Güzel olduğunu düşündüğüm bir bölüm daha sizlerle. Umarım sizde beğenirsiniz. Beğendiğinizi vote ve yorumlarla gösterirseniz çok sevinirim.
İyi okumalar..
Sinrimin geçmesi için ve biraz da bunaldığımdan banyoya girmiştim. Ne kadar vakit geçirmiştim bilmiyorum ama sonuç hâlâ aynıydı. Sinirliydim ve "Öylesineymiş. Ne demek öylesine ya. Çok saçma yani öylesine öpücük mü olurmuş? İstemeseydi öpmezdi. Yüzsüzlüğe bak sen ya... Sen gel hem benim ilk öpücüğümü çal hem de öylesine de. Ama yok gösterecem ben ona öylesineyi... Pehh!! Öylesineymiş. Bildiğimiz öpücüktü be o işte..." diye kendi kendimle konuşup duruyordum.
Üstümü giyinip saçlarıma şekil verdikten sonra yatağa oturup ne yapsam diye düşünmeye başladım. En iyis Foks diye düşünüp ayaklanmışken kapının çalmasıyla somurtarak kapıyı açtım. Karşımda gözlerini kacaman açmış 'Bana herşeyi anlatacaksın yoksa öldün sen' diye bakan Ceren ve tek kaşı havada ifadesizce duran Okan'a bakıp "Siz bayaaa sürekli birlikte geziyorsunuz dimi?" deyip sırıttım.
Okan kafasını 'Kaçışın yok' der gibi sallarken bende ona 'Yardım et lütfeen' diye yalvaran bakışlarımı attım. Okan elini boyun hizasına getirip boynu kesilmiş gibi yapıp dilini dışarı çıkarıp ölü taklidi yaptıktan sonra 'Annen gelse kurtaramaz' bakışlarını atıp başını iki yana salladı. Bunun üzerine bende 'Hadi ya o derece yani' diyen bakışlarımı atıp dudağımı ıssırınca Ceren arkasına dönüp Okan'a "Git bize yer tut" diye gürledi. Bu kız gerçekten sinirlenince fena oluyordu çünkü Okan bile bir şey demeden gitmişti.
Ceren kafasıyla dışarıyı gösterince bende pısıp onu dinledim. Ceren beni şaşırtarak "Okanla böyle konuşmanızdan nefret ediyorum. Biz neden yapamıyoruz" dedi. Haklıydı çünkü bunu bir kere denemiştik ama Okan gibi olmamıştı. Nasıl yapıyoruz bilmiyorm ama Okanla birbirimiz gözlerinden herşeyi anlayabiliyoruz ve konuşabiliyoruz. Bu da Ceren'i sinir ediyordu.
Onun sorusuna aldırmayıp "Nereye gidiyoruz?"" dediğimde Ceren bana dönüp "O kadar meşgulsün ki saatin kaç olduğundan bile haberin yok. Akşam yemeği yiyeceğiz" dedi.
"Bu ne ya hep yemek hep yemek"
"Bak zaten sabah kahvaltıda yoktun. Öğlen hiç bi şey yemedin. Ama akşam yemeğini yiyeceksin"
"Tamam annee" dediğimde Ceren bana dönüp "Yemekte herşeyi anlatacaksın tamam mı? Aslında bu bir soru değil. Yemekte herşeyi anlatacaksın" dedi ve öylede oldu.
Bir yandan ne kadar acıktığımı fark edip tıkınmaya çalışırken, bir yandan olanları anlatmak, bir yandan da bu Kıvanç nerde diye düşünmek çok zordu tavsiye etmiyorum denemeyin...
Bir de anlattığınız kişi Cerense işte o zaman öldünüz. O kadar saçma sorular soruyordu ki mesela "Sence bunu söylerken onun aklından ne geçiyordu" veya "Ne yiyormuş?" gibi. Okan bile dayanamayıp başka masaya geçmişti siz düşünün...
Herşeyi anlattığımda Ceren bana kocaman gözlerle bakıp "Vay beee kızım tebrik ederim. Keşke daha önceden söyleseydin ama olsun. Gerçekten çok sevindim senin adına" dedi..
"Daha önce nasıl söyleyebilirdim Ceren. Yolda gelirken oldu sonra ben düştüm falan işte" dediğimde Ceren yemek yemeyi bırakıp "Oooff bende istiyorum" dedi.
Herşey yolundaydı ve çok güzeldi. Taa ki Kıvanç şu soruyu sorana kadar "Yine ne istiyorsun bakalım?" Aslında durumu çok rahat toparlayabilirdik. Çünkü Kıvanç sorusundan da anlaşılacağı üzere aramıza yeni katılmıştı ve neden bahsettiğimizden haberi yoktu. Yani 'ayakkabı' bile desek kurtulurduk.Tabi Ceren boş bulunup "Bir şanslı doğan" demeseydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Sorunlu
Teen FictionKoyu mavi parıl parıl gözler var, uzun boy var, siyah parıl parıl saçlar var, mükemmel bir gülüş var, yani kısacası insan baktığında bir daha bakası geliyor. Bu şanslı doğmak değil de nedir???