38. Bölüm - Prens

10.5K 623 118
                                    

Keyifli okumalar.

"Bu sizi tedirgin edebilir ama lütfen korkmayın. Bu Izmir genelinde çok uzun zamandır aranan bir çete. Ve işin garibi Yağız'ı onlardan almanız bir mucize. Şu ana kadar elimde resimlerinden başka bir şey yok. Bu adamlar fazlasıyla güçlü ve tehlikeli. Korkmanız için söylemiyorum ama dikkatli olsanız iyi edersiniz."

"Nasıl yani?" Dedi Barlas sinirle soluyarak.  "Bugün ellerini kollarını sallaya sallaya bizim yanımıza geldiler farkında mısınız?  Sizin bulamadığınız insanlar sokakta belki de yüzlerce çocuğa işkence ediyor."

"Barlas Bey bize işimizi mi öğretiyorsunuz? Elbette ki gerekli araştırmaları yapıyoruz."

"O şerefsizler benim aileme zarar verseydi, bunun hesabını kim verecekti?" Kocam sinirle ayağa kalktığında onu kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştım. Fakat bedeninden yayılan öfke dalgası o kadar güçlüydü ki elimi yavaşça gevşetmek zorunda kaldım.  "Bir de bize dikkatli olmamızı söylüyorsunuz. Bu şehirde yaşayan binlerce insan var. Hangisinin bize zarar vereceğini nereden anlayabiliriz?"

"Bu gece evinizin güvenli olduğundan emin olmak için bir devriye arabası dolaşacak sabaha kadar. Sabah da za..." polis memuru sözünü tamamlayamadan kapı tıklatılıp içeri otuzlu yaşlarda üniformalı bir adam girmişti.

"Rahatsız ettim amirim ama.." bir kaç saniye gözleriyle bizi taradıktan sonra masaya doğru gidip polis memurunun kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra ise aynı şekilde odadan çıkıp yavaşça kapıyı kapattı.

"Sahte polisler.. kaçmayı başarmışlar." Bedenini esir alan korkuyu her hücremde hissettim acı bir şekilde. Kalbimin delicesine çarpması sağlayan bu endişe yavaş yavaş gözlerimin kararmasına yol açmıştı. Elim ayağım uyumuş, hissizleşmiştim. Şimdi o insanlar dışarıdaydı ve nerede oldukları hakında hiç bir fikrimiz yok muydu?

"Lanet olsun!" Barlas sinirle bağırıp tek elini saçına daldırdığında panikle oğlumu onun kucağından aldım. Yağız dolu gözlerle ellerini hemen boynuma dolamış kafasını omzuma yaslamıştı. Kalbinin ne kadar hızlı attığını bana değen bedeninden anlayabiliyordum. "O adamları sizin ayağınıza kadar getirdik be! Nasıl yakalayamazlar? Nasıl ellerinden kaçırırlar?" bağırarak sarf ettiği cümlelerin aslında endişesini saklamaya çalıştığı bir öfke patlaması olduğunu biliyordum. O her zaman sakin biriydi. Ne olursa olsun işini uzlaşarak halletmeye çalışırdı. Fakat şimdi... zaten bu durumda kim sakin kalabilirdi ki?

"Endişelenmenize gerek yok. Çok fazla uzaklaşmış olamazlar. En yakın sürede bulacağız." Barlas polisin dedikleriyle bir kaç saniye durup arkasını döndü. Masaya yaklaşıp iki elini yasladıktan sonra öfkeli gözlerini polis memuruna dikti.

"O herifler tekrar evimize gelebilirler. Bana endişelenmeyin diyemezsiniz." Polis memuru bir kaç saniye baktıktan sonra kafasını anlayışla karşıladı.

"Bir süre dikkatli olun lütfen. Geceleri olsun yada gittiğiniz yerler olsun. Takip edildiğiniz düşüncesine kapılırsanız hemen 155'i arayın." Barlas yutkunup başını ilgisizce salladı. Polis memurunun bize uzattığı bir kaç kağıdı imzalayıp karakoldan çıktığımızda kucağımda uyuyakalan oğlumla birlikte banka oturduk. Barlas onu dizine yatırıken bir süre siyah gökyüzünü izledim. Soğuk gecenin sesini dinledik birlikte sessizce.  Ne denebilirdi ki? Hayatımız tehlikeydi. Içimde ki sıkıntı o kadar büyüktü ki vücudumun soğuktan titrediğini fark edememiştim. Oğlumun sıcak yüzünde parmağımı gezdirdim. Yorgunluktan uyuya kalmıştı miniğim. Yavaşça yaklaşıp burnumu boyun girintisine soktum. Narin, bebeksi kokusunu içime çekerken içimde tuttuğum tüm duygular göz yaşlarımla birer birer akmaya başlamıştı. Çok korkuyordum oğluma yada kocama zarar gelmesinden. Şimdi Yağız'ı kaçıran insanlar belki de oğlumu almak için plan yapıyordu. Bugün onlara inanıp gitseydik ne olacaktı peki? Ağzımdan bir hıçkırık firar ederken Barlas'ın benden tarafa döndüğünü fark ettim.

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin