Dolunay💜 #7

3.5K 373 753
                                    


Johan merdivenleri ağır ağır çıkmaya başladığında, Selen arkasından bakakaldı.
" Sakın orada bir Türk kızına aşık olma."
Bu ne demekti şimdi böyle?.. Gecenin sessizliğinde cümle bir kaç kez tekrarlandı kulağına
" Bir Türk kızına aşık olma!"
Merdivenlerden bir kaç basamak çıkmıştı ki tekrar arkasına dönen Johan,
" İyi geceler Selen." diyerek göz kırptı.

Selen kafasını hafifçe iki yana sallayıp söyleneni takmamaya çalıştı. Bakışlarını  fincanına kaydırdı sonrasında tekrar merdivenlere baktı.. Johan artık gözden kaybolmuştu. Fincanda kalan kahveyi tek hamlede kafasına dikti ve
ağzına dolan soğuk şeyi püskürtme isteği ile yutkundu. Tadı ilk defa iğrenç gelmişti.

Demir salıncağa sırtını yasladı. Saat gecenin onuydu ve bu saatte sadece tavuklar uyurdu. Kafasını gökyüzüne kaldırdı. Dolunayı inceledi ve tırnaklarının çıkmamasını çok ilginç buldu. Göz kırpan yıldızlara doğru, "Yabancı bu Türk kızına aşık olacak" diye fısıldadı.

Yerden biraz destek alıp kendini salladı ve bağdaş kurarak gecenin sessizliğini dinledi. Üstüne beğenilme arzusu ile giydiği kıyafetler Selen'i sıkmaya başlamıştı artık, pijamanın verdiği rahatlığı verecek bir şey daha varsa o da huzurla geçilen uyku safhasıydı.
Selen'in garfield olanı makbuldü her zaman.

Yavaşça ayaklarını yere indirdi.. Bu sıcakta bedeninin yangınını bir nebzede olsa serinletmişti betonun soğukluğu. Cırcır böcekleri bile avaz avaz bağırıyorlardı; gecenin nemli, yapışkan havasına isyan edercesine..

Johan uyumuş olmalıydı.
Benden sadece bir kaç adım uzaklıkta; onun kolları arasında uyumak sadece birkaç adım. Kokusunu içime çekmek, yüzümü göğsüne saklamak o adımlarda saklı diye düşündü Selen.

Merdivenlerin başına geldi. Hadi bir adım diye geçirdi içinden ve o adımı attı. Bir kaç basamak sonrası, kalbi bir boksörün kum çuvalını yumruklaması gibi göğüs kafesini tüm gücü ile yumrukluyordu; tak tak tak...
Evet, herkes uyuyordu. Amcası için bu saatler daha erkendi gece onun için yeni başlamış bile sayılabilinirdi.

Merdivenlerden çıktıkça gökyüzüne dahada yaklaştı. Yıldızlar, onlarda artık daha neşeli göz kırpıyorlardı. Gök ile arasında ne bir ağaç dalı ne de yıldızların görünmelerini engelleyecek tuğla yığını vardı. Son basamağa geldiğinde, derin bir nefes aldı.
Johan, işte oradaydı tam karşısında.
Ayşe yer yatağı hazırlamıştı onun için. Babaannesi, bu yatakları saf pamuktan yapardı.
Selen ve kardeşi küçüktü bu içi dolu çuvalı andıran yataklar yapıldığı zamanlar; onlar pamukları yukarı doğru atar 'kar yağıyor kar yağıyor' diye bağırıp havaya serpilen ve yerçekimine yenik düşen saf beyazın altında mutluluk çığlıkları atarlardı.

Sanki kar soğuğu ya da benzeri bir soğukla titredi bedeni. Heyecandan olmalıydı.
Üzüm yapraklarının kapladığı demir korkuluğu geçtikten sonra birkaç adımla çocuğun yanına yaklaştı.
Gecenin karanlığını sarmalayan ay ışığı onun yakışıklı yüzünü aydınlatırken, ışık huzmelerinin altında özenle çizilmiş kara kalem tablosu gibi görünüyordu; siyah, beyaz.
Bir kolu kafasının altında diğer kolu açık yüzüstü uykuya teslim etmişti bedenini. Saçlarının bir kısmı yastığa sürtünmesinden dolayı dağılmıştı. Dokunabilirdi saçlarına parmaklarıyla sıcaklığını hissedebilirdi. Çok yakındı.
Üstündeki tişörtü çıkarıp çantasının üzerine özensizce atmış, göğsü aldığı nefesle inip kalkıyordu. Çıplak bedeninden yayılan odunsu parfüm kokusu havada dalgalanıyordu adeta.
Pütürlü betona doğru uzanmış olan koluna baktı Selen.
Johan, yüzünü başının altında olan koluna doğru dönmüştü. Selen onun kendini göremeyeceğini biliyordu. Yani öyle olmasını umuyordu.
Ne kadar yakışıklıydı, tamda oraya açıkta olan kolunun üstüne kafasını usulca bırakabilirdi. Yan tarafında Selen'in sığınabileceği kadar boşluk da vardı. İyice sokulup göğsüne saklanabilirdi. Kimse görmezdi belki o zaman onu.

CEVİZ AĞACI  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin