6.BÖLÜM -Hayran-

167 182 36
                                    

   Multimedyada Alya var.

   İyi okumalar...

Arkamdan kapının açılma sesini duymamış olmalıydım ki omzuma bir el dokundu ve Aral hemen karşıma geçip dizlerini yere koydu. Ellerini yaklaştırıp yüzümü avuçlarının içine aldı. Bir parmağıyla gözyaşlarımı sildi. Belime sarılıp başımı omzuna yaslamamı sağladı. Sesli hıçkırmaya başladım. Bir kaç saniye sonra,

"Başaracaksın, hep böyle kalıcak değil ya yürüyeceksin Alya! Üzülme." demesi ile hıçkırıklarımı kestim. Birkaç dakikadır beni izliyordu demekki. Hatta odaya girdiğimden beri! Benim dediklerimi duymuştu. Ve buna engel olmamıştı. Yürümemi istiyordu bir an önce. Gözyaşlarım içindeki yüzüm birden gülümsedi, o beni düşünüyordu. O, çok iyi bir insandı...

Onun kollarından ayrılınca sulu gözlerime bakıp gülümsedi.

"Ben sana inanıyorum, sen çok güçlü bir kızsın." deyince mavi gözlerine bakıp gülümsedim.

Ayağa kalkıp belimden tuttu ve beni kaldırıp yatağa oturtturdu. Yastığımı yatağımın baş ucuna yaslayıp dikleştirdim ve yaslandım.

"Sana kahve yapayım mı?" diyen Aral'a kafamı evet anlamında sallayınca, "Şeker?" diye sordu.

"Bir küp." deyince odanın içindeki kapıyı açıp girdi. Ben de komidinimin üzerindeki sürahiden bir su bardağına su doldurup içerken düşündüm. Evet, ben çok güçlü bir kızım, ayağa kalkıp Hilal'i dövücem! Düşüncelerime gülünce boğazıma kaçan su ile öksürdüm. Kız bayağı uğursuz, aklına geldiği kişiyi kötü ediyo. Bir daha onu düşünmesem mi acaba?

Elimdeki bardağı yerine koyup çarşafı üstüme kadar çekip etrafıma baktım. Kitaplığın üzerinde bir çok kitap vardı. Ama belki de hepsi bunların dilindendi. İkinci raftaki Piraye'yi görünce sırıttım. Hayır, Aral'ın bir Türk olması büyük bir şanstı...

Elinde iki tane kahve ile gelen Aral bana bakarak gülümsedi.

"Kay bakalım!" dedi. Duvara doğru yaklaştım. Çarşafı açıp yanıma oturdu ve kahvemi verdi. Bir yudum aldım.

"Eline sağlık." dedim.

"Afiyet olsun."

"Burada mutfak olduğunu bilmiyordum."

"Sorun değil artık biliyorsun."

"Evet, artık kimse beni tutamaz."deyip gülümsedim. Bir süre sessizliğin ardından kitaplığı işaret edip,

"Bana önerebileceğin kitap var mı?" dedim.

"Sanırım var." deyip kahvesini komidine koyduktan sonra ayağa kalktı. Kitaplıktaki bir kitabı alıp yanıma geldi.

"Bunu okumalısın." dediği kitapla birkaç saniye göz teması kurdum. Yolcu... Yazar: Mehtap Soyuduru Çiçek.

"Nasıl bir kitap?" diye sordum sevinçle.

"Ne fark eder, içinde emek olan her kitap okunmaya değerdir." deyince gülümseyerek aldım elinden kitabı.

"Okuyacağım." dedim.

Komidinin üzerindeki kahvesini alıp yudumlayan Aral'a baktım.

"Kitap okumayı sever misin?" diye sordum.

"Hıhı." dedi. Tamam biraz konuyu açmadan kapamak istediği bir cevaptı. Ama anladım. Az önceki sözünden belliydi sevdiği ve kitaplara değer veriyordu. İçinde emek olan her kitap okunmaya değerdir demişti. Kesinlikle doğruydu. En duygusuz kitap bile bir emek sarfedilerek yazılmıştı. Ve bir okuyucu da bunun hakkını okuyarak, kitabı hissederek vermeliydi. Hatta bu zamana kadar yanlış yapmış olmalıydım aldığım kitabı bir günde bitirerek. Kitap aradan çıksın diye okunmamalıydı. Severek, hissederek, yazara saygı duyarak...

Adsonya #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin