"Tamam neyse çık dışarı!" deyince kapıya yöneldi ve kapıyı açtı.
"Yalnız..." dedi. "Sen onu tanımıyorsun ve ondan uzak dur. Benden tavsiye... Ayrıca seni beni onunla karıştırmaman gerektiği konusunda uyardığımı hatırlıyorum!" Bak bak bak... Tam dışarı çıkarken kolundan kavrayıp onu engelledim.
"Bak sen, ne güzel... Demek bir şeyleri hatırlayabiliyoruz ha! N'aparsın Aral, çok merak ediyorum. Seni onla bir tutmaya devam edersem bana naparsın, ya da napabilirsin?" Durup bir süre söyleyeceği lafı seçmeye çalıştı.
"Ben yapmam."deyip gözlerimin içine bakarak "Ama yaparlar!" cümlesini ortaya koyup kimsesiz bir çocuk gibi oracıkta yalnız bırakıp odadan dışarı çıktı.
Neydi şimdi bu? Söylediklerinden tek anladığım şey bana bir şeyler ima etmeye çalışmış olmasıydı. Ama neydi?
***
Ertesi gün sabah uyandığımda her yer karanlıktı, evet yanlış duymadınız uyandığımda hava ilk defa karanlıktı! Hayır bu olamaz diyip geri uyudum. Bir süre sonra uyandığımda yine karanlıktı. "Bu aralar olmaması gereken zamanda uyanıyorsun farkındasın dimi Alya?" diye mırıldandım kendi kendime. "Hıhı, aynen öyle oluyo valla iç ses abla."
"Kapa gözünü bakim kapa!"
"Taaam ya, kapadım ne kızıyon, Alaalahh."deyip yine kapattım gözlerimi.
***
"Alya, aşkım beni hatırladın mı?" Gözlerim göremiyordu, ellerimi zar zor kaldırıp gözlerimi ovaladım. Ve duyduğum dibimdeki sesin sahibine şaşkınlıkla baktım.
"Aah, Allah'ım şaka mısın Francisco! Sen misin bu gerçekten." deyip ellerimle yüzünü okşadım ve dudaklarımı büzüştürdüm. Kırılmışçasına nazlanarak arkamı döndüm.
"N'oldu, niye geldin! Yine mi beni üzeceksin?"
"Hayır..." deyip belime sarılınca kollarının arasında süzülmeye başladım. Ve ne zaman gelmiş olduğumuzu bilmediğim yatağa yavaşça beni yatırıp dudaklarını hızla dudaklarıma bastırdı. Ahey, ahey, ahey! -Sinyal kesildi-
Dudaklarımdan ayrılıp elini kalçalarımda gezdirmesiyle, sağ elim otomatikmen yüzüne tokadı geçirdi. -Bu elin yeri geldiğinde kendisini ayarlayabilmesi ne güzel bir şey değil mi ama- Sizde yok lan öyle bir el bende var boşuna denemeyin!
"Heyt!" dedi Francisco. Aşkım şimdi ben de biliyorum 'Noluyoz!' diyecek kadar Türkçeyi söktüğünü ama şaşırdığın için bu susmalar...
"Beni yine terkedeceksin Francisco! Duygusuzun tesin sen. Ah hayır dayanamam buna..." Deyip Francisco'yu üstümden atıp yataktan kalktım.
"Ben gidiyorum, kal bu yatakla sen!" deyip yüzümü çevirdim.
"Özlersin ama..." derken arka fondan,
"Alyaaaa!" sesleri kulağıma geldi. Aldırmadan,
"Merak etme sen. Eğer özlersem bir öküze bakar hasret gideririm!" Havalı havalı kıçımı kıvırta kıvırta odanın kapısına doğru yürürken kapının eşiğinde aynadan bir don bir sütyenli halimi gördüm! Kahretsin bu hava da başarısız sonuçlandı arkadaşlar... O kıyafetler ne ara üstümden gitti orası meçhul tabi...
"Alya!" titredim. Ah Francisco üşüyom mu ne? Hayır dünyalılardan birisi beni belimden dürtüklüyordu.
"Ne istiyon Aral korkma arkandayım alan güvenli karanlıkta üç harfliler yok lavaboya gidebilirsin sen!"
"Ne diyosun be! Uyan artık Alya akşam oluyor neredeyse!"
"Çocuk mu kandırıyosun, yat hadi Aral sabah olmadı daha, hava karanlık."
"Karanlık mı!" deyip kafamın üstündeki yastığı çekince birden aydınlandım.
"Kalk Aral sabah oldu." -kafayı yedim zannetmeyin asla- deyip zorla gözlerimi açıp başımın dibindeki Aral'a bakınca onun bana gerizekalı olduğumu imâ eden bakışlarıyla karşılaştım. Kolundaki saati gösterdi. 16.07.
"Ah sorun yok saat daha- Ne! Nasıl olur?" Daha az önce karanlık değil miydi? Ah tabi ya yastık kafamın üstünde uyuyunca bu tür şeyler çok normal oluyor hiç şaşırmayın, tabi böyle insanlar konusunda aynı şeyi söyleyemicem! Ha bir de rüyasında Francisco Lachowski ile yatanlar... -Tabiki ben o insanlardan değilim saçmalamayın-
"Bugün seni Adonis akademiye çağırıyor." Bu güzel habere heyecanla,
"Ayağım?" diye karşılık verdim.
"Güç gerektirecek bişe yapmayacakmışsın."
"Yaaa hadi gidelim o zaman kıyafetlerimi ver." deyince şifonyerimin ilk katındaki akademi kıyafetlerini çıkardı ve bana verdikten sonra odadan dışarı çıktı.
Üzerimi değiştirip Aral'ı odaya çağırdım.
"Çanta alacak mıyım?"
"Yooo, gerek yok." Hemen telefonumu alıp odadan dışarı çıktım. Çok şükür ki koridorda kimseler yoktu, ders vardı demek ki. Pansiyondan çıkıp akademinin arka kapısından içeri girdik. Manzara karşısında dilim tutulmuştu. Altın kaplama tavan yerden bayağı yüksekteydi ve buranın tek tavanı oydu. Yukarıdaki odalar ve her birinin olduğu koridorlar da görünüyordu. Çıkış asansörleydi. O kadar büyüktü ki tavana bakınca başımın döndüğünü hissettim. Aral'la asansöre binip en son kata çıktık. Koridordan görünen bizim girdiğimiz kapıya baktım çok yüksekti. Yükseklik korkusu olan biri için bu iyi bir şey değildi belki ama ben sevmiştim.
Asansörün çaprazındaki odanın karşısında durunca Aral'a baktım.
"Hazır mısın?" dedi. Kalbim küt küt atarken sesini bastırmak için
"Ne için?" dedim.
"Jimnastik sınıfını görmeye." Kalbimi tuttum,
"Önce Başkan'ı göreceğimizi zannediyordum." dedim.
"Başkan Adonis burada zaten." Korkuyla ilk defa anaokuluna giden çocuklar gibi Aral'ın koluna yapıştım.
"Sen de gel n'oluuur!"
"Geliyorum zaten buradaki herkesin çevirmeni yanında." Bu cümle biraz olsun rahatlamamı sağlamıştı. Ardından elimi tuttuktan sonra kapıyı tıklatıp içeri giren Aral'ın
"Nasılsınız Başkan'ım diyen sesini duydum ama Aral önümü kapattığı için daha ben kapıdan içeri girmeyi başaramamıştım. Aral'ın kolunun oradaki delikten içeri baktım. Büyük bir masa vardı ve etrafında da insanlar. Ancak Aral kolumdan çekip beni içeri girdirince kocaman bir salonda olduğumuzu anladım. Masalar sadece eğitmenlerin oturmaları içindi. Salonun büyük bir kısmında birkaç insana yerde bazı hareketler yaptırılıyordu, büyük çoğunluğu ise ok atışı yapıyordu.
Masadaki sandalyelerin birinde oturan Adonis'i zar zor sesini duyunca seçebildim.
"Güzel kızım nasılsın?" dedi. Gülümseyip,
"İyiyim, siz nasılsınız Başkan'ım."
"Ben de iyiyim sağol, sen geç şimdi oraya ve ben de eğitmenini ayarlıyayım." deyip salonun öteki ucundaki spor minderlerini gösterdi. Oraya gittik ve bağdaş kurup oturmamı söyledi Aral.
"Şimdi napıcaz?" diye fısıldadım.
"Sanırım bacak açtıracak."
"Ne öne ve yanlara mı." Başını salladı.
"Bişe dicem, ben zaten tam açabiliyorum." deyince ağzının birkaç salise açık kaldığına yemin edebilirdim. Ama sadece bir kaç salise.
"O zaman sıkıntı değil, takla, amuda kalkma felan yaptırır."
"Ne! Ben amuda kalkamam hiç kusura bakmasın...
***
Okuduğunuz için teşekkürler...
Arkadaşlar oy veren herkese çok teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adsonya #Wattys2018
Teen FictionAcı çekmek... Zor. Ama o mavi gözler için acıya katlanmak, zor olduğu kadar güzel... Bir uçak... Benim hayatımı sonlandıran, yeni bir hayata yelken açmama yardımcı olan. Belki de eski hayatımın sadece yer ve bir kaç kişi değişikliği ile devamı...