BÖLÜM 3 ▪ KATLİAM

287 10 1
                                    

🕯

Duyduğum sesle yataktan fırlayan bedenim irkilerek kapıya baktı. Hala uyuduğum yerde olduğumu görmek, titreyen elimi tekleyen kalbimin üstüne taşımıştı. Gece gördüğüm kabuslar, yine bir başka yerde uyanmanın korkusu işlemişti zihnime. İki yıl önceki hisleri tekrardan tadıyor olmak sertçe yutkunmama sebep olurken, kapı tekrardan çaldı.

"İçeriye giriyorum!"

Duyduğum sesle nefesim bıkkınlıkla dudaklarımı bırakırken "Gel." dedim bıkkınlıkla. Admar sesimin eşliğinde kapıyı açıp içeriye girerken dünün aksine bu kez üstünde, bedenine tam oturan bir takım olduğunu gördüm. Normal bir takımdan çok kraliyet erkeklerinin giydiği asil bir parçaya benziyordu kıyafetleri. Kırık beyaz işlemeli gömleğinin üstüne giydiği lacivert ceketin ve pantolon koyu mavi gözlerine fazlasıyla yakışmıştı. Kahve saçlarını arkaya doğru yatırmış, gömleğinin tüm düğmelerini sonuna kadar iliklemişti.

"Cidden mi? Altında koca sepetler taşıyan kadınlarda var mı burada?"

Gülerek yataktaki bedenime bakarken, kolları göğsünün üstünde çaprazlanmıştı.

"Yok, ama senin bu giydiklerini de sarayda giyen yok. Kurula götüreceğim seni. Giyinmen için kapıda bekliyorum." Diyerek çıkan adamın arkasından kaşlarımı çatarak ayağa kalktım. Yatağın karşısındaki boy aynasında kendime baktığımda gayet iyi görünüyordum. Kururken kabarmış düz saçlarım biraz kabarmış olsa da üstümdeki siyah tayt ve kazak iyi durumdaydı.

Tamam! Bir sarayda böyle gündelik dolaşmam belki de saray halkı tarafından farklı görülebilirdi.

Sıkıntılı nefeslerimle beraber dolabın karşısına geçtiğimde çekmecelerde bulduğum geniş gövdeli bir tarakla beraber tokaları da alıp aynanın karşısına geri döndüm. Gür saçlarımla kafamın üstünde sıkı bir balerin topuzu yaptığımda perçemlerim yüzümün iki yanına düşmüştü. Dolaptan seçtiğim ince askılı siyah elbisenin boyu dizlerimin bir karış üstünde biterken, derin sırt dekoltesi ile oldukça iddialı oturmuştu vücuduma. Ayaklarıma da yüksek topuklu, önü kapalı, şık ayakkabıları geçirdiğimde hazır bir şekilde odadan çıkıp kapının ilerisinde bekleyen Admar' a yürüdüm.

Topuk seslerimle başını hafif bir hareketle bana döndürdüğünde mavi hareleri düz bakışlarıyla bedenimde gezindi. Beğenip beğenmediğini anlamayarak yanına vardığımda, sırtını yaslandığı duvardan ayrılarak kolunu centilmen bir tavırla bana uzatıp, gözlerini önüne çevirdi.

"Bir ayarın yok öyle değil mi?"

Kurduğu cümleyle bu kez benim dudaklarım kıvrılmak isterken, geniş koridordaki Fenrirlerin bana dönen bakışları buna engel oldu. Şık elbiselerin içindeki güzel kadınlar beni üstten bakışlarıyla izlerken, erkeklerin gözlerindeki beğeniyi fark ettim.

"Burada güvende olduğuma emin miyiz?" Yanına da ilerlemesine eşlik ettiğim Admar başını bana çevirmezken "Saraydaki güvenlik dünden beri iki katına çıkartıldı. Rahatlayabilirsin biraz." diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Soluklanan göğsümün altında atan kalbimin sesi kulaklarıma yansırken, pekte rahat olduğumu söyleyemezdim. Koridorun yanlarında belli aralıklarla yer alan muhafızlara benzeyen resmi giyimli adamların belinde kılıçlar yer almışken, gerginliğim daha da artıyordu hem.

"Kral ve kraliçeniz var mı?"

Bu kez dalga geçmek yerine ciddiyetle sormuştum sorumu. Admar Nigorlardan bahsederken kralları olduğunu belirtmişti. Fenrirlerinde olabilirdi.
"Evet var. Ama kral ülkeyi tek başlana yönetmiyor. Kararlar Kurulla birlikte alınıyor. Kralın onayı her şey için yeterli değil."

NEFRİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin