1.5 Final pt.2

799 96 83
                                    

(Önceki bölümü unutanları bir bölüm geriye alalım.)

Changkyun, uzaktan seçebildiği sevimli büyüğünü görünce oturduğu yerde doğruldu. Çok heyecanlıydı. Arabanın güneşliğini açıp aynadan kendine çekidüzen verdi. Derin derin nefeslenip güneşliği kapattı ve Jooheonu bekledi. Büyük olan kapıyı açıp yan koltuğa oturduğu sırada anahtarı çevirip arabayı çalıştırdı.

"Nereye gidiyoruz Changkyun?" diye sordu emniyet kemerini takarken.

"Süpriz."

Yol boyunca önceden hazırladıkları CD'deki şarkıları dinlediler. Bir yandan yüksek sesle eşlik ediyorlardı.

"YOU CAN CALL ME MONSTER!"

Yaklaşık bir saatlik uzun yolculuk sonrası son duraklarına yaklaşıyorlardı. Banpo köprüsünden geçtikten sonra Changkyun etrafta park edecek yer aramaya başladı.

"Kış ayında burada ne işimiz var? Sahile mi geldik?" diye sordu Jooheon.

"Hayır Jooheon-ah. Açsın değil mi? Uzun bir yolculuktu. Ah, şurada bir park yeri var."

Changkyun kolunu Jooheon un oturduğu koltuğa doğru atarak başını çevirdi ve geri geri gitmeye başladı. Jooheon'un nefesi kesilmişti. Onun bu erkeksi tavırlarına bayılıyordu. Changkyunun yüz hatlarını inceledi. Ciddi bir ifadesi vardı, ki bu onu kat kat çekici yapıyordu.

Vitesi P'ye alıp emniyet kemerini çıkardı. Jooheon ise gülümseyerek onu izlemeye devam ediyordu.

"İyi ki seninle tanışmışım Changkyun."

Bu ani itiraf Changkyun'u biraz utandırmıştı. Jooheon'un gözünde yine o sevimli Chang olmuştu. Yanakları al al, küçük, sevimlilik abidesi bir Changkyun.

"H-hadi gidelim. Çok acıktım."

Arabadan inen ikili, bir restorant bulana dek yan yana yürüdü. İlk defa randevuya çıkıyor gibi görünüyorlardı. Ara sıra gözleri buluşuyor, daha sonra utançları kaçırıyorlarlardı bakışlarını.

Restorana giren ikiliyi bir garson karşıladı. Oturabilecekleri bir yer gösterdi ve menüleri verip seçim yapmaları için uzaklaştı. Mekanın fiyatları ne çok pahalı ne de çok ucuzdu. Sanki o gün her şey onların lehineydi. Her şey iyi gidiyordu.

~~~°°°~~~

Yemek yedikten yaklaşık 1 saat sonrasıydı. Etraftaki turistik yerleri gezmişlerdi.

"Hava soğuk, içini ısıtacak bir şeyler ister misin Kyun?" Bunu söylerken Jooheon'un aklında ona bir öpücük vermek vardı fakat Changkyun bunu anlamamış gibiydi.

"Yakınlarda bir kahveci görmüştüm Hyung. İçecek bir şeyler iyi gelir." Kahveciyi gördüğü yere doğru yürümeye başladı. Jooheon biraz hayatı sorgulasa da daha sonra onu takip etti. Beraber içeri girer girmez ısınan ikili, baristanın bulunduğu yere ilerledi.

"Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Yumuşak içimli americano. Jooheon."

Genç, bardağın üzerine ismi yazdıktan sonra yan taraftaki gence verdi ve başka bir bardak alıp Changkyun'a döndü.

"Siz?"

"Ben Chocolate Mocha istiyorum. Changkyun."

"Tamamdır. Birazdan hazır olacaklar."

Birkaç dakika sonra kahveleriyle birlikte mekandan uzaklaşan ikili, gülüşerek sahile doğru yürümeye başladı.

"İsmimi Joohyun yazdıklarına inanamıyorum." diye söylendi Jooheon. O sırada Changkyun gülmekten ölmek üzereydi. Sahil boyunca yürürken bir sürü şey hakkında konuştular.

"Nasıl en sevdiğin Until Dawn karakteri Josua olabilir Changkyun? O kötü karakter!"

"Sen hangisini seviyorsun peki hyung?"

"Matthew. İlk oynadığımda onu öldürmüştüm. Ne kadar üzüldüğümü tahmin bile edemezsin."

"Anladım. Ben kötü adam seviyorum işte. Tarzım bu."

Jooheon, onun bu sözü üzerine  Changkyunu kolundan tutarak yanlarından geçtikleri ağaca yasladı.

"Artık beni daha çok sever misin?"

"Tanrım! Kalbime inecekti! Şaka yaptım sevimli seviyorum ben."

Jooheon gamzesini belli ederek gülümsedi. Daha sonra Changkyun'un kolunu tutan eli, onun yanağını buldu ve baş parmağıyla okşadı.

"Biliyorum. Şuraya oturmak ister misin? Hem denizi izleyebiliriz hem de dinleniriz." Hemen yanlarındaki bankı işaret ediyordu. Changkyun başını olumlu anlamda salladı. Banka yerleştikten sonra denizi seyreden ikili arasında bir sessizlik oldu. Daha sonra cebindeki kutuyu hatırlayan Changkyun cesaretini toplayıp sessizliği bozdu.

"Hyung?"

"Hm?"

"Benimle evlenmek ister misin?"

"N-ne?" Changkyun cebindeki kutuyu çıkarıp Jooheon'un yüzüne bakmadan onun eline koydu. Utançtan bakamıyordu yüzüne.

"Aman Tanrım... Ben de sana bunu soracaktım Changkyun." Diyerek kendi cebinden, elindekine benzer bir kutu çıkardı.

Birden bakışları buluşan ikili aynı anda kahkahayı patlattı. Aynı anda birbirine evlenme teklifi edebilecek kadar tuhaf olan tek çift onlardı.

~~~°°°~~~

OH BE

SONUNDA

BİTTİ

HAYIRLI OLSUN

Angst yapacaktım aslında ama sonradan Jiji'mden yiyeceğim azar aklıma geldi... Gerek yok yani böyle şeylere...

Umarım beğendiğiniz bir final olmuştur.

Final pt.1 30 ağustos

Final pt.2 25 eylül

. . .

Hello Neighbor?//joo-kyun✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin