48. Bölüm - Prens

9.2K 490 114
                                    

Multimedia da bizim ikili.

Sorunsuz geçen iki günün ardından abimlerin yanına Antalya'ya gitmeye karar verdik. Bu aralar yaşananlar üstüne kısa da olsa bir tatil yapmanın iyi geleceğini düşündük. İnternetten iki gün sonra cuma gününe uçak bileti alıp gideceğimizi kesinleştirdikten sonra kahvaltıyı hazırlamak için yatağımdan kalktım. Saat dokuza geliyordu, Barlas işe gitmişti. Kucağımdaki dizüstü bilgisayarı kapatıp komodinin üstüne koydum. Hemen yanında duran telefonu alıp Elis'i aradım. Telefon ilk çalışta açıldığında uyanık olduğunu anladım.

''Günaydın.''

''Günaydın.'' neşeyle konuşan kişi Eylül'dü. 

''Bebeğim. Ne yapıyorsun bakalım?'' bir kaç saniyelik sessizliğin ardından ciddi bir şekilde söylendi.

''Sen aramadan önce annemin telefonunu karıştırıyordum. Şimdi de seninle konuşuyorum.'' verdiği cevapla kısık sesli bir kahkaha attım. Yağız daha uyanmamıştı ve uyanmasına da hiç gerek yoktu.

''Yine harikasınız Eylül Hanım. Sizi tebrik ediyorum.'' 

''Yağızla konuşmak istiyorum.'' dedi benim dediklerimi takmayarak. 

''Konuşamazsın çünkü uyuyor.'' 

''Bu saatte?'' 

''Bazılarımızın okula gitme gibi bir zorunluluğu yok. Ama yine iyisin seni okula gitmekten kurtaracağım.'' 

''Nasıl?'' heyecanlandığını sesinden anlayabiliyordum. Eylül okulu gereksiz buluyor çocukların yaptığı hareketlerin 'salakça' olduğunu söylüyordu. Beş altı yaşlarındaki çocukların legolarla yada bebeklerle oynaması ona saçma geliyordu. 

''Şimdi anneni verirsen halledebilirim.'' çok geçmeden Elis'in uykulu sesi geldi.

''Bu iyiliğimi unutma, seni kahvaltı hazırlama işinden kurtarıyorum. Bir saat içinde gelin kahvaltı hazırlamaya başladım.'' 

''Şimdi kim hazırlanıp o kadar yolu gelecek?'' 

''Tabi ki de sen.'' homurtulu sesi kulaklarıma dolduğunda ''Söylenme söylenme kalk hazırlan. Yok diyorsan Eylül'e ver telefonu kısa bir şekilde bitirelim bu meseleyi.''

''Hemen geliyoruz. İki dakikaya oradayız.'' sırıtıp telefonu kapattım. Merdivenlerden inmek için yürümeye başladığımda oğlumun bana seslendiğini duydum

''Anne.'' derin bir nefes verdim. Bu çocuklara anlam veremiyordum. Oysa ki dün gece saat bire kadar Barlas'la pestili çıkana kadar oyun oynamıştı. Yorgun olması ve geç kalkması gerekmiyor muydu? Odasına ilerleyip aralık olan kapısını araladım. Yanına gidip oturduğumda gözünü zorlukla araladı.

''Saat daha çok erken hadi kapa gözlerini.'' odanın karanlık olması için koyu renkli perdeleri indirdim. Gözlerini kapayıp bana sokulduğunda tek kolumla başımın havada kalmasını sağlayarak uzandım. Boşta kalan elimle saçlarını sevmeye başladım. Saçları fazlasıyla uzamıştı ve bu ona ayrı bir hava katmıştı. Kestirmeye niyetim yoktu ama fazlasıyla terleyen bir çocuk olduğundan uzun saçları onu kaşındırabilirdi. 

''Anne masal anlat.'' gülümseyip anlına öpücük kondurdum. Masal okursam sonunu dinlemek için uyumayacak sonunda da ayılıp tüm gün evde huysuz huysuz gezecekti. Onun için çok sevdiğim bir şarkıyı mırıldanmaya başladım. 

Şarkıyı da buraya bırakıyorum. Çok hoşuma giden bir parça. 

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin