Son iki gün!💜 #23

2.9K 299 442
                                    

Arayan Buraktı..!
Bu aramayı yanıtlamalıydı.
Elindeki poşeti mutfak masasının üzerine hızla atarak, odasına girdi. Kapıyı ardından sertçe kapatıp, yatağın üzerine yorgun bedenini bıraktı.
" Nasılsın Burak? "
Hırıtılı bir nefes sonrası, gelecek olan cevabı bekledi Selen.

" Sinirliyim Selen, sana defalarca söyledim, oralar sana göre değil diye..."

Selen yatağın yanındaki lambayı açtı. Dudak hareketleri suçunu kabul ettiğinin belirtisiydi. Arkasını yatak başlığına dayadı.
" Özür diliyorum Burak " dedi.
" Peki sen nasılsın? Seni çok merakettim."

" Doğrusu seni bu yüzden aradım Selen. Ben iyiyim. Çocuk yaşıyor. Şikayetçi olmadı, ama sen onları şikayet etmelisin.."

" Üzgünüm Burak. Böyle bir şeye sebep olmak istemezdim. Ama bu durumun duyulmasını istemiyorum."

"Bunun sebebi sen değilsin Selen, o şerefsizler! Bunu bir çok kez söyledim sana, gitmemeliydin.." Derin bir nefes sonrası devam etti,

" Ama önemli değil, bir dahası olmasın lütfen. Gitme Selen gitmeee! "

" Tamam Burak. Tekrar teşekkür ediyorum " diye fısıldadı, sesini güçlü çıkarmayı başaramamıştı. Şimdi o anı hiç yaşamamayı diliyordu.

"Hoşçakal Selen."
"Hoşçakal "
Orada olmak Selen'in seçimiydi. Gerçek buydu ve yargılanabilirdi. Burakla tekrar karşılaşmak ve yeniden telefonla konuşmak Johan da güvensizlik oluşturacaktı. Ama buna mecbur kalmıştı. Peki ya Johan onunla aynı fikirde değilse ne olacaktı? Selen'in telefonu yanıtlamadan önce bu ihtimali düşünmeye fırsatı kalmamıştı.

Odasının kapısını usulca araladı. Sanki evde bir yerlerde Johan'ın varlığını hissetmek dünya üzerinde bir insana verilebilecek en büyük armağanlardan biriydi.

Johan, Ahmet Beyden tavla oynamayı öğrenmeye çabalarken bir yandan koyu bir sohbete dalmış görünüyordu. Sırtı kapıya dönük olması sebebiyle Selen'in varlığından haberdar değildi.

Selen, fırından yeni çıkmış; bir çift nihalenin üzerinde duran sıcak kuzu güvecin yanına yaklaştı. Biraz daha öne doğru eğilerek sebzeli kuzu güvecin mayhoş kokusunu içine çekerken, " Mükemmel" dedi.
Güveç annesinin mükemmel lezzetler çıkaran parmaklarının eseriydi. Bu müthiş yemeğin en sevdiği yanı o yumuşacık etin tatlı, küçük soğanlar ile harmanlanmış bol sarımsaklı haliydi.

Tahtanın üzerine atılan zarın sesi, pulların tahtaya çarpma gürültüsü ile karşırken Johan'ın yaptığı hamle Ahmet Bey'in taktirini kazanmış olmalı ki,
" Genç çabuk öğreniyorsun sen bu oyunu " diye ağzını yana kıvırdı ve dili ile damağına dokunarak dişleri arasında hoşnutsuzluk sesi çıkardı.
Johan,
" Evet, efendim.." dediğinde adam kahkahasını yarım keserek " Tatil ne zaman bitiyor? Gitmeden bu tahtayı koltuk altına yerleştirsin gibi geliyor " dedi.

Selen, eğildigi yerden doğruldu. Elleri sandalyenin kenarını kavramış, parmak boğumları kirli sarı rengini almıştı. Yutkundu. Kalp atışları deli gibi hızlanmış bir halde, orada öylece duruyordu. Hayır yanıtı duymak istemiyordu. Onun gitmesi en kötü kabustan uyanamamak gibi bir şey olmalıydı...

" Çarşamba efendim " Johan'ın sesi hüzünle kaplıydı. Türkiye'den gitmenin kendini bu kadar yaralayacağını bilseydi, bu ülkeyi bu kadar seveceğini, peki karşısına çıkacak kişiye bu denli aşık olacağını bilseydi... Gelir miydi bu ülkeye? Orası bir muammaydı.

Selen bir hayal kırıklığı dalgası hissetti. Uçsuz bucaksız denizin kabarması gibiydi, kabaran dalgaların altında kaybolmak kadar acımasızdı şu an kalbindeki duygular... Ellerini hareket ettirdiğinde parmak uçlarında ki hissizlik ile ağzı tuhaf bir şekilde kıvrıldı.

CEVİZ AĞACI  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin