"Şefim, İşlem yapamıyoruz ne yapalım?" diye yanıma gelen Suat, beni kendime getirerek adeta çivili olan ayaklarımın hareket etmesini sağlamıştı. Yürümeye başlamıştım ama başkalarının bacaklarımın titrediğini görmelerinden korkuyordum. Ya tesadüf değilse...Ya kadın buraya aslında benim için geldiyse...Ya diğerleri de gelirse...
Ne güzel her şeye yeniden başlamıştım. Unutmak istemiştim o geceyi, unutmuştum. Şimdi bu kadınla tekrar korkularıma geri mi dönecektim. Kendimi hemen odama attım. Kapıyı kapattım. Koltuğa oturmasaydım belki de bayılabilirdim. Ne yapacağım diye düşünürken kapının açılmasıyla irkildim. Allah kahretsin! Kadın odama gelmişti. "Rahatsız etmek istemezdim beyefendi ama lütfen buna bir çözüm bulun. Sistem bozulmuş bilgisayarda işlem yapılamıyor. Ancak personeliniz işlemi bugün yapamaz ise başım belaya girecek" demişti. Daha ben kadına ne cevap vereceğimi bulamamışken Suat odama gelerek, "Kusura bakmayın şefim hanımefendiye anlattım ama ikna edemedim. İlla da şefinizle görüşeceğim dedi. Gelmiş bile...
Neyse sorun yok Suat ben halederim dedim ve kadını oturması için koltuğa davet edip, sizi dinliyorum dedim. Odama girer girmez beni hatırlasaydı başka türlü bakardı diye düşündüm. Bir yandan onu dinliyor bir yandan da onu inceliyordum. O geceye ait birçok şey tek tek gözümün önüne gelmeye başlamıştı. Ama bunu kendi kendime kalıp enine boyuna düşünmek istedim. Yalnız onu hem dinleyip hem de düşünemeyeceğim için, siz burada oturun hanımefendi ben şimdi sistemlere bakayım, merak etmeyin hallederiz deyip odadan çıktım. Kendimi hemen tuvalete attım.
İçerde ki kadın diğer adamlara yalvarıyordu. "Tamam ödeyeceğiz. Biraz süre verin yeter ki!" diyordu. Diğerlerine göre daha iri olan adamı, havanın karanlığına rağmen mavi gözlerini, boynunda ki ejder dövmesini hatırlamıştım. Ölen kadına doğru ilk hamleyi yapan kişi o idi. Yani o bıçaklamıştı. Evet, görmüştüm. O bıçaklamıştı. Allah'ım bunca ay sonra. Yani artık kadının kanı yerde kalmayacaktı. Ama onlara nasıl ulaşacaktım? Tek şahit içerde benim odamda oturuyordu. Nazlı...Onu konuşturmam lazımdı ama nasıl?
Fazla dikkat çekmemek için tekrar odama döndüm. Onu hararetli şekilde telefonla konuşurken buldum. Benim geldiğimi görünce şifreli konuşmaya başlamıştı.
Anladım...Tamam...Hıhı...Yalvarıyorum...Lütfen gibi kısa kelimelerle benim bir şey anlamamam için çabalıyordu. Zor durumda olduğu o kadar belliydi ki. Bu fırsatı kullanmam gerekiyordu. Hemen söze girdim. Zor bir gün herhalde. Sisteme baktım bir gelişme de maalesef yok. Ama merak etmeyin ne gerekiyorsa yaparız. Şimdi siz olayı bir anlatın ki çözüm bulalım.
"Şimdi beyefendi benim bir aracım var. Park halinde iken şerefs... Özür dilerim ağzımı bozduracaklar adamın biri vurmuş kaçmış. Günlerce kamera, görgü şahidi anam ağladı. Neyse buldum şerefs... Kaçıyor, oylıyor. Kaza servisinize geldim. Burada da evraklar kaybolmuş. Aracımı hemen satmak zorundayım. Sizden kurtulamadım ki. Eksper oyalıyor mu, beceremiyor mu onu da anlamış değilim. Bana acil para lazım. Hem de bugüne. Cuma günü geldim, pazartesiye tamam demişlerdi. Şimdide sistem diyorlar. Ben bu durumda nasıl sakin olayım." Olayı bir çırpıda anlatmış ama sanki daha da gerilmişti. Bu benim işime daha da yarayacaktı. Elinde duran evrakları alıp incelemeye koyuldum. Aslında evrakları inceliyor gibi görünüyor ama içimden de ne yaparım diye düşünüyordum. Ancak uzun uzun düşünüp plan yapacak zamanda yoktu. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim. Acaba planım tutacak mıydı..?