Gökyüzü aydınlanırken güneş sanki kara bir gün olduğunu hissediyor, bulutların arkasına gizleniyordu. Polisler hala evde araştırma yapıyor, delil topluyordu. Annem ve Elis hiç durmadan ağlıyordu zaten. Babam ve abim onları sakinleştirmeye çalışsa da pek işe yaramıyordu.
Bense... Bense hala olanları idrak etmeye çalışıyordum. İnanmak güçtü sabah öptüğüm karımın şimdi olmayışı. Sarıldığım şakalaştığım oğlumun kaçırılmış olması.
"Anne hadi siz eve gidin, ben gelişme olduğunda sizi arayacağım." Barış'ın ve annemin bir şeyler konuştuğunu duyuyor ama anlayamıyordum.
Sonra annemlerin ayaklandığını gördüm fakat başımı kaldıracak gücü kendimde bulamadım. Konuşacak, karımı oğlumu arayacak gücü de kendimde bulamıyordum ki. Ayağa kalkmalı, onları aramalı, bulmalı sarılmalıydım. Bırakmamalıydım.
Ne kadar geçti bilmiyorum artık düşüneler beynimi kemiriyordu. Gerçeklik, oğlumun karımın o iğrenç adamların elinde olduğu gerçeği beni deliye dönürmeye başlamıştı. Bir anda ayağa fırlayıp ellerimle başıma vurdum.
''Onları bulmalıyım. Karım onların elinde.'' içimden geçirdiğim her şeyi dışarıya vurmuştum. Korku, endişe, öfke. Harmanlanıp tüm vücudumu esir almıştı.
''Benim karımı bulmam gerekli lan.'' elimle duvara yumruk geçirdim. ''Karım yok benim lan, her şeyim.''
''Abi tamam sakinleş.'' elimle Barış'ı ittirdim.
''Küçücük çocuk o. Ya zarar verirlerse? Ya karıma dokunurlarsa, ya onun canını acıtırlarsa? Ne yapacağım ben? Burda böyle oturamam. Bulmam gerekli onları.'' Bedenim beni dinlemiyordu. Kontrolünü kaybetmiştim. Elimle duvara vurduğumu elimin acısından değil duvarın kan olmasından anlayabilmiştim.
''Abi lütfen dur bulacağız onları.''
''Cansu!'' ellerimi başımın arasına alıp yere çöktüm. ''Bu olamaz Barış! Bu olamaz. Gidemez. Gidemez. Gidemez.''
Beni salinleştirmeye çalışan insanların sesi kulağıma geliyordu.
''Barlas Bey sakin olun.''
''Hastaneye gidelim.''
''Onları en kısa sürede bulacağız.''
''Sakinleştirici getirin.''
İki kişinin beni tutmaya çalışmasıyla kendime geldiğimde ambulansın geldiğini, adamın elindekinin de sakinleştirici olduğunu fark edebildim.
''Hayır istemiyorum. Karımı bulacağım.'' Doğrulmaya çalıştığımda iki güçlü el beni kuvvetlice olduğum yere sabitledi. '' Bıraksanıza lan beni!'' uyutamazlardı beni. Karımı çocuğumu bulmalıydım.
Kollarımı iki adamın elinden kurtarsam da bu sefer Barış beni tekrar yere serdi.
''Ne yaptığını sanıyorsun sen?'' kükremem üzerine irkildiğini biliyordum ama yinede elini göğsümden çekmedi. İğneiyi kolumda hissettiğimde tek elimle Barış'ın koluna yapıştım. ''Karımı bulmam gerek. Onların elinde.. Biliyorsun Barış izin ver gideyim.'' Bedenim gevşerken konuşmak istiyordum. Onlarsız yaşayamayacağımı söylemek.Fakat dudaklarımı oynatacak gücü bile o iğneyle emmişlerdi. Gözüm kararırken ayık kalmaya çalıştım. Fakat direnemedim iğneye.
Karanlık beni içine alırken uzaklarda bir ışık parlamaya başladı. Işık gözlerimin kısılma sebep olurken ne olduğuna bakmak için odaklandım. Karımdı bu. Elinden tuttuğu kişiyse oğlumdu. Yattığım yerden doğruldum.
''Cansu!'' ayağa kalkıp karıma doğru koştum. Yanına vardığımda elim ayağım titriyordu. ''Gittiğinizi sandım Cansu.'' karımı kollarımın arasına alıp sıkıca sarmaladım. Saçlarının arasına öpücükler kondururken o da ellerini belime dolamıştı. ''Sensiz ne yapardım ben meleğim?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prens
Fiksi Umum~ Wattys 2018 Kazananı ~ Tamamlandı Hayatınıza ansızın giren bir çocuk yaşamınızı nasıl değiştir? Cansu ve Barlas sokakta çalıştırılan Yağız'ı polise götürdüklerinde çocuğun anlattıklarıyla büyük bir şok yaşarlar. Yağız hayatın zorluklarıyla daha...