Göz açıp kapayıncaya kadar olup biten hadise, Taehyung'un sıkıca Yoongi'nin koluna tutunması ve iki adamın tuvaleti hızla terk etmesi üzerine sonlanmıştı. Yoongi ne yaptığını bilmiyordu. Tek bildiği yardıma ihtiyacı olan bu adama yardım ettiğiydi."Şimdi beni dikkatlice dinlemene ihtiyacım var Yoongi." Taehyung yüzündeki zorlama gülümsemeyi bozmadan Yoongi'ye yavaşça fısıldadı. Hala sıkıca kendisinden biraz daha kısa olan adamın kolunu tutuyor, ondan bir iki santim bile ayrılmıyordu. Yoongi durumun ciddi olabileceğini düşünerek bu yakın kontağa son vermemeyi seçmişti.
"Konsantre ol. Kafanda bir çok soru olduğunun farkındayım ama şu an beni buradan çıkarmak zorundasın. Anladın mı?"
Taehyung ve Yoongi mutlu görünümleri altında yatan huzursuzluğu yutarak kalabalığın arasında belli bir hedefleri olmadan daireler çiziyorlardı. Yoongi bu esnada arkası kendilerine dönük bir biçimde taburelerden birinde oturan Seokjin'in kendilerini görmediğinden emin olmak için etrafını kolaçan ediyordu.
"Buraya bir iş arkadaşıyla geldim. Onu bırakıp buradan seninle ayrılabileceğimi sanmıyorum Taehyung." Yoongi genç çocuğun elini kolunda hissediyordu. Taehyung var gücüyle onu tutuyordu, Yoongi kolunun çürüyeceğinden emindi. Ancak sorun bu değildi. Yoongi sadece gözünün ucuyla gördüğü kadarıyla bile Taehyung'un inanılmaz derecede korkmuş ve gergin olduğunu fark edebiliyordu.
"Kim ile geldin?" Taehyung sordu.
"Kim Seokjin." Yoongi cevapladıktan sonra uzaktaki adama bir kez daha baktı.
"Tamam, harika. Şimdi onun yanına doğru ilerleyeceğiz. Bana bir söz vermen gerekiyor." Genç adam konuştu.
"Ne sözü?"
"Onun yanına gittiğimizde ben ne söylersem bana uyacaksın. Tamam mı? Önemli olmasa bunu senden istemezdim."
Ve böylece kol kola olan iki adam, ikinci birasını kafaya diken Kim Seokjin'in taburesine doğru ilerledi.
"Hyung." Yoongi, adamın dikkatini çekmek için konuştuğunda Seokjin barmen ile olan konuşmasından sıyrılarak kendisinden genç olan iş arkadaşına, patronuna, baktı.
"Sonunda! Nereye kayboldun?" Seokjin bardağını barmenin bir kez daha doldurması için bir köşeye ittirdikten sonra konuştu. Daha sonra Yoongi'nin yanındaki adamı görerek kaşlarını havaya kaldırdı.
"Bu kadar çabuk birileriyle kaynaşacağını düşünmemiştim." Seokjin gülerek iki adamın birbirine kilitlenmiş kollarını işaret etti. Yoongi bir şey söylemek için öncelikte Taehyung'un konuşmasını bekliyordu.
"Merhaba. Seokjin'di değil mi?" Taehyung uzanarak serbest eliyle taburede oturan adamın elini sıktı.
"Evet, tanışıyor muyuz? Çok tanıdık geliyorsun." Seokjin, barmene hızlıca teşekkür ettikten sonra tekrar ilgisini ayakta dikilmekte olan adamlara yoğunlaştırdı.
"Ah, evet. Davette beni görmüş olmalısınız. Park Eun-Hae'ye eşlik ediyordum."
Yoongi tüm konuşma boyunca sessiz kalmaktan rahatsızdı. Üstelik Taehyung'un içinde bulundukları durumu izah etmek için ne tarz bir yalan söyleyeceğini bilmiyordu. Kim Seokjin herhangi birisi değildi, kendisinden sonra şirketteki en güçlü pozisyonun sahibi olan adamdı ne de olsa.
"Hatırladım! Bordo ceket değil mi? Şirketteki kızların dilinden günlerce düşmediniz." Seokjin arkadaş canlısı bir kahkaha ile birasından bir yudum aldı. Taehyung sadece Yoongi'nin görebildiği gerginliği ile adamın kahkahasına eşlik etti.
"Az önce pek hoş olmayan bir olay yaşandı... Böyle yerlerde şaşırmak pek mümkün değil tabii ancak... Tuvalette kaba saba bir adam tarafından saldırıya uğruyordum ki..." Taehyung gülümseyerek sol eliyle Yoongi'yi işaret etti. "Yoongi bir anda olaya karışıverdi. O olmasaydı ne olurdu düşünmek bile istemiyorum."
"Polisi aramamıza gerek var mı? Umarım her şey yolundadır." Seokjin'in endişe kaplı yüzü Yoongi'yi daha da panik moduna sokuyordu.
"Hayır, kesinlikle gerek yok. Sadece eve gitsem iyi olacak. Bu akşam biraz içtim o yüzden arabamı sürebileceğimi sanmıyorum." Taehyung konuştu.
Seokjin bunun üzerine ne demesi gerektiğinden emin olmadığı için sessizce birasını yudumlamaya devam etti.
"Aslında Yoongi ile üniversite arkadaşıyız. Değil mi Yoongi?" Taehyung neşeli gülümsemesi ile kaşlarını çatmış olan Yoongi'ye baktı ve onu yavaşça dürttü.
"Ah, evet. Öyleyiz."
"Hiç bilmiyordum!" Seokjin konuştu.
"Eğlencenizi bölmüş gibi olacağım ama az önceki çirkin olaydan sonra burada kalabileceğimi sanmıyorum." Taehyung bir kez daha Yoongi'yi dürterek onu konuşmaya dahil etmeye yeltendi.
"Sorun değil Tae. Seni eve bırakabilirim. Anahtarın yanında, değil mi?" Yoongi ne kadar iyi bir yalancı olduğundan emin olmasa da Taehyung'un oyununa kendini dahil etti. Ona ufak bir takma isim bile vermişti.
"Yanımda." Taehyung pantolonunun cebini yokladıktan sonra konuştu.
"Gitseniz iyi olacak o halde. Beni merak etmeyin, iyi vakit geçireceğime eminim." Seokjin arkasını dönerek platformdaki kızlardan birine göz kırptı.
"Öyleyse..." Taehyung hafifçe elveda edercesine başını eğdiğinde Yoongi onun hareketini aynaladı.
"Yarın görüşürüz Hyung. Çok içme." Yoongi sırıttı. Seokjin cevap olarak sadece başını sallayarak gülmüştü.
Bir iki dakika içinde iki adam hala kol kola bir haldelerdi ve kendilerini kulübün önünde buldular.
"Şu an bir yerlerden bizi izlediğine eminim. Gerçekten benim müşterim olduğundan emin olmak isteyecektir." Taehyung sevecen bir tavırla Yoongi'nin üzerindeki beyaz gömleğin yakasını düzeltirken kısık bir sesle konuştu.
"İçeride iyi iş çıkardın." Yoongi konuştu.
"Eh, biliyorum. İşimin yarısı iyi bir yalancı olmamı gerektiriyor."
"Benimki de öyle." Yoongi güldü.
"Araban nerede?"
"Ne arabası? Arabam filan yok."
Yoongi kendini nasıl bu karmaşaya bulaştırdığını düşünmeye koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turning Point | 태기
FanfictionKarmaşık bir dizi olay sonrasında Yoongi ve Taehyung'un kader ipleri birbirine dolanır. Bu, iki adam için de bir dönüm noktası olacaktır. ㅡKTH&MYG