2.BÖLÜM-Mavi Gözler-

351 312 68
                                    


Multimedyada Alya var.

İyi okumalar...

Doktor bana tip tip baktı.

"Enes kim?"

"Aynı uçaktaydık o sağ kalmış olamaz mı?" dedim heyecanla.

"Yani bilmiyorum adı Enes midir ama bir de erkek sağ kaldı. Hem bir dakika belki de dediğin kişidir iyi ki dedin biliyor musun?"

"Bilmiyorum." Nereden bilecektim?

"Çünkü o eğer Türk'se ona bakacak doktoru da Türk ayarlamak gerekiyor. Buradaki herkes Türk değil. Bir de senin buradaki herkesin dilini öğrenmen gerekiyor yoksa kimseyle anlaşamazsın."

"Dil mil ne diyorsan sonra de de beni önce o sağ kalan kişinin yanına götür!"

"Ama yerinden kalkmaman gerekir önce iyileş. "

Yatağın altına kafamı uzattım nihayet beklediğim şeyi gördüm: Tekerlek...

"Tekerlekli mi bu yatak, beni bununla götürebilirsin, n'olur çok istiyorum! "

"Yalnız durumun pek iyi değil bir gün daha bekle derim."

"Bekleyecek zamanım yok beniiim! " O kadar güçlü bağırdım ki benim bile kulaklarımı sağır etmeye yetmişti.

***
"Küçük hanım sedyeden gözlerini pörtletip bakma derim ben, fazla yoruyorsun kendini."

"Hangi oda onun odası?"

"Daha gelmedik nasıl göstereyim?" Sabırsızlıkla o sağ kalan kişiyi görmeyi bekliyor, Enes olmasını diliyordum.

"Geldik." diyen doktorun ağzından bal damlıyordu sanki. Hemen odanın kapısını açtı ve beni sedyeyle içeri girdirdi.

"Yalnız. " diyen doktora baktım. "Kendin kalkma ben seni yatakta doğrulturum." derken yatağımı rahatça beş yatağın sığabileceği tek yataklı odanın o tek yatağı ile birleştirdi. Sonra yataktaki kişinin yüzünü görebilmem için arkama geçip kollarımdan kaldırdı ve beni kendine yasladı.

Heyecanla yatakta duran beyazlar içindeki kişinin yüzüne baktım. Uçak kazasından sonra epey hırpalanmış yüzde o kişiyi tanımanın yolu kaşlarıydı. Bir erkekte olmaması gerektiği kadar düzgün olan kaşlar Enes'e aitti. Yüzüm bir anda tebessümle kaplandı. Arkamdan başını uzatmış beni inceleyen doktor yüz ifademi görünce olayı hemen anladı. Ah ne anlayışlı doktor.

"Ah sanırım bu o, ne demiştiniz adını? Enes mi?"

"Eveeğğtt bu o bu Enes!"

"O zaman hastanedeki Türk doktorlardan birine haber vereyim." deyip cebindeki telefonunu çıkarırken aynı zamanda Enes'in yatağının yanındaki şifonyerin üzerindeki kağıtlara bir şeyler not aldı. Ne yani şimdi Enes'im yaşıyor muydu? Ah ben demiştim kesinlikle bu adam dokuz canlıydı. Peki ya ben... Ben neydim? Ben de dokuz canlı olmalıydım! Gerçekten inanılmaz şeyler yaşıyordum Enes'le. Adamda bir his var mübarek dokuz köyü ağlatır...

"Enes'i uyandırabilir miyim?" dedim sevinçle.

"Yalnız onun dinlenmesi gerek ayrıca uyanması birkaç gün sürer, epey zor kurtuldu. Neyse biz gidelim." diyip tüm hevesimi söndüren doktora baktım.

"Ne demek gidelim yaa, ben burada yatmak istiyorum! "

"Yok artık... Malesef izin veremem anla lütfen küçük hanım! " diyip yatağımın arkasından beni iterek odadan dışarı çıkardı. Odanın kapanan kapısına hüzünle baktım. Olsun seni tekrar görmeye gelicem Enes'im...

"Yalnız bilin istedim ben tam yirmi bir yaşındayım ve küçük hanımlığı geçeli yıllar oldu." Yani bunamak da böyle bir şey demek ki bazı şeyleri hatırlatmazsan olmuyo!

"Tabi hanımefendi!"

"Tıbi hınimifindi! Benim mi söylemem gerekir her şeyi." dedikten sonra durup şöyle bir düşündüm. Bana n'oluyo yaa? Allah allah... Kafayı sert çarpmışım belli. Sinirlerim ezilmiş! Şaka yaa şaka. Hastalanınca çekilmez olduğumu biliyorum bunu bir kaza zannetmeyin yani...

Odama gelince aklıma bir şey takıldı. Elimi hemen yüzüme götürdüm. Bayağı sert çizgiler vardı. Enes'in yüzü aklıma geldi. Kim bilir benim yüzüm ne haldeydi? Yatağımın yanındaki koltuğa oturan doktora seslendim.

"Bir ayna getirir misiniz?"

Doktor ne olduğunu anlamak için bir kaç saniye duraksadıktan sonra hemen yerinden kalkıp odadan çıktı. Ancak üç dakika sonra gelen doktorun elindeki küçük aynayı aldım.

"Teşekkür ederim." diyip aynayla göz göze gelmemle hemen gözlerimi kaçırdım. Hih! Kendi yüzümden korkmuştum resmen! Yüzümde bir çok sıyrık ve sağ yanağımdan gözüme doğru uzanan koca bir kesik vardı. Onca yüzümdeki kalabalığın arasından mavi gözlerim benimle dalga geçer gibi sırıtıyordu. Aynayı hiç vedalaşmadan direk doktora uzattım. Görmeye tahammülüm yoktu onu.

"Tamam ya al şunu!"

"Lütfen üzülme o gördüğün sıyrıklar önce yaraydı. Sekiz günde bayağı iyileşti. Merak etme iki güne kalmazlar. Yalnız yanağındaki yaranın iyileşmesi biraz sürebilir." diye teselliye geçen doktora çok umut vermeyip

"Ah, o bence hiç geçmez de neyse..." diyip konuyu kapattım. Uyumam gerekiyordu iyi değildim. Kısa süre içinde derin bir uykuya daldım.

***

Uyandığımda yatakta doğrulmaya çalıştım, belim! Ah belim çok kötü ağrıyordu. Odanın içini taradım kimse yoktu. Üzerime örtülen beyaz örtüyü biraz açtım ve bana emanet gibi giydirilen beyaz önlüğün kafa kısmından karnıma baktım. Uuuvv! Beyaz ufak ufak bandaj gibi bezlerle kaplıydı. Kimbilir ağrıyan belim ne haldeydi. Aaaah artık bu da olsun yani koskoca uçak düştü sonuçta.

Yavaşça yataktan kalktım.

"Oouuvff beliiim, hayır ayağıııım!" Yok artık... Ayağıma bakmamla bembeyaz sargıyı fark ettim. Yaaa işte buna hazır değildim!

Yok yoook, olsun bende çareler tükenmez iki ayağım da kırık değil yaa...

Bir ayağıma yatağımın yanındaki terliği giydim. Sessizce odamın kapısını aralayıp kafamı dışarı çıkarıp etrafa göz attım. Herhangi bir doktor yoktu. Sadece birkaç insancık...

Tek ayak üstünde seke seke koridora geçip karşıdaki kocaman asansöre bindim. Evet dün doktor Enes'in yanına giderken bu asansöre bindirmişti beni. Kat numaralarına baktım. İnanamazsınız ama bu hastane yirmi sekiz katlıydı. Ben on iki Enes altıncı kattaydı. Hemen altıya bastım. Asansör beş saniyede indi. Açılan kapıdan yavaşça çıkıp koridora baktım. Sanırım doktor felan yoktu. Belimin ve ayağımın ağrısı fazlalaştı. Bir süredir ayağımı yukarıda tutuyordum çünkü.

Yavaşça duvarlara tutuna tutuna seke seke koridorun sonuna doğru yürümeye başladım. Enes'in odası 125 numaralı oda uzaktan göründü. Aa-ah şu ayağımı şöyle yere koysam nasıl olu-

"Aaaayyy! Ssss!" diye bağırırken yere düşmeyi beklerken beklediğim şey olmadı.

Biri beni tuttu...

Bir elini bacağıma bir elini ise belime atıp beni tutan kişiye başımı çevirmemle karşılaştığım bir çift buz mavisi gözle neye uğradığımı şaşırıp büyük bir çığlık attım.

***

Arkadaşlar yorumlarınız benim için sizler kadar değerli lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin... 😊

Adsonya #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin