Mutluluk diyorum ya tükenen bir şeyse..?#20

3K 299 534
                                    

"Gökte uçmak, yerde koşmak, tutsaklıktan kurtulmak, diz çöküp huzura kucak açmak gibi... İşte böyle bir şeydi mutluluk."
Yoksa! Sebepsizce içinde gülen binlerce çocuk muydu?

Johan'ın yari olmak... O muhteşem çocuğun sevgilisi olmak. Onun tarafından böylesine sevilmek, muhteşem bir duyguydu.

Selen otelin etrafındaki insanların ona beğeniyle baktıkları izlenimine kapılarak indi arabadan. Ayağında krem rengi babetler, üstünde çoğu yüreği hoplatacak ve bronz bacaklarını kendisine merakla bakanlara cüretkar şekilde sergileyebildiği kısa, yakası dantel detaylı bebek mavisi elbisesiyle sadeydi ama bir yıldız gibi parlıyordu.

Hafif rüzgar Selen'in eteğinin uçuşmasına sebep oluyor, tüm naifligi, kırılganlığı ve güzelliği ile Johan'ın karşısında süzülüyordu. Bugün onlara armağan edilmiş olmalıydı çünķü koskoca şehirde sadece Johan vardı, bir tek Selen gülümsüyordu.

Ürkek adımlarla ilerlerken, Johan'ın hayran bakışları utanmasına sebep olmuş, birbirlerine yaklaştıklarında Johan'ın iri kolları arasında kaybolmuştu adeta.. Çocuğun geniş göğsüne kafasını yasladığında, zamanın donduğu yerde nabzının derisini zorlamayı bırakmasını diledi. Kalbi delirmiş gibi çırpınıyordu.
Neydi kendisini bu kadar güçsüz yapan, utandıran!

Johan, sardığı bedeni bıraktığında kalbi, ondan uzaklaşmaması için beynine yalvarıyordu.. Usulca kızdan ayrıldı. Selen'e bir kez daha bakmak istedi, baharın yeşili gözler gecenin karasına kavuştuğunda "Çok güzelsin." diye mırıldandı.

Selen, usulca gözlerini çocuğun gözlerinden çekip, ayak uçlarına baktı. Biraz düşündükten sonra sadece "Teşekkür ederim." diyebildi.

Johan, şuan düşünecek ya da söyleyecek kelime bulamıyordu. Ne kadar da naif bir kadın vardı karşısında, naifligi cam kırığı kadar keskin, gerçek ve samimiydi.

Ne kadar da parlaktı bronz teni, gerdanına sinen kokusu mucizenin adıydı sanki...

Johan'ın gözlerinin üzerinde gezinmesi Selen'in kanını harekete geçirmişti. Acele ile arabayı işaret ederek "Hadi gidelim." dedi.
Johan, gülümseyerek onayladı. Selen arkasını dönüp arabaya doğru ilerlerken Johan, kızı bileklerinden kavradı. Selen'in gözleri bileklerine kaydığında belirsiz bir gülümseme yayıldı yüzüne. Daha sonrasında küçük elleri çocuğun iri ve sert elleri arasında kayboldu. Sanki o eller Selen'i yerde tutan şeydi, çocuk sıkıca kavradığı parmakları bıraksaydı kız balon misali havaya süzülebilirdi.

Johan muzipçe sordu "Ne yapıyoruz bugün?"

Selen öne dogru eğildi, kafasını yukarı kaldırarak gözlerinde hayatın saklı olduğu noktaya baktı. Ruhu amansız bir titremeyle çocuğun avuçlarında hayat buldu.
"Bizim köyün benzeri bir yere gidelim. Ceviz ağacı yok, palmiyeler var. Ark yok, Seyhan Nehri var. Köydeki insanlar yok. Sen ve ben varız. "

Selen, konuşmasını bitirdiğinde Johan'ın düz bakışları ile karşılaşmıştı. Düz, boş bakışlarına hüznünü yükledi çocuk.
"Sen ve ben varız." diye tekrarladı.

Selen, ne olduğunu anlayamadı, çocuğun gözlerine çöken hüzün bulutunun geçici olduğunu düşündü.
Gülümseyerek "Gidelim o zaman." dedi.

Johan'ın, tuttuğu bu yumuşacık küçük eller avuçlarının içindeyken arabaya kadar karıncadan bile daha küçük adımlar atabilirdi, tüm yolu yürüyebilir tuttuğu bu el ile bu şehrin her köşesini her taşını arşınlayabilirdi. Sevmek böyle bir şey miydi?

Arabaya yaklaştıklarında birbirine sıkıca kenetlenmiş eller ayrıldı birbirlerinden. Selen, krem rengi çantasından çıkardığı anahtar ile kapıyı açtı. Şimdi o narin eller direksiyonu kavramıştı.

CEVİZ AĞACI  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin