İyi okumalar...
"Evet işte böyle, bak ne güzel de amuda kalktın gördün mü?" diyen Aral'a tip tip baktım. On dakikadır amuda kalkıyordum ve kollarımı hissetmiyordum.
"Evet son bir dakika."
"Nee lan on dakika oldu, sadece iki dakika demişti."
"Kızım beni böyle kandıracağını mı sandın sen hadi daha var."
"Offf, yaşamıyorum şu an hiiii çok acıyo yaaa." diye Aral'dan biraz merhamet diledim.
"Son yirmi saniye."
"Aral, bana bak biliyosun ki kendimi yere atarsam incinen ayağım bu sefer kırılır o yüzden- Aaaağh!!! Gerizekalı pislik aptal herif." diye Başkan'ın yanına giden Aral'a bağırdım. Ayağıııım. Offf. Beni hiç beklemiyo ki öküz. Aral hemen yanıma gelip bacağımın dibine diz çöktü.
"İyi misin?"
"Hııı, öküzlük yapma satin gelmese daha iyi olacaktım. Kolundaki saate baktım. 15:07. Bunu yazdım!"
Ardından Başkan Adonis ve eğitmen geldi.
"Kızım bu başlangıçtı, şimdi bir dakikada kaç mekik ve kaç tane şınav çektiğine bakıp esnekliğini ölçeceğiz ama önce dinlen kol kasların yorgundur şimdi." deyip yanımızdan ayrıldı. Aral'ın yardımıyla duvar kenarındaki bankların yanına geçtik.
"Biliyosun dimi bu halde şınav felan çekemeyeceğimi."
"Haklısın." deyip elimden tuttu ve kaldırdı.
"Hadi Başkan'a diyelim."
Yanına gelince Başkan gülerek bize baktı,
"Ne var çocuklar?" Aral hemen durumu açıkladı.
"Alya bacağından dolayı mekik ve şınav çekemez, ne yapalım şimdi biz."
Adonis sandalyesinden kalkıp yanımıza geldi.
"Zaten şimdilik bu salon ortamını görmüş olması yeterli şimdi hep beraber diğer öğrencileri de alıp C1AA platformuna gidelim."
Tuhaf bir şekilde Aral'a baktım. O ise bana bakmamayı tercih etmişti. Salondan çıkıp asansörle ikinci kata indik. İkinci katın sağ taraflarında kalan üzerinde bir 117-T yazan kapının önüne geldik ve Adonis kapıyı açıp beni içeri girdirdi ve öğretmen olduğunu anladığım orta yaşlardaki bayana ve sınıftaki öğrencilere beni takdim etti.
"Sizi yeni öğrencimiz Alya'yla tanıştırayım." Sessiz sınıf bir anda uğultulara boğuldu ve arka sıralardan önüne uzayan sarı saçlarını arkaya atmış yirmi yaşlarında bir çocuk uğultulu sınıfı kükreyen sesi ile susturdu.
"Uçak kazasında şe olan mı Başkan'ım." Gözlerimi kocaman açıp gülsem mi şaşırsam mı bilemedim. Bu sırada Adonis o çocuğa cevap vermeye çabalarken, Aral'a yaklaşıp fısıldadım.
"Bu niye Türkçe konuştu?"
"Bu sınıftakiler senin gibi yeni öğreniyor dilleri. Bu dil öğretim sınıfı."
"Yani sen bu sınıfta benle birlikte olmayacak mısın?" dedim üzüntüyle.
"Yoo herkesin çevirmeni yanında, ayrıca hoca Türkçe bilmiyo. İspanyolca herhalde bir de Adsonca işte. Hem çevirmenler de hocayı dinleyip çevirirken kendini geliştirmiş oluyo." Vay anasını yaaa... En sonunda Adonis sınıftaki bir kaç öğrenciyi (az önce şeyliyen dahil) yanına çağırdı ve sınıftan çıktık sonra onun yanındaki, kapısında 117-E yazan sınıfa girip birkaç öğrenci daha aldı. Ayrıca 117-F, 117-D, 117-P sınıflarından da öğrenci toplayıp topluca bizi dışarı çıkardı, o sırada Aral'beni belimden sımsıkı tutarken benim belim Aral'ın değen parmaklarının ardında can çekişiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adsonya #Wattys2018
Teen FictionAcı çekmek... Zor. Ama o mavi gözler için acıya katlanmak, zor olduğu kadar güzel... Bir uçak... Benim hayatımı sonlandıran, yeni bir hayata yelken açmama yardımcı olan. Belki de eski hayatımın sadece yer ve bir kaç kişi değişikliği ile devamı...