi ve bağırmayı kestiler. Yaratığa saldıran bu korsanların hepsi bir anda yere yığılarak koca okyanusta büyük bir gümbürtünün yankılanmasına neden oldular. Yere yığılan korsanların son durumunu kontrol etmek için yanlarına gittik. Derileri alev kırmızı rengindeydi. Gözleri yuvalarından çıkmıştı. Bütün mürettebat gözleriyle ölü bedenleri süzerken, Rolfo ölen tayfa'nın kaptanına bakarak "Sırf onca altın uğruna gücünü bilmediğin bir yaratığa saldırmanın sonucu bu mu gerçekten? Ne acı bir ölüm..." dedi.
Cesetlerin vücutlarındaki ayrıntıları incelerken bir anlık dalgınlıkla yaratığın gemiyi okyanusun dibine çekmeye çalıştığını unutmuştuk. Bu yaratığa karşı kılıçlarımızla savaşamayacağımıza göre başka bir silah kullanmamız gerekecekti. Nasıl saldırmamız gerektiğini düşünürken Eva'nın güverteden bana seslendiğini duydum. Yanına doğru gittiğimde gemimize saldıran korsanlardan birinin cesedine kılıcını saplayıp sapayıp çıkarttığını gördüm, geldiğimi gördüğünde bana güldü ve cesedi yakasından tutarak denize fırlattı. O fırlattığı cesede ne yaptığını sorduğumda ben gelene kadar sıkılmamak için onunla oyun oynadığını söyledi. Eva cidden sıkıntılıydı. Fazla irdelemeden bana n'için seslendiğini sordum. Seslennesinin sebebinin yaratık hakkında olduğunu söyleyince onu can kulağıyla dinledim. "Dikkat ettin mi bilmiyorum ama şu yılansı şeye saldırmaya çalıştıklarında gemi denizin içine çekilmiyordu." dedi ve haklıydı. Canavar onları parıldatırken gemiyi aşağıya doğru çekmiyordu. Bu da birden fazla işi yapamadığını gösterir. Elimizdeki silahları kullanarak geminin batmasını önleyebilirdik belki.
Eva'ya işçilerin gemide bulduğu ne varsa yaratığa doğru fırlatmaları için emir vermesi gerektiğini söyledim. Bunun üzerine Eva mürettebatın bir kısmına bu görevi verirken bende silah toplarının hazırda durması söyledim. Bütün işçiler gemide buldukları eşyaları yaratığa fırlatıyordu. İşe yaramıştı, yaratık gemiyi denizin içine doğru çekmeyi bırakmıştı. Artık bu yılanımsı şeyi gemiden göndermenin tam sırasıydı. Nişan alan bütün mürettebata ateş etmeleri için emir verdim. Silah toplarının yaratığa isabet etmesiyle yaratığın iyice sersemlediğini gördük. Birkaç atış yaptıktan sonra yaratık gemiyi bırakıp okyanusun içine çekildi.
Yaratığı alt ettiğimizi düşünerek sevinmeye başladığımızda denizin altından büyük bir uğultu sesi duyuldu ama bu öncekinden farklıydı. Daha net ve ürkütücüydü. Sanırım onu biraz sinirlendirmiştik derken yaratık denizin altından tam anlamıyla çıktı ve bize kendisini gösterdi. Bu dev bir ahtapottu. Gözlerini bize doğru dikmiş olan ahtapot bir hayli kızgın gözüküyordu. Göreceğimiz son şeyin bu yaratık olduğunu düşünürken kara bulutların ardında bir kartal sesi işitildi. Bulutların arasından sıyrılarak gemiye doğru gelen bu kartal dev ahtapotun iki misliydi. Pençelerini bu dev ahtapotun kafasına geçirdi ve onu taşıyarak gökyüzünde kayboldu. Hepimiz şahit olduğumuz bu durum karşısında donup kalmıştık, sebebi iki dev canavarın birbiriyle savaşmasından dolayı değildi. Gökyüzünden inerek hayatımızı kurtaran bu dev kartalın efsanelerdeki Jaspar olmasındandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.R.E.S.T.İ.A.N.
FantasiYeryüzü her zaman kötülüğü görmüş ve bununla savaşabilmiştir. Fakat kötülük yalnızca kötü'nün bir parçasıdır. Tanrı kötüyü yarattığı zaman onu yedi parçaya ayırdı. Bu yedi parça ölüm diyarının en korkunç yaratıklarından oluşmaktaydı. Ölüm diyarı'nın...