BÖLÜM 4 ▪ NEFRİN

298 9 1
                                    

🕯

Ayaklanan sesler, gökyüzünden arda kalan kar tanelerinin tiz çığlıklarıyla uğuldayan soğuk rüzgarın beraberliğine aitti. Koyu bulutların altında ki ağaçlar birbirine tutunmaya çalışarak esen rüzgarın eşliğinde gövdelerini yere eğerken, salonun geniş gövdesinin ardından ormanı izliyordum.

Saatlerdir aynı yerde oturan beden uyandığı andan beri yalnızdı bu dağ evinde. Evran yoktu. Adam beni yine bırakıp gitmişti ve bu kez kaçmamdan endişe duyması gerekirken dış kapı dış kapıyı bile kilitlememişti.

Evet gitmeyeceğimden bu kadar emindi!

Belki de dışarlarda bir yerde ona karşı hata yaparak kaçmaya çalışmamı bekliyordu ama eğer böyle bir sınava tabii tutulduysam kesinlikle geçmiştim. Sabah mutfakta kendime kahvaltı hazırlayıp rahatça midemi doldururken değişken ruh hamil ardında dünden farklı bir kişilik bırakmıştı. Bir gece öncesinde ondan kaçmak isteyen bütün sebeplerim tek bir nedenle ikna olup, bastırılmıştı.

Varlığıyla tüm tabularımı yıkan bu yerde tek başıma ayakta kalma ihtimalin oldukça düşüktü. Gözlerimin önünde öldürülen insanların kaldırıldıkları yere geçmek istemiyorsam en başta sakin olmalıydım.

Bunları diyen, daha dün korkusu ve göz yaşlarıyla tam bir yalağa dönüşen kişinin ta kendisiydi, bendim. Evet evet! Hızlı değişen çizgimle fevri kararlar alan biriydim. Sarayda olduğu gibi ucunda hayatım olan bir konuya ilgili bile bir anda gülecek, ardından da tüm cesaretimi Evran gibi başka bir şeyle kaybedebilen biri...

Bu hallerimi kriz anlarında keşfetmiştim ve uzun süre karşılaşmadığım bu durumla yine karşı iç içe kalmıştım. Burada yaşadıklarıma katlanabilmemin tek açıklaması buydu. Yoksa, gücü olduğunu söyleyerek kendini görünmez kılan, insanları canice öldürüp pişmanlık hissetmeyen, peşime askerlerini takıp bir kısmıyla beni öldürmeye çalışırken diğer kısmıyla da çıkarları uğruna beni korumayı seçen insanlara karşı bu kadar sağlıklı kalamazdım.

Sahi hala burada oturan bedenimin sağlıklı bir zihne sahip olduğuna inanmalı mıydım?

Kendim için geçerli nedenlerim vardı. Dünde kafa yorduğum tüm fikirleri masaya yatırmıştım. Evran benimle ilk karşılaştığında öbür insanların aksine nereden geldiğimi fark etmemişti. Fark ettikten sonrada beni çıkarları uğruna yanında tutmaya çalışmayıp kendi yoluna çekip devam etmişti. Ardından da kendi dünyası için tehlike barındırdığımı görerek geri dönüp beni yanına almıştı. Bahsettiği düzen için hiçbir soyun beni kullanmasına izin vermeyecekti. Bu benim lehimeydi. Aksi halde beni öldürecek olsa da en azından dönmem için bir yol arıyacaktı. Bulamazsa zaten beni öldüren o olmasa da fazla yaşayamazdım böyle bir yerde. Ya öldürülür yada soyların baskısı ortasında ben kendi kafama sıkardım. Zorla birinden hamile kalmayı düşünmek bile insana ölümü sevdirebilirdi. Soylar beni keyfimi beklemezdi herhalde. Baktılar inat ediyorum artık neler neler yaparlardı bana.

Kasılan bedenim bu düşünceyle midesini kontrol altında tutmaya çalışırken, kapı sesiyle irkilerek ayağa kalkmıştım.

"Hani nerede kız? Yoksa onu bağladın mı? Evran yapmadım de lütfen?"

Duyduğum yabancı ses hızla bana yaklaşmışken salonun girişinde beliren kızla beni görünce kaşlarını kaldırdı. "Bağlamamış Uzal. Ve bu diğer insanlar kadar çirkin görünmüyor Uzal."

Konuşarak yanıma gelen, oldukça güzel ve bebeksi görünen sarışın kız karşıma geçerken, arkasından uzun bir adam daha gelmişti. Kızın oldukça rahat bakan gözleri bedenimi süzerken "Kazağın altına bakabiliyor muyuz? O dünyadan birini daha yakından incelemek isterim."

NEFRİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin