Sabah alarm sesini duymama rağmen aldırmayıp uykuma devam ettim. Ama bir türlü susmuyordu. Pes edip yataktan kalktım ve alarmı susturdum.
O sırada abim uykulu gözlerle yanıma gelip "Susturmasaydın ben susturmaya gelmiştim. Bence alarmı Cuma günü kapamalısın" deyip esneyerek banyoya yürüdü.
Evet bugün Cuma olduğundan herkes sersemleşmiş ve yorgundu.
CUMA GÜNÜ…
Haftanın son günü. Herkesin beklediği ve iki gün tatil için çırpındığı gün.
Normalde Cuma günlerini hiç sevmezdim çünkü iki gün tatil vardı. Ne kadar komik değil mi? Herkes iki gün tatil için çırpınırdı ama ben annemle evde yalnız kaldığım için tatillerden nefret eder hale gelmiştim. Babam tatillerde bile çok yoğun olarak çalışıyordu ve abim ise tatillerde genellikle evde durmazdı. Benim de genellikle dışarı çıkacak bahanem olmadığında tatillerde evde annemin dırdırlarını dinlemeyi alışkanlık haline getirmiştim...
Bu yüzden normalde tatilleri hiç sevmezdim ama bu Cuma çok farklıydı bi kere. Birincisi sınavlara bu günden sonra iki hafta ara veriyorduk. İkincisi Cumartesi günü amcam Foks'u bize getirecekti. Üçüncüsü Foks geleceği için abimde tatili evde geçirirdi. Yani bu koskoca iki gün eğlenceli geçeceğe benziyordu.
Abim gelip "Öyle orda dikilmiş ne yapıyorsun? Git elini yüzünü yıka da hazırlan geç kalacaksın" diyene kadar ne yaptığımı bende bilmiyordum.
Hani uyanırsınız ve bir-iki dakikalığına beyninizde bi boşluk vardır ve hiçbir şey düşünmezsiniz ya onu ben biraz uzun yaşamıştım sanırım. Aslında hiçbir şey düşünmediğim söylenemezdi. Benim düşünmediğim zaman yoktu. Mutlaka saçmada olsa kafamda bi şeyler dönerdi.
Abimin uyarısından sonra banyoya doğru sallana sallana ve uykulu bir şekilde yürümeye başladım. Sonra birden ayağımı hatırlayıp refleks olarak sarılı ayağımı havaya kaldırdım. Ama hiç ağrı sızı hissetmiyordum. Hiçbir şeyi yoktu. İyileşmesi bu kadar kısa mıydı yani?? Benim açımdan hiçbir sorun yoktu sadece şaşırmıştım…
Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra giyinmek için odama döndüm.
Telefonuma mesaj geldiğini fark edince açıp okudum.
Kıvanç'tandı " Senide okula bırakabilirim" diyordu.
Gerçekten okula onunla gitmeyi çok ama çok istiyordum ama bunu babama söyleyemezdim.
Dudağımı büzerek "Teşekkürler ama beni okula babam bırakıyor zaten" yazıp gönderdim.
Kıyafetlerimi üstüme geçirdikten sonra saçımı yapıp ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Ayak bileğimde birazcık şişlik vardı ama acımıyordu. Ayakkabılarımı giyip ayağa kalktığımda annemle burun buruna gelmiştim. Annemin o sinirli olduğunu belli eden gözleri renk değiştirmeye başlamıştı.
Annemin belkide en çok korktuğum özelliği buydu sinirlenince açık ela olan gözleri koyulaşmaya başlıyordu. Bu ana tanık olsaydınız benim hâlâ onun karşısında nasıl titremeden durduğumu merak ederdiniz.
Annemin konuşmasını istemiyordum. Çünkü kesinlikle bağırıp çağıracaktı ve ben bu günün güzel ve huzurlu geçmesini istiyordum. Bu yüzden annem daha ne olduğunu anlamadan az önce abimin çıkıp açık bıraktığı dış kapıdan çıkarak koşar adımlarla binadan çıktım. Dün Ceren çatamı aldığı için şanslıydım...
Dışarı çıktığımda durup o güzel ve temiz havayı ciğerlerime doldurup beni bekleyen arabaya bindim…
Okula geldiğimizde herkesin ek binanın önünde toplanmış ve müdür yardımcısını dinlerken gördüm. Bugün Pazartesi değildi. Genelde duyurular Pazartesi törenden önce yapılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Sorunlu
Teen FictionKoyu mavi parıl parıl gözler var, uzun boy var, siyah parıl parıl saçlar var, mükemmel bir gülüş var, yani kısacası insan baktığında bir daha bakası geliyor. Bu şanslı doğmak değil de nedir???