(Müzik dinleyerek kitap okuyabiliyorsanız,bölüme eklemiş olduğum müziği açarak okumanızı tavsiye ederim.)
Ardı arkası kesilmeyen olayların bünyemizde bıraktığı izleri bir türlü sindirememiştik. Sersemlemiş bakışlarla etrafta olan bitenleri anlamaya çalışıyordum. Rolfo'nun yanına kısa boylu birisi geldi. Bulanık gördüğümden yüzünü tam olarak seçemiyordum. Çevremde yaşanan olayları yavaş yavaş anlamaya başlıyor olacağım ki o bulanık görüntü zamanla netleşti. Kimi gördüm biliyor musunuz? Mozwlich...
Bir anlık hışımla kollarımı kavrayan iki muhafızı yerle bir ettim. Ellerinden kurtulur kurtulmaz belimde bulunan kılıcımı çıkararak hızla Mozwlich'e doğru koşmaya başladım. Yüzünde şeytani bir tebessüm yer edinmişti. Gözlerini benden bir an olsun ayırmadı. Tebessümü o kadar rahatsız ediciydi ki baktıkça içimdeki sinir dahada alevleniyordu. Aramızda bir adımlık mesafe oluncaya dek koşmaya devam ettim. Tam kılıcımı savurup kellesini gövdesinden ayıracak iken parmağını şıklatarak oracıkta yok oldu.
Bu sırada şövalyeler tüm dikkatlerini beni izlemeye harcıyorlardı. Elena bu boşluğu fırsat bilerek kollarından tutan iki muhafızı da bir kenara itti. Muhafızlar durumun farkına varıp Elena'yı tekrar yakalamak istediklerinde Elena sanki dans edermişçesine birkaç el hareketi yaparak "Sipektrus Fulujiha" diye bağırdı. Bu lafın hemen ardından bütün şövalyeler derin bir uykuya daldı.
Şövalyeler uykuya dadıktan sonra Elena herkesin duyabileceği bir sesle "Gitmemiz lazım sihrin etkisi çok sürmez" dedi. Gemiye doğru gidecekken gözüm Rolfo'ya ilişti, Eva'yı boğazlıyordu. Yaptığı hareketi görür görmez yanına doğru koştum. Rolfo'nun omzundan tuttuğum gibi yere fırlattım. Sinirle üzerine çıkarak "Ne yaptığını sanıyorsun!" diye bağırdım. Söylediğim her bir kelime sonrasında suratına bir yumruk patlatıyordum. Elena ve Eva beni sakinleştirmeye çalışsalarda nafile. Bize yapmış olduğu yanlış hiç te affedilir cinsten değildi. Yaptığı ihaneti kabullenemiyordum. Rolfo bize böyle bir şeyi asla yapmazdı. Suratına vurduğum her yumruk, dudaklarımdan dökülen bir kelimeyle birlikte ulaşıyordu ona. Kullandığım her kelimede ona olan öfkem rahatlıkla hissediliyordu. İçimdeki öfkeyle harmanlanarak dudaklarımdan çıkan o kelimeler, zamanla daha sakin, ağlamaklı bir ses tonuyla duyulmaya başlandı.
"Bunu bize nasıl yaparsın aşağılık herif!"
Arka arkaya yediği yumruklar yüzünden konuşmaya fırsat bulamayan Rolfo, ağzından dökülen kanları tükürdü ve tebessüm ederek "Siz Figrid'e nasıl karşı gelmeye cürret ettiyseniz bende o şekilde cürret gösterdim o minik kız kardeşineeeğ ıhiğğ heheheeğ" dedi. Bu ses Rolfo'nun sesine hiç benzemiyordu, çok daha kalın ve ürkütücüydü. Yüzündeki o ifade ise tanıdıktı. Roma kralı, Figrid hakkında konuşmaya başladığı zaman aynı bu şekilde bakmıştı gözlerimin içine. Elena ona bir büyü yapıldığını söyledi. Hiç düşünmeden bu büyüyü bozup bozamayacağını sordum. Büyü bozmanın büyü yapmaktan çok daha zor olduğunu ve zaman gerektirdiğini söyledi. Rolfo'nun başka birisine daha zarar vermesini istemediğimizden gemiye bindiğimizde onu sıkıca bağladık. Büyüde yapılmış olsa keşliğinden hiç ödün vermemişti. Önünden geçen biri olursa hemen ona seslenerek bir bira vermesini istiyordu. Tanrıya şükürler olsun ki Rolfo, geminin huysuz işçisi Rafael'e denk geldi. Rafael, çenesine daha fazla dayanamayıp ağzına armut sokarak onu susturdu. Oysa ağzındaki armudu umursamadan anlamsız sesler çıkararak konuşmaya devam ediyordu.
Rolfo'nun bu garip halini hiç kimse kabullenemiyordu. Aramızda bu olayı bizden daha çok kabullenemeyen biri daha vardı,Eva...
Her ne kadar belli etmese de Rolfo'ya çok düşkündü. Aralarındaki ilişki sürekli didişen abi-kardeşten farksızdı. Gemiye bindiğimiz andan itibaren yüzüne durgun bir ifade takınmıştı. Gemideki işlerden dahi kendini soyutlamıştı. Durumunu merak ettiğim için dümeni kısa bir süreliğine işçim Tildor'a emanet ettim ve yanına gittim. Elena ile beraber kıç kepçede oturduklarını gördüm. Yüzündeki durgunluk bir gram olsun eksilmemişti. Gördüğüm kadarıyla Elena onu teselli etmeye çalışıyordu. Yanlarına geldiğimi fark ettiklerinde konuşmayı yarıda kestiler. Elena "Ben gidip Rolfo'nun hangi büyüye maruz kaldığını anlamaya çalışayım." diyerek yanımızdan uzaklaştı. Eva'nın sırtı bana dönüktü. Durgun yüzünü benden saklamaya çalışıyordu. Tavrına saygı göstererek hiçbir kelime etmeden yanına oturdum. Derin bir iç çektim ve mavisine aşık olduğum denizin dalgalarını izlemeye başladım. Kısa bir süre sonra aramızda oluşan sessizlik Eva'nın konuşmaya başlamasıyla son buldu."Her zaman birbirimize esip gürlerdik ama bu birbirimizden nefret ettiğimiz anlamına gelmiyordu. O bizim sevgi gösterme şeklimizdi. Anlayamıyorum nasıl olurda bizi dağıtmayı başarabildiler, nasıl?"
Ağlamaklı ses tonuyla söylediği sözler beni kızdırmıştı. Rolfo bir büyüye maruz kaldı mı? Evet. Ama bizi dağıtmaları konusunda Eva'yla zerre kadar aynı fikirde değildim.
Bana dönük olmayan yüzünü çenesinden tutarak kendime doğru çevirdim. Gözlerinin içine baktım kısık ama kızgın bir sesle "Bizi hiç kimse dağıtamaz Eva. Anladın mı?" dedim. Soruma cevap vermemesi beni daha da öfkelendirmişti. Bağırarak sorduğum soruyu tekrarladım. Gemide yankılanan sesim işçilerin kalplerinde küçük bir merak duygusu uyandırmıştı. Herkes işini bir yana bırakıp bizim bulunduğumuz yöne doğru bakmaya başladı. Yüzlerce gözün üzerimde olması beni rahatsız etmişti. "İşinize dönün!" diyerek merak dolu bakışları bertaraf ettim. Eva gözlerime bakarak "Anlamıyorsun Agape." dedi. Ses tellerindeki tizlik hâlâ vücudunu terk etmemişti. Elimle kavradığım çenesini kurtararak denizi izlemeye devam etti ve anlatmaya başladı.
"Bu yaratıklar ortaya çıktığından beri mürettebat kendi içinde yavaş yavaş kopmaya başladı, farkında değil misin? En ufak bir olayda bile birbirimizi tersler olduk. Eski mürettebat olsa bırak birini terslemeyi arkadaşını yanlışlıkla kırmaktan dahi çekinirdi. Artık birlik olamıyoruz. Misal Roma'ya çıktığımız vakit; eski mürettebat bırak seni tek başına yollamayı, senin yanından ayrı kaldıkları zaman bile ağlıyorlardı. İşte tam olarak bundan bahsediyorum Agape. Yavaş yavaş dağılıyoruz. Bu yaratıklar bizi bölüyor. Bir avuç korsan mı bu dev yaratıkları yok edecek? Gerçekçi ol Agape, hepimiz öleceğiz."
"Madem olanların farkındasın o halde şununda farkına var. Bizi bölmeye çalışan bu yaratıklar, içindeki ümitsizliği arttırarak senide bizden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. İradeli ve güçlü olmak zorundasın, toparla artık kendini!"
Eva bu lafımdan sonra gözlerinden dudaklarına doğru süzülen yaşları elinin tersiyle sildi. Başını sallayarak "Deneyeceğim, her şey için sağol Agape." diyerek tebessüm etti. Her ne kadar belli etmesemde onun hissetiği her şeyi bende hissediyordum. Soluduğum havada bile kötülüğün yayıldığı belli oluyordu. Dünyadaki iktidarlıkları giderek artıyordu. Zamanımız iyice azalıyor, ne olursa olsun bu yaratıkların yapacaklarına asla boyun eğmeyeceğim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.R.E.S.T.İ.A.N.
FantasyYeryüzü her zaman kötülüğü görmüş ve bununla savaşabilmiştir. Fakat kötülük yalnızca kötü'nün bir parçasıdır. Tanrı kötüyü yarattığı zaman onu yedi parçaya ayırdı. Bu yedi parça ölüm diyarının en korkunç yaratıklarından oluşmaktaydı. Ölüm diyarı'nın...