1.2

791 105 18
                                    

Changkyun elindeki pakete sıkıca sarılıp Jooheon'un zilini çaldı. Kısa süre sonra uykusundan yeni uyanmış genç açtı kapıyı.

"Günaydın Jooheon-ah! Sana kahvaltı getirdim!"

"Kyun... Saat kaç?"

"Saat 7.29."

"Changkyun umarım bu bir rüyadır çünkü gece 4'te yattım. Beni uyandırmaya bu saatte gelmiş olamazsın."

Changkyun onun sinirli halini görünce biraz olsun yumuşatmaya çalıştı.

"Y-yoo ne uyandırması. S-seninle birlikte uyumaya geldim ben."

"Sadece uyumaya gelmediysen hemen uykuma gitmesini söylerim. Ama sen iki günde bunu yapacak biri değilsin. Belki de bu yüzden seni çok seviyorumdur."

"Bakıyorum da uykun açılmış Jooheon?"

"Şuan çok uykum var Changkyun-ah.. Bak görüyor musun gözümü?"

Parmağıyla gözlerini gösterdi.

"Ne olmuş gözlerine Jooheon?"

"Uyku akıyor." Kollarını Changkyunun beline doladı ve başını omzuna yasladı. "Burası çok rahatmış. Burada uyuyabilirim." Jooheon onun boynuna sokulmaya çalışırken Changkyun onu itmeye çalışıyordu.

"Jooheon-ah... En azından içeri girsek ya?"

Jooheon kısa süreliğine geri çekilip kısık gözlerle küçük olanın ayakkabılarını çıkarmasını izledi. Changkyun elindeki paketi mutfağa bırakırken Jooheon yavaş hareketlerle kapıyı örttü. Daha sonra mutfağa, sevgilisinin yanına gitti. Paketi açmış içindeki saklama kaplarını buzdolabına koyuyordu. Arkasına gidip kollarını beline doladı. Changkyun karın kısmında hissettiği şey yüzünden birden çığlığı bastı. Bu şeyin Jooheonun kolları olduğunu görünce korkusu sinire dönüştü.

"Jooheon ne yaptığını sanıyorsun sen?!"

"Sadece sarılmak istemiştim Kyunnie~" Tatlılık yaparak onu yumuşatmaya çalışmıştı. Ama Changkyun sinirlenmişti.

"Bir daha böyle şeyler yapma. Ödüm koptu."

"Pekala Kyunnie"

(Tanıdık geldi mi? Old'lar belli etsin kendini nsksbxkanxh)

Changkyun işini bitirdiğinde arkasını dönüp tezgaha oturmuş çocuk gibi bacaklarını ileri geri sallayan Jooheon'u gördü. Gülümsedi ve tam önünde durdu. Jooheon başını kaldırdı. Hala o kadar uykusu vardı ki. Changkyun onun bu sevimli yüzüne dayanamadı ve dudaklarında kısa bir öpücük kondurdu. Sonra onun beline sardı kollarını. Tam bir çocuktu onun gözünde. Kendisinden büyük olması umrunda değildi. Bir süreliğine de olsa baskın taraf kendisiymiş gibi hissetmişti ve bu harika bir histi. Ellerini çekip sevimli yanaklarını sıktı büyüğünün. Jooheon gülümsedi. Yanağında beliren gamzeyi öptü Changkyun.

Jooheon'un uykusu yavaş yavaş açılıyor gibiydi. Fakat Changkyun onun uyumasını istiyordu. Onu uyurken izlemek istiyordu. O uyurken beline sarılmak istiyordu.

"Jooheon-ah~ Yatağa gidelim mi? Uyuyalım mı beraber?"

"Çok uykum var Kyunnie~"

Changkyun ağır bedeni tezgahtan indirip zor da olsa odasına götürmüştü. Jooheon uykulu haliyle bile yatağını bulabiliyordu. Odanın kapısından onun kolundan kurtularak yatağına yatıp cenin pozisyonu almıştı. Changkyun kıkırdadı. Daha sonra baş ucuna oturup izledi. Öpülesi aralık dudakları, dağınık saçları, kapalı olmasıyla açık olması pek de bir şey fark etmeyen fazlasıyla çekik gözleri, nefes almasıyla inip kalkan göğsü... Her şeyi mükemmeldi. O mükemmel biriydi ve Changkyun ona sahip olduğu için şanslı hissetti. Gülümseyip Jooheon'un yanındaki boşluğa uzandı. Jooheon yanında bir şey olduğunu hissedip yüzünü buruşturdu. Daha sonra derin bir nefes aldı. Kokusunu içine çekince yüzü normal haline döndü ve memnun bir ifadeyle arkasını döndü. Changkyun bunu bekliyormuşcasına kollarını büyük olana sardı.

"Çok pofuduksun Hyung. Çok sevimlisin..."

Jooheon uykusunun arasında duyduğu bu güzel cümlelerle gülümsedi.

Kısa oldu diğer bölümlere göre. Ama olsundu.

Tam bir fluff aşığı olan Jiji'ye <31 galaxysjiji

Soru: Fluff yazamıyor muyum? Bölümleri bundan sonra daha mı fluff yazsam?

The worst couple a da baksanız diyorum hani. (!)



Hello Neighbor?//joo-kyun✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin