Saatlerce yürüdükten sonra harabe bir eve benzeyen bir şeyle karşılaştılar. Xander bu durumdan öylesine rahatsızdı ki kendisini ürkek adımlarla Evelin'in peşinden sürüklüyordu. Xander'in durumuna kıyasla Evelin daha bir mutlu ve rahat görünüyordu. Bu hali Xander'in de dikkatini çekmişti ve şikayet etmeye başlamıştı bu durumdan.
"Nasıl bir pisliğin içine düştük zerre kadar fikrin yok ama hâlâ böyle rahat olabiliyorsun. Şu karşında duran viraneden nasıl bir yaratık çıkacak tahmin edebiliyor musun? Hiç mi korkmuyorsun ya!?"
Bu sözlerin ardından Evelin durdu ve kafasını biraz sağa çevirip omzunun üstünden cevap verdi çürük yumurtaya;
"Korkmak pek huyum değildir. Sana da hiç tavsiye etmem. Korku insana hata yaptırır ve şu an hata yapmak isteyeceğin son yerdeyiz. Dikkat çekmek istemiyorsan böyle mızmızlanmak yerine gerizekalı taklidi yap. Çok zorlanmazsın merak etme"
Yüzünde ki gülüşten de anlaşıldığı üzere Xander bu kızdan böyle alaycı sözleri daha çok işitecekti. Alışması gerekiyordu. Hoş zaten tepki verme gibi bir lüksü de yoktu. Ne kadar şikayet etse de Evelin'in bu korkusuz hali ona cesaret veriyordu.
Şimdi ikisi de temkinli adımlarla bu harabeye yaklaştılar ve kapısının önünde durdular. Evelin etrafa bakınırken emir verircesine konuşmaya başladı:
"Kapıyı çal ve ses veren olmazsa yavaşça içeri gir ben dışarıyı kolaçan ettikten sonra geleceğim"
Xander'in gözleri fal taşı gibi açılmıştı ama karşılık vermekte istemiyordu. Bu korkunç yere tek başına girmek ona hiç mantıklı gelmiyordu. En sonunda Evelin'e dönüp yarım ağız bişeyler demeye çalıştı:
"Şey... Şimdi ben şey diyorum. Hani şöyle yapsak nasıl olur, ben kapıyı çalsam sen de içeri girsen?"
Bu sözleri duyarken Evelin'in arkası dönük etrafa bakınıyordu ama bunları duyduktan sonra donup kalmıştı ve gülmekten alıkoyamadı kendini. Xander ise içinden kendine sövmeye başlamıştı çoktan. Hatta daha da ileri gidip dışına vurmuştu bu isyanı;
"Evet gerizekalı evet sen çal o girsin ne güzel fikir ya çok mu düşündün bunu aklına gelen en iyi fikir bu muydu?"
Evelin karnını tutarak Xander'e döndü ve onun o saf ifadesini görünce yine gülmeye başladı.
"Bana bak çürük yumurta şu çocukça fikirlerin ve kendinle kavgan bittiyse kimse bizi fark etmeden dediğimi yap. Hoş bu kahkahalardan sonra Lady Sheliti bile bizi duymuştur"
Xander'in başka seçeneği kalmamıştı ve cesaretini toplayıp kapıya yöneldi. Ellerini en yavaş şekilde kaldırıp çalmaya başladı. Bir ses çıkmamıştı içerden. Bu iyi bir haber miydi yoksa kötü mü anlamamıştı ama yine de Evelin'in dediği gibi yapıp içeri girecekti. Kapıyı biraz araladıktan sonra ufak tefek ışıklar gözüne çarptı. Böylesine büyük ve karanlık bir yer için oldukça küçük bir aydınlatmaydı bunlar. İçeriye ilk adımını atarken gözleriyle de her yeri inceliyordu. İkinci adımını attıktan sonra bu karanlık evin her yerinden ışıklar yanmaya başladı. Xander'in o anda ki kız gibi çığlığı da eşlik etmişti bu ışıklara. Evelin koşarak içeri girdiğinde Xander kendisinden oldukça küçük olan bir direğin arkasına saklanmaya çalışıyordu.
"Cidden mi? Cidden bunu bilinçli şekilde mi yapıyorsun çürük yumurta?"
Xander, Evelin'in sesini duyunca bu pislik gezegende güzel şeyler de olabileceğini düşündü ve gidip Evelin'in kollarına sarıldı. Bu sıra da evin içinde ki makinelerin arasından fazlasıyla kısa boylu ve hiç bir şeye benzetemediği bir yaratık geldi. Bakışları oldukça sevimli ve surat ifadesi de dostça duruyordu. Xander bu manzarayı görmeyi hiç beklemiyordu ve şaşırmıştı. Hemen kendini düzeltip öksürmeye başladı ve bir adım öne çıktı. Evelin tek kaşını kaldırıp Xander'e baktı ve konuşmaya başladı;
"Gözlerim yaşarıyor yapma şöyle şeyler. Bu kadar da korkusuz olunmaz ki canım"
Xander cevap veremeyecek kadar utanmıştı ki incecik bir ses onu bir utanç verici durumdan kurtarırcasına konuşmaya başladı;
"Merhabaa ben Swault. Siz kimsiniz ve burada ne işiniz var? "
İkisi de teker teker kendini tanıttıktan sonra buraya nasıl geldiklerini anlattılar. Bu kısa tanışmadan sonra herkes daha rahatlamış gibiydi ve sohbet ilerliyordu. Xander'in sorularının ardı arkası kesilmiyordu.
"Şimdi bu gezegende ki tek kişi sen misin? Koskoca gezegen de bir tek burayı gördük biz. Ve sen neden buraya sürüldün ve neden tek başına burada böyle korkunç bir evde kalıyorsun? Ve bu makinelerle ne yapıyorsun? "
Swault bitti mi dercesine kaşlarını kaldırdı. Karşılığında bir cevap alamayınca teker teker cevaplamaya başladı soruları.
"Bu gezegende ki tek kişi ben değilim öncelikle. Oldukça büyük bir yer burası ve geri kalan tüm sürgünler buradan kilometrelerce uzakta yaşıyor ve inan ki orayı görmek istemezsin. En azından yaşamak istiyorsan. Ben kendi gezegenimden farklı olduğum için gönderildim. Benim gezegenim sıradan işçi ve asker yetiştiren ufak bir gezegen ben ise makinelerle sevgili gibi yaşayan bir mucitim ve bu da benim gezegenim de pek hoş karşılanmadı. İşin tuhafı kendi gezegenimden buraya sürüldüm sonra da bu gezegende de bu ücra yere sürüldüm. Diğer sürgünler beni pek sevmedi diyelim. Gelelim diğer soruya, ben bu korkunç dediğin evde tek başıma kalmıyorum. Beni sevmeyen sürgünler içinde beni sevecek birini buldum ve onunla buraya geldik. Üstünde çalıştığım bir icadım için şehire gitti gelmek üzeredir. Bu gördüğün makineler ise benim sevgilim. Bir ışınlanma aleti üzerine çalışıyorum. Eksik parçalar var ve böyle suçlu dolu bir gezegende yerde ki taşı bile parayla alabiliyorsun o yüzden parçaları toplamak çok zor. İşte benim hikayem de bu."
Evelin de gezegeninde ki kişilerden farklıydı o yüzden kendini Swault'a çok yakın hissetmişti. Gözlerini yapmaya çalıştığı makineye çevirip bir soru sordu;
"Peki bu ışınlanma aletiyle nereye gitmeyi düşünüyorsun? Amacın buradan kaçmak mı?"
"Hayır tabii ki de. Buradan kaçmak gibi bir niyetim yok. İstediğim her şeyi burada tek başıma kimse beni sorgulamadan yapıyorum. Benim tek isteğim başka gezegenleri görmek. Hatta gideceğim gezegenleri listeledim bile. Bakın işte orada"
Elleriyle yukarıyı gösteriyordu. Evelin ve Xander kafasını kaldırdığın da bazı gezegenlerin minyatür hallerini gördü. Hepsi tavana asılmış duruyordu. Evelin'in dikkatini ilk sırada ki gezegen çekti. Bu gezegeni daha önce ne görmüş ne de duymuştu. Ama ilk sıra da olduğuna göre Swault bu gezegeni ayrı bir seviyordu. Döndü ve sordu;
"Şu ilk sırada ki mavili yeşilli gezegenin adı ne? Neden oraya gitmek istiyorsun? "
"Orası Dünya. Bizim gezegenlerimizden bambaşka bir yer. Uzayda ki her gezegen ufak tefekte olsa birbiriyle bağlantılı ama Dünya öyle değil. Tek başına ve kimse orayla ilgilenmiyor. Benim için yeterli sebepler."
Ay ve Jüpiter özeldi Evelin için. Çünkü bildiği sınırlı gezegenler vardı. Şimdiyse yeni bir tane gezegen tanımıştı ve hayran kalmıştı. Bakışlarını bir türlü tavanda ki yapay gezegenden alamadı. O sırada Swault araya girdi;
"Bu kadar hayran kaldın madem benimle orayı görmek için gelmenize izin veriyorum ama bir şartla. Söylediğinize göre Xander bir şekil değiştiren ve bu eksik parçaları bulmamız konusunda çok yardımcı olur. Eğer ki bunu yaparsanız bende sizi her gittiğim yere götürürüm. Ne dersiniz?
Evelin döndü ve çürük yumurtaya baktı. Bu korku dolu bakışların vereceği cevap apaçık ortadaydı. Tabii ki de bunu kabul etmeyecekti. Evelin kabul ediyoruz der gibi kafasını salladı ve Xander'in hayır derse başına ne geleceğini anlatmak istercesine koluna cimcik attı. Bu anlaşmanın tam ortasında kapı açıldı ve içeri birisinin girdiğini gördüler. Bu gelen Swault'ın bahsettiği arkadaşıydı anlaşılan. Ellerinde bazı mekanik şeyler vardı. Onunla da ufak bir tanışma merasimi yaşadıktan sonra herkes makinenin başında toplandı. Swault gerçekten sevgilisi ile konuşuyormuş gibi makineye bir şeyler demeye başladı.
"Evet bebeğim sonunda seni tamamlıyorum. Yarın bu iş hallolucak ve sonra da sonuna kadar mutlu olacağız seninle. Şimdi iyice dinlen ve hazır ol yarın ellerimde can bulacaksın.."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzünden Gökyüzüne Kadar
Science FictionMesafelere rağmen birbirlerine aşık oldular... Yalnız biraz fazla abartmış gibiydiler. İki farklı şehir değildi onların arasında ki mesafe. İki farklı gezegendi... 09.09.2017 Bilim Kurgu içinde #148