Son üç gündür yaptığım gibi bu gece de yağmur damlalarını izleyerek uyuyakalmıştım cam kenarında. Çoktan güneş doğmuş, ilk ışıklarını yüzüme yansıtmıştı usulca. Güneşin camdan yüzüme yansıyan ışıkları gözlerimi yakmıştı.
Annemin "Berivan, keçamın (kızım) hadi kalk öğlen oldu." diye bağırmasıyla yataktan hızlıca kalktım ve doğruca banyoya girip ılık bir duş aldım. Duştan çıkıp pembe ve pamuklu bornozumu üstüme sardım. Her şeye rağmen duş acılarımı dindirmiş, maddi ve manevi tüm kirlerimden arınmış gibi kendimi huzurlu hissetmeye başlamıştım. Daha sonra aynanın karşısına dikilip bir müddet yüzümdeki morluklara bakıp koca bir ''Ah'' çektim. Yüzümdeki izleri görmek kapanan yaramın tekrar sızlamasına sebep olmuş gibiydi.
Üstümü hızla giyindikten sonra aynanın önünde duran minik tabureye oturdum ve yüzümdeki morlukları kapatmak için çekmecemden kapatıcı ve fondötenlerimin olduğu makyaj çantamı çıkardım. Hızlı bir hareketle hepsini yüzümdeki izlere bocalayıp fırçayla güzelce dağıttım. Üzerine günlük, doğal bir makyaj yapıp rujumu sürdüm. Aynadaki yansımama bakıp gururla gülümsemekten kendimi alamamıştım. Yüzümdeki izlerden eser kalmamıştı, eski güzelliğime kavuşmuş gibiydim. Keşke kalbimdeki izleri de böyle kolaylıkla yok edebilsem, deyip sesli bir iç çektim. Kulağıma gelen sesle düşüncelerimden sıyrıldım.
Annemin " Berivan keçamın nerede kaldın?" demesiyle hemen aşağı indim. Mutfağa girdiğimde biricik ablam Delal'in kahvaltı hazırladığını gördüm.
"Ooo Delal hanım, bu ne acele?" diye neşeli bir ses tonuyla ablama seslendim. Ablam benden bu tepkiyi beklemiyor olmalıydı. Kahvaltıyı hazırlamayı tamamlamış, bulaşıklara geçmişti. Elindeki bulaşık süngerini bırakıp heyecanlı bir şekilde yanıma geldi.
"Sen daha uyu küçük hanım! Ablanı istemeye geliyorlar senin umurunda bile değil.'' Islak elleriyle bana dokunması rahatsız etse de sözleri karşısında donakalmıştım. Ablamı Tekin abiden başkasının alacağını, bu evden gidip bir yabancıya varacağını düşünmek bile istemiyordum.
"Abla ne saçmalıyorsun sen? Hani sen Tekin abiyi seviyordun? Ölürüm de ondan başkasına yar olmam diyordun ne oldu da şimdi kararın değişti?" Nefesimi tutup ablamın cevabını beklemeye başladım. Ablam tepkim karşısında kahkahasını tutamamıştı. Islak ellerini üzerine silip kurularken gülmeye devam ediyordu. Bu işte bir bit yeniği olduğunu anlamıştım.
"Dur deli kız daha kim olduğunu bile bilmeden hemen atarlanıyorsun. Zaten beni istemeye gelen Tekin."
Oh! Neyse ki ablam bir yabancıya gelin gitmeyecekti. İçim huzurla dolmuş, onun neşesi beni de neşelendirmişti. Heyecanla ablamın kollarına atladım.
"İnanmıyorum abla bu harika bir haber!"
Ablam ayakta dengesizce durduğu için hızla kollarına atladığımda sendelemiş, dengesini güçlükle sağlayabilmişti. Yine de bu mutluluğunu bozmaya yetmeyecekti, dengesini sağladıktan sonra kollarıyla beni sarıp sarılmama karşılık verdi. Ayrıldığımızda gözlerime bakıp gülümsedi. Bunun gerçek ve samimi bir gülümseme olduğunu biliyordum.
"Darısı senin başına canım benim.''
Ben de gülümsedim.
"Hiç sanmıyorum amma hadi öyle olsun." dedim ve ablamın hazırladığı kahvaltı sofrasına oturduk. Kahvaltımızı yapıp akşam için ablamın hazırlıklarına başladık.
Saat yediyi gösteriyordu ve ablamın sevinci gözlerinden okunuyordu. Kim sevinmezdi ki sevdiğine kavuşuyordu sonuçta. Öylece durup biraz düşündüm, acaba beni de bir gün birileri böyle sever miydi diye. Göz bebeklerim duvara odaklanmıştı ancak gözlerim başka diyarlara dalmış gibiydi. Hayalimdeki prensimi aradı kalbim, öyle birinin olmadığını biliyordum ama yine de hayali bile huzur veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE Kelepçeli Serçe (#WATSY2017)
General FictionAfilli bir sessizlik almıştı bağışların yerini... Kadın sağır olmak istedi, kadın ölmek istedi.Bu sözleri duyacağına sadece ölmek istedi. Gözleri hedefini bulmuşçasına genç adamın gözlerine değindi.Ne demişti az önce kocası? "Hayır, hayır!" Hıçkırık...