Topallayarak yürüdüğüm yetmiyormuş gibi sıcaktan terlemeye başlamıştım. Saçlarım açıktı ve beni bunaltmaktan başka hiçbir işe yaramıyorlardı. İyi ki bugün cebime bir toka atmışım diye düşünerek cebimdeki tokayı çıkarıp saçlarımı bağladım.
Düz uzun ve uçlarına doğru sarılaşan saçlarım vardı. Herkes saçlarımın boya olduğunu düşünüyordu bu yüzden herkesin aksine saçlarımı pek sevmiyordum.
Gözlerim koyu kahveydi aslında bence siyahlardı ama herkes siyah göz olmayacağını gözlerime dikkatle bakınca kahverengi olduğunu söylüyorlardı ama kafadan salladıklarına emindim. Benim rengim siyahtı gözlerimin rengi de siyahtı çünkü bir keresinde uzun bir süre aynada kendi gözlerimi bir saat boyunca inceledim siyahtı işte...
Siyahı seviyordum çünkü siyah hiçbiri değildi. Siyah boşluktu. Siyah ne kırmızı, ne mavi, ne yeşildi ya da hepsinin hapsolduğu beyazdı, siyah hiçbiriydi yani kimseye benzemiyordu yalnızdı ve birine ihtiyaç duymadan kendiydi...
Böyle düşünerek yürümeye çalışırken yine düşüncelere daldığımı fark ettim ve kafamı kaldırıp ne kadar yolum kaldığını görmeye çalıştım.
Bazen kendi düşüncelerime dalıp dünyadan uzaklaşa biliyordum.
Kafamı kaldırıp baktığımda gördüğüm manzara karşısında ne yapacağımı şaşırdım.
Orda büyük güzel ağacın gövdesine yaslanmış gelip geçen arabaları izliyordu. Bu duruşu bile ona hayran kalmama yetebilirdi.
Lanet olsun!
Neden her gün okula gitmek zorundaydı ki. Bu gün gitmeseydi.
Acaba otobüsün geçmesini mi beklesem belkide o biner bende bi sonraki otobüse binerdim. Hayır o zamanda hem annem bağırıp çağırırdı hem de bu ayakla hiç bekleyemezdim. Yürümeye devam ettim.
Acaba yanına gitsem mi diye düşünürken o güzel mavi gözleri beni buldu ve göz göze geldik. Şuan nası baktığımı bilmiyordum ama onun gözlerinden de hiçbir şey okunmuyordu. Topallayarak yürüdüğümü fark etmiş olacak ki güzel gözleri ayağıma kaydı ve kaşlarını çatıp tekrar yüzüme baktı.
O gözlerden bir şey anlamak gerçekten zordu. Genelde kaşlarını çatan birisi ya sinirlenmiş ya da şaşırmış olurdu ama onun gözlerinde hiçbir şey yoktu.
Yeterince yaklaştığımı anlayınca durup "Selam" dedim.
Bana aldırmayıp "Bu ayakla otobüse binmeyi düşünmüyorsun herhalde" dedi.
"Neden olmasın. Bence başa çıkabilirim" dedim.
"Bu ayağı bu hale getirmek için çok sakar olman gerek ve otobüsteki dengesizliğine bakarsak bu halde kesin düşüp bir yerini daha kırarsın" dedi.
Haklıydı tamam ama bence...
Bi dakika bi dakika o az önce benim iyiliğimi mi düşünmüştü!!!
Daha ismimi bile söylememiştim. Belkide sadece abartıyordum evet evet kesinlikle abartıyordum. O sadece düşüncesini söyled!!!
Ben böyle düşünürken aldığı nefesi sanki bıkmış gibi sertçe dışarı verdikten sonra "Burada bekle hemen geliyorum" dedi.
"Nereye?" dedim.
"Sadece bekle" dedi ve elleri ceplerinde yürümeye başladı.
Bekliyordum ama otobüs gelirse ne yapacağımı bilmiyordum. Bekle dedi ama ona güvensem mi güvenmesem mi emin değildim hem ne yapacaktı ki?? Ama eğer gidersem onunla tanışma hayallerime de el sallamış olacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Sorunlu
Teen FictionKoyu mavi parıl parıl gözler var, uzun boy var, siyah parıl parıl saçlar var, mükemmel bir gülüş var, yani kısacası insan baktığında bir daha bakası geliyor. Bu şanslı doğmak değil de nedir???