special

669 70 29
                                    

"Eunwoo! Akşam yemeği!" Changkyun camdan bağırdı. Sitenin bahçesinde oyun oynayan çocuklardan biri döndü ve babasına geri seslendi.

"Hemen geliyorum baba!" Daha sonra arkadaşlarına döndü. "Top sizde kalsın. Sonra getirirsiniz. Görüşürüz." Koşarak apartamana girdi. Merdivenleri uçarcasına çıktı ve daire kapısına ulaştı. O sırada karşı komşularının kapısı açıldı.

"Nasılsın Eunwoo-ah?" dedi daima genç olan komşusu. Henüz 20 lerindeydi fakat Eunwoo onun uzadığını görmüyordu. Hala ufak bir kızdı.

"İyiyim SoHyun noona. Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim teşekkür ederim. Şu kutuyu Jooheon'a verir misin?"

"Peki Noona. İyi akşamlar!" SoHyun kapıyı kapatınca Eunwoo zili çalmak için arkasını dönüp uzandı. Fakat tam o sırada, kapının önünde üç çift ayakkabı olduğunu gördü. Ağzı kulaklarında bastı zile. Jooheon kapıyı açınca ayakkabılarını fırlatırcasına çıkarıp içeri girdi.

"Kihyun hyung! Kihyun hyung!" diye bağırarak evi gezdi. En son yemek odasına ulaştığında masanın etrafına dizilmiş tanıdıklarını gördü. Kihyun amcası, Hyunwoo eniştesi, SoHyun ablanın eşi Hyejung abla ve bir iki arkadaşı. Oyundan eve erken döneceklerini söyleyen arkadaşları. masada sevdiği bir sürü yemek vardı ortasında daire şeklinde bir boşluk.

Changkyun babası, Jooheon babası ve yeni gelen SoHyun ablası yemek odasına girdi. Changkyun babasının elinde daire şeklinde mavi kremayla kaplı bir pasta vardı. Gözleri kocaman açıldı.

"Baba! Bunu sen mi yaptın?!"

"Kihyun amcan biraz yardım etmiş olabilir... Ama evet oğlum." dedi Changkyun. Daha sonra hep beraber oturup yemeklerini yediler.

"12. Yaşın kutlu olsun Eunwoo-yah!" dedikten sonra evden ayrıldılar teker teker. En sonda Kihyun amcası ve eniştesi Hyunwoo kalmıştı. Onlar da gittikten sonra Eunwoo babalarının bacaklarına sarıldı. Çünkü biraz ufak bir çocuktu ve babaları uzundu.

"Teşekkür ederim. Yıllardır beni kendi oğlunuz gibi sevdiğiniz ve her sene doğum günümü kutladığınız için."

Changkyun ve Jooheon, onu kendi ailesinden almıştı aslında. Evet, Eunwoo bir aileye sahipti fakat ailesi ona çok kötü davranıyordu. Çocuk anaokuluna giderken kısa kollu bile giyemiyordu kollarındaki moruklardan dolayı. Mahkemeye verdikleri zaman hakim bunun mümkün olduğunu söyledi ve Eunwoo'ya isteyip istemediğini sordu. Çocuk korkuyordu fakat yine de "Kendi ailemden başkası olsun da kim olursa olsun" demişti. O zamandan beri beraberlerdi. Eunwoo minnettardı ve onları çok seviyordu.

"Seni seviyoruz birtanem." dedi Changkyun. Ve alnına bir öpücük bıraktı. Daha sonra kapının zili duyuldu. Jooheon babası açtı kapıyı. Eunwoo yaşlarında bir çocuk elinde bir top tutuyordu. Eunwoo'nun topunu.

"İyi akşamlar efendim. Diğer çocuklar bunu dışarda bırakıp gittiler. Ben de sahibine getirdim." Gergin bir ifadeyle ezberlenmiş sözlerini bir çırpıda söyledi. Daha sonra topu uzattı. Eunwoo çocuğa yaklaştı ve topunu aldı. Daha sonra babası iyi akşamlar dileyip kapıyı kapatacaktı ki çocuk bir şey daha söyledi.

"Doğum günün kutlu olsun." Eunwoo mutlu olmuştu. Çocuğu tanımıyordu bile fakat doğum gününü kutlaması hoştu. Çocuk arka cebinden bir paket çıkardı ve Eunwoo ya verip koşarak kapıdan uzaklaştı.

"Bu çok sevimli değil miydi? Onu tanıyor musun?" dedi Jooheon.

"Hayır. Daha önce hiç konuşmadık." Bakışları paketteydi. Özenle fakat beceriksizce paketlenmişti. Yırtarak açtı. İçinden bir anahtarlık çıkmıştı. Basketbol topu olan bir anahtarlık. Az önce yere attığına benzer bir top. Gülümsedi.

"İyi geceler baba." dedi. İkisi de üzerine alındı ve karşılık verdi.

Odasına gitti ve camın önündeki masanın üzerine bıraktı anahtarlığı. Henüz anahtarı olmamasına rağmen hediye çok hoşuna gitmişti. Hem onu çantasına da takabilirdi. Camdan baktığında tam karşı binadaki pencereden kendisine bakan bir çift gözle karşılaştı. O çocukla... Gülümsedi ve bir kağıda kocaman harflerle iyi geceler yazıp ona doğru tuttu. Çocuk da aynı şekilde "sana da" yazmıştı. Yazısı kargacık burgacıktı fakat okunuyordu. Binaların arasındaki kısa mesafe sayesinde birbirlerini net görüyorlardı. Eunwoo ona el salladı ve ışığını kapatıp yatağına uzandı.

Rüyasında babalarını gördü.

Changkyun babası ve Jooheon babası karşılıklı binalardaki pencerelerden bakışıyorlardı. daha sonra yan taraflarına bakıyor ve Eunwoo'yu görüyorlardı. Eunwoo da tam karşısındaki pencereye bakıyordu. Kapalıydı. Birdenbire açılıyordu ve O görünüyordu.

"Günaydın Eunwoo!" diye seslendiğini duydu bir sesin. Babasıydı. Gözlerini açtı ve Changkyun babasını buldu karşısında.

"Dün akşamki çocuk oyun oynamaya çağırdı."

"Saat kaç baba?" dedi uykulu bir sesle.

"12 yi geçti."

"Ne?! Hemen kahvaltı yapmalıyım. Dediğin gibi arkadaşım çağırmış." Yataktan fırladı küçük çocuk. Changkyun gülümsedi. Kendi gençliği de böyleydi. Tek fark, onlar duygularının ne olduğunu anlayacak yaştaydı. Fakat Eunwoo henüz bu duyguyu tadacak kadar büyük değildi.

"Ne düşünüyorsun?" Jooheon odaya girdiğinde sordu. "Sence dünkü çocuk kimdi?"

"Bana kalırsa o Eunwoo'nun kaderiydi." Güldü. "Kim olabilir? Bir oyun arkadaşı işte. İlahi Changkyun!"

Changkyun da güldü. İleride mutlu olmasını istiyordu oğlunun. Tek isteği buydu. 

----

Çocuklu hikaye yazmaya bayılıyorum.

Neyse birden aklıma geldi bunu da yazayım dedim. Umarım beğenmişsinizdir 💙

Hello Neighbor?//joo-kyun✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin