Hafif rüzgarların yelkenlere yaptığı naif dokunuşların etkisine kapılan gemi, denizin üzerinde bir kuğu timsali süzülmeye devam ediyordu. Gökyüzü hiç olmadığı kadar maviydi fakat o ruhlarımızı daraltan kasvetli hava hâlâ yeryüzündeki varlığını koruyordu. Gökyüzündeki canlı renkler gemideki hiçbir korsanı büyüleyememişti. Büyülemesi de beklenemezdi. Rolfo'nun şu anki durumu bütün mürettebatın durgunlaşmasına neden olmuştu. Elena, günlerdir onun hangi büyüye maruz kaldığını anlamaya çalışıyordu. Rolfo her geçen gün dahada vahşileşiyor. Hissediyorum, onu kaybediyoruz. Figrid ve uşaklarının arkadaşımı ordularına katmalarına müsade etmeyeceğim.
Sonu bitmek bilmeyen maviliklerle örtülü bu yolda seyehat ederken bir fikir canlanıverdi gözlerimde. Galeyana gelerek dümeni boş bırakıp gemide Elena'yı aramaya başladım. Onu görür görmez kolundan tutup koşarak Rolfo'nun yanına götürdüm. Manasız bakışlarla ne yapmak istediğimi anlamaya çalışıyordu. Meraklı bakışlarına daha fazla maruz kalmadan anlatmaya başladım.
"Hatırlıyorsan senin yanına geldiğimiz zaman alnıma dokunarak zihnime dalmıştın. Eğer o yaptığın şeyi Rolfo'ya da yaparsan ona büyünün nasıl yapıldığını öğrenebiliriz."
Elena söylediklerimi kendi düşünce süzgecinden geçirdi, sessizce "Bu benim aklıma nasıl gelmedi." diye mırıldanıyordu. Bizi yıpratan onca olay sonrasında doğru düşünmeyi beklemek mantıksızdı. Yüzüne kondurduğu tebessüme bakılırsa söylediğim fikir onunda hoşuna gitmişti. Bir süre sonra yüzündeki tebessümün içinden küçük bir kuşku filizleniverdi. İçinde oluşan kuşkuyu ses tellerine yansıtarak "İyi de senin zihnine dalabilmemin tek sebebi senin olayları o an aklından geçirmenden kaynaklanıyordu. Rolfo'nun yaşadığı olayları aklından geçirmesini nasıl sağlayacağız?" dedi. Cevabı basitti, bizi kışkırtmasını sağlayacaktık. Eğer bizi sinir etmesi için Rolfo'nun büyüye nasıl maruz kaldığını anlatmasını başarırsak rahatlıkla zihnine dalabilirdik.
Rolfo'nun göz hizasına gelebilmek için yavaşça dizimin üzerine çöktüm. Bakışlarından vahşilik akıyordu. Önünde bu şekilde durduğumu görünce sinsice sırıttı. Alaycı bir sesle "Bakıyorumda birileri Figrid'in safına geçmek istiyor." dedi. Söylediklerinde gayet ciddiydi. Bu yüzümde gülümseme oluşturmuştu. Kinayeli bir sesle "Gerçekten sizin safınızda yer alacağıma inanıyor musun? Güzel şaka." dedim. Takındığı şeytani tebessüm bir an olsun yüzünden kaybolmadı. Mürettebatı gözleriyle süzerek "Zavallı korsan Agape, neyle karşı karşıya olduğunuzun farkında bile değilsiniz değil mi?" diyerek kahkaha attı.
"Madem farkında olmadığımız o şeyin ne olduğunu biliyorsun bize neden anlatmıyorsun?"
"Baş kaldırdığınız kişi kötülüğün efendisi, ne gök ne de yer onun çektireceği eziyetlerin tadına bakacak güçte değildir. Sizin ırkınızdan nice insanlar ona teslim olduğunda anlamışlardı ne denli bir güce karşı koyduklarını. Şimdi hepsi baş kaldırmalarının cezasını çekiyor ve siz bu gemidekiler! Ona karşı koyanların en başında yer alıyorsunuz, size yapacaklarını kimse tahmin edemez sonunuz vahim!"
"Övmeye doyamadığın bu yaratık, bahsettiğin kadar güçlüyse neden günyüzüne çıkmaya korkuyor?"
"Figrid'in siz küçük yaratıklardan korktuğunu mu ima ediyorsun? Her şeyin zamanı var Agape, her şeyin zamanı var..."
Bu duyduğum sözler hiç hoşuma gitmemişti. Rolfo'nun içinde her ne varsa Figrid'in dünyaya neler yapacağını çok iyi biliyordu. Daha fazla dayanamadım ve ellerimle onun boğazını sıkmaya başladım.
"Bizden ne saklıyorsun iblis! Ya şimdi konuşursun yada ebediyete uğurlarım seni!"
"Tamam tamam bırak konuşacağım, bu bedene ihtiyacım var."
"Dökül!"
Bildiklerini rahatça bize anlatabilmesi için ellerimi Rolfo'nun boğazından çektim. Bir süre nefes alamadığı için soluklanmaya başladı. Yavaş yavaş kendine geldi ve bildiklerini teker teker anlatmaya başladı.
"Söylediklerinde kısmende olsa haklısın. Bu dünyada Figrid'in gücünü engelleyen bir şey var, bir kitap. İlk insanın oğullarından Cain katil olduğunda kötülük yeryüzüne inmeye başladı. Fakat Tanrı, kötülüğün yeryüzüne hakim olmasını engelleyebilmek için bir kitap yarattı, adı Yunihar'dı. Bunu Adam'a verdi. O bu kitabı yeryüzünde herkesin unuttuğu bir yere sakladı. Böylelikle kötülüğün yeryüzünü ele geçirmesi engellendi ama kötülüğün zerresi o günden beri dünyada kaldı. Bu kitap yeryüzünde olduğu sürece Figrid, ölüm eşiğinde olan bir hastadan farksız."
Elimi çenemin altına götürüp hafifçe sakalımı ovuşturarak düşüncelere daldım bu iblisin bana yalan söylediğini düşünerek tekrar yakasına yapıştım.
"Bizimle alay mı ediyorsun sen! Madem hastadan farksız o halde nasıl oluyorda bunca insana eziyet edebiliyor?"
Rolfo'nun yüzünü alaycı bir gülümseme kapladı. Boğuk bir sesle "Sonunda bir şeylerin farkına varabildiniz. Onun güçsüz haline bile akıl erdiremiyen siz insanlar güçlü haliyle nasıl baş edeceksiniz?"
Bu sözler beni dahada sinirlendirmişti. Yumruğumu havaya kaldırıp Rolfo'nun karın boşluğuna doğru yumruk atacakken Elena elimi havada kavradı ve koluma girerek beni oradan uzaklaştırdı.
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
"Konuşturmaya çalışıyorum."
Elena birkaç adım uzaklığımda olan Rolfo'yu işaret ederek "Böyle mi konuşturuyorsun?!" dedi. Gözlerimi işaret ettiği yöne doğru çevirdiğimde Rolfo'yu gördüm. Yüzü gözü kanlar içerisindeydi. İblisin sesine o kadar çok odaklanmıştımki karşımda olanın aslında can dostum olduğunu unutmuştum.
"İblisler yalan söylemeleriyle ünlüdürler; gerçekten bu iblisin Figrid'e bir anda yüz çevireceğine inanmıyorsundur umarım."
Elena'nın söyledikleri içime su serpmişti. Meraklı bir ses tonuyla "Haklısın, peki sen bu bahsettiği kitap hakkında bir şeyler biliyor musun?"
"Malesef bilmiyorum ama bu konuda bana yardım edebilecek bir papaz tanıyorum. Ona sorabiliriz."
"Harika, peki bu papazı nerde bulabiliriz?"
"Onu bulmak istediğine emin misin? Biraz uzakta yaşıyor"
"Sadece nerede yaşadığını söyle."
"Betlehem'de bir kilisede"
Mürettebatın beni duyabilmesi için gözüme yüksek görünen bir yere çıkarak "Mürettebat, Filistin'e gidiyoruz!" emrini verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.R.E.S.T.İ.A.N.
FantasyYeryüzü her zaman kötülüğü görmüş ve bununla savaşabilmiştir. Fakat kötülük yalnızca kötü'nün bir parçasıdır. Tanrı kötüyü yarattığı zaman onu yedi parçaya ayırdı. Bu yedi parça ölüm diyarının en korkunç yaratıklarından oluşmaktaydı. Ölüm diyarı'nın...