Yoongi ve Seokjin lüks, siyah arabadan indiklerinde mart ayının imzası olan hafif gri yağmur bulutları gökyüzünü kaplamaya başlamıştı. Kendilerini sessizce takip eden iri yarı adam etrafına dikkatlice bakınıyor, diğer yandan da ufak kızının doğum günü partisini kaçırdığı için üzüntüden kendi kendini kemiriyordu. Yoongi bundan haberdardı ancak Seokjin onun hemen yanındayken adama eve gidebileceğini söyleyemezdi. Eğer bu babasının ya da herhangi birinin kulağına gidecek olursa Yoongi'nin otoritesi kolayca sarsılabilirdi. Dikkatli olmak zorundaydı.Yoongi, Seokjin'in güven ile dolu adımlar atarak restoran kapısını açmasını seyretti. Onun adımlarını sessizce takip ediyor, dikkat çekmemeye özen gösteriyordu. Seokjin onun önünden yürürken zaten kimsenin dikkatini çekmeyeceğinden emindi.
"Hoş geldiniz efendim." Kasada çalışmakta olan genç kız utanç içinde kızaran yanaklarını saklamak için başını öne eğmiş, ancak başarılı olamamıştı. Seokjin bu manzara karşısında ufak, ukala bir gülümseme ile kızın yönüne baktı.
"İki kişilik bir masa alabilir miyiz?"
Biraz sonra kızı takip ederek uygun bir masaya oturduklarında Seokjin eliyle saçını düzeltmiş, gözlerini menüye dikmişti.
"Deli gibi acıktım. Kırmızı mı beyaz mı?"
Seokjin Yoongi'ye yönelttiği soru ile onu ufak uykusundan uyandırmıştı.
"Kırmızı. Markaya sen karar verebilirsin. Zevkine güveniyorum." Yoongi omuzlarını dikleştirdikten sonra tüm oyunculuk yeteneğini kullanarak öz güven dolu bir gülümseme ile karşısındaki adama baktı.
İlerleyen dakikalar içinde siparişlerini vermişlerdi. Seokjin içeriye girdiğinden beri durmak bilmeyen bir flört makinesine dönmüş, etraflarında olma şansını yakalamış tüm kızları kızarmış yanaklar ile uğurlamıştı.
"Söylesene..." Seokjin kadehindeki kırmızı şaraptan bir yudum aldığında Yoongi onun hareketini aynaladı. Şarap cidden harikaydı. Tabii ki öyleydi, ne de olsa Seokjin seçmişti.
"Boş vaktinde neler yaparsın?" Seokjin sordu.
"Pek boş vaktim olduğu söylenemez." Yoongi gergin bir şekilde güldü.
"Öyle tabii..." Seokjin az pişmiş bifteğini dikkatli bir şekilde bölerken konuştu.
"Genelde kitap okurum. Uzun bir süredir çok vaktim olmuyor ama."
"O kadar mı?" Seokjin gözlerini tabağından çekerek Yoongi'ninkilere dikti. Yoongi Seokjin'in neden bunu yaptığını düşünüyordu. Üzerindeki etkisini biliyor olmalıydı. Kendisini sürekli bir köşeye sıkıştırılmış hissediyordu.
"Evet. O kadar."
"Kaç yaşındasın? Yirmi altı, değil mi?"
"Evet."
Seokjin başını sallayarak bifteğinden bir parça daha aldı.
"Sen neler yapmaktan hoşlanırsın?" Yoongi cesaretini toplayarak sorduktan sonra şarabından bir yudum aldı.
Seokjin soruyu beklemediğinden şaşkınlık içerisinde Yoongi'ye baktı, daha sonra gülümsedi.
"Bir düşüneyim... Haftada bir yemek kursum var. Genelde golf kulübünde arkadaşlarımı ziyaret ederim. Hafta sonları ise..." Seokjin durdu.
"Eğlence zamanı."
"Eğlence zamanı?" Yoongi sordu.
"Bilirsin işte." Seokjin omuz silkti.
"Hey, söylesene. Hiç bir striptizciye gittin mi?"
Yoongi bu soruya karşılık olarak neredeyse boğuluyordu. Seokjin oldukça eğlenmiş bir şekilde öksürerek kendine gelmeye çalışan genç adama bakarken kadehini tekrar doldurdu.
"Hayır."
"Hadi ama. Yirmi altı yaşındasın. Hayatınla ne yapıyorsun?"
Yoongi düşündü. Hayatıyla ne mi yapıyordu? Güneş kendini gösterene dek şirketin kalkınması için projeler hazırlıyor, Jaehee ile telefonda aptalca şakalara gülüyor, genç kız hattın öbür tarafında uyuya kalana kadar onunla görüntülü konuşuyordu. Ne Seokjin'inki gibi buluşacağı arkadaşları vardı, ne de gideceği bir yemek kursu. Yoongi sadece nefes alıyor ve çalışıyordu. Damarlarında kandan çok kahve gezdiğinden emindi bu noktada.
"Biliyorsun işte. Çalışıyorum. Mirasçı olmak kolay değil." Yoongi sesindeki ufak iğneleyici tonu saklama gereği duymamıştı.
"Başka kim mirasçı biliyor musun? Han Jumin. Peki Han Jumin ne yapıyor biliyor musun?" Seokjin elinde tuttuğu çatalını Yoongi'nin yönünde sallayarak konuştu.
Yoongi başını hayır anlamında salladı.
"Şu an bir kiraz çiftliğinde tatil yapıyor."
"Şu yanında çalışan sekreter bile..."
"Kang Jaehee." Yoongi düzeltti.
"Kang Jaehee bile tek başına Han Jumin'den daha fazla çalışıyor. Biraz ara vermelisin Yoongi. En azından bir hafta sonu için. Bunu bir arkadaş tavsiyesi olarak al."
Yoongi cevap vermeden yemeğini yemeye devam etti.
"Ah hatta, harika bir fikrim var. Neden bu hafta sonu benimle dışarı çıkmıyorsun? Kaliteli abi kardeş vakti geçirebiliriz." Seokjin parlak bir şekilde gülümsedi.
Kaliteli abi kardeş vakti mi?
Ancak Yoongi hayır demeyi beceremezdi.
"Pekala."
Seokjin'in kaldırdığı kadehe karşılık vererek gergin bir şekilde öğlen yemeğine devam etti.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turning Point | 태기
FanficKarmaşık bir dizi olay sonrasında Yoongi ve Taehyung'un kader ipleri birbirine dolanır. Bu, iki adam için de bir dönüm noktası olacaktır. ㅡKTH&MYG