十二

555 102 62
                                    


   O öğlen büyük dönen kapıları geride bırakan ve haşimle kendini şirkete atan adam, bir yandan geçen gece işlerini aksattığından pişmanlık duyuyor, diğer yandan da kimseye hesap vermeyeceğine dair kendine söz veriyordu. Pahalı takım elbisesinin sakladığı çelimsiz, stres ile titreyen bacaklarına tüm gücünü vermiş, kalabalık asansöre binmeyi aklının ucundan bile geçirmeden kendini merdivenlerde bulmuştu.

Kimse kendisine selam vermemişti. Tabii, Yoongi normalde ilgi odağı olmanın büyük bir hayranı olmasa da bu oldukça garipti. Neredeyse kimse kendisine bakmamıştı bile. Adam omuz silkerek meraklı bakışlarını önüne geri odakladı.

Sorumluluklarını bir geceliğine de olsa geride bırakmak iyi hissetirmişti. Kendisini babasına ya da Seokjin'e karşı sorumlu hissetmiyordu bile. Ancak Jaehee için aynısını söyleyemezdi. Genç kız büyük ihtimalle sinir küpüne dönmüş, bütün yükü omuzlamıştı.

Yoongi ofisinin bulunduğu koridora dönmeden derin bir nefes aldı ve biraz sonra yemesi olası olan hakaretlere kendini hazırladığından emin oldu.

"Haydi bakalım." Kendi kendine mırıldanarak tekrar hareketlendi.

Ofisinin cam duvarları içeriyi gösteriyordu. Ofisinin tamamen düzenli ve boş olması pek alışıldık bir görüntü değildi. Öğlen yemeği saati geçmişti, ki Jaehee zaten öğlen yemeği molası bile vermemesiyle bilinen bir çalışandı.

Bugün bir şeyler yanlış hissettiriyordu. Ama ne?

Genç adam sessizce ofisine girerek kapıyı arkasından kapattığında masasının üzerinde bir kağıt yığını ile karşılaştı.

Kağıt değil de, tekrar tekrar basılmış fotoğraflar olduğunu anlaması uzun süresini almamıştı. Bir anda çalışmaya başlayan yazıcının sesiyle irkilen Yoongi, makinenin aynı fotoğrafları çıkartmakta olduğunu, bütün zeminin de onlarla kaplı olduğunu gördüğünde kalbinin duracağını sandı.

Fotoğraf, Taehyung'un Yoongi'ye yarım yamalak bir öpücük verdiği saniye çekilmişti.

"Hassiktir." Yoongi'nin sessiz küfürü ofisin sessizliğinde kayboldu. Genç adam elini alnına götürerek kara kara düşünmeye başladı. "Biliyordum böyle olacağını." Nasıl toparlayacaktı böylesi bir durumu?

Titreyen elleri ile Jaehee'nin numarasını tuşlamış, bir yandan da kulaklarını ve beynini dolduran yazıcının sesini görmezden gelmeye çalışıyordu.

Jaehee telefonunu cevaplamadı.

"Sikerim böyle işi." Yoongi bu kez öfkeli bir şekilde Taehyung'u aramaya koyuldu. Henüz bu fotoğrafları başka kimse görmemiş olsa bile bu olup bitenler, birisinin Taehyung ve Yoongi'nin arasında olanları bildiği manasına geliyordu. Tabii eğer Taehyung iğrenç ve düşüncesiz bir şaka yapmıyorduysa...

"Vay, küçük prens! Bu kadar çabuk aramanı beklemiyordum." Taehyung'un her zamanki alaycı ancak mutlu sesini duyar duymaz daha da öfkelendi Yoongi.

"Taehyung. Birisi bütün ofisimi bizim fotoğraflarımızla doldurmuş. Senin bir parmağın var bunda değil mi? Saçma sapan bir şaka yapıyorsun sanırım. Komik değil." Yoongi kendini ikna etmek istercesine konuştu.

"Dur, sakin ol." Taehyung duraksadı. "Ne diyorsun?"

"Ofisim..." Yoongi sesini alçalltı. "Birisi sen beni öperken fotoğrafımızı çekmiş."

"Ben seni mi öpmüşüm?"

"Taehyung-ah, ciddiyim."

"Bir dakika dur..." Hatta sessizlik oluştu. "Ah..."

Turning Point | 태기Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin