Yoongi, üzerinde hatırlaması gereken notların yazılı olduğu kağıtlarla dolu sevimsiz ofis masasının boş bir köşesinde parmakları ile bir ritm tutturmaya başladığında uykusuzluktan kendinden geçmiş sekreteri Jaehee sinirli bir edayla arkasını dönerek korkunç, soğuk bir bakış yöneltmişti genç adama. Yoongi bu bakıştan alması gereken mesajı almış, elini tekrar bacağının üzerine bırakmıştı. Ancak şimdi de bacağını sallamaya başlamış, vücuduna söz geçirememişti. Ya Jaehee adamı kendi ofisinden atacaktı, ya da biraz sonra Yoongi, sinirli sekreteri tarafından kendisine doğru fırlatılan bir obje ile yaralanacaktı."Neyin var senin? Önündekilere baksana. Sallanıp duruyorsun..." Genç kadın elindeki dosyayı masanın üzerine ani bir hareketle bırakarak kan çanağına dönmüş kahverengi gözlerini adama dikti.
"Jaehee... Bu böyle olmayacak." Yoongi derin bir iç çektikten sonra başını masaya yaslayarak çocukça sesler çıkartmaya başladı. Her ne kadar çalışmaları gerekiyor olsaydı bile Yoongi'nin aklından geçen tek bir şey vardı, bu tek şey kesinlikle geçen ay şirket adına düzenlenen moda şovunun ekonomik getirisi değildi.
Daha çok, tanıdık bir adamdı.
Yoongi sürekli o geceyi düşündüğü için kendinden nefret eder olmuştu. Özellikle de işler yoğunlaşmaya başladığında, alışveriş merkezinin açılmasına şu kadar kalmışken...
Hayal kırıklığına uğramadığını söyleyemezdi, tabii. Adamla konuşma fırsatı bile olmamıştı ne de olsa. Taehyung, tuvalette kendisine Yoongi'nin bilmediği bir sebepten saldıran adamı atlattıklarından emin olduğu saniye bir taksi aramış, arabanın gelmesini beklerken ise acele bir tavırla, paranoya içerisinde etrafını kolaçan ederken Yoongi'ye üzerinde bir numara bulunduran bordo kartı vermişti.
Bordo, Kim Taehyung'un rengi olarak kodlanmıştı Yoongi'nin aklına davetten sonra. Önce üzerindeki bordo ceketi, sonra da kendisine verdiği kart...
Yoongi elbette numarayı aramamıştı. Ancak bu aramak istemediğinden değildi.
Jaehee bir robotu kıskandıracak halde hızlı hızlı bir şeyleri not alıyorken Yoongi kendisinden genç olan adamın ellerini düşündü. Uzun, narin parmakları vardı. O parmakların kendi gömleğinin yakasındaki kısa dansı da Yoongi'nin göğsünde yabancı bir his uyandırmaya yetmişti.
"Şu an bir yerlerden bizi izlediğine eminim. Gerçekten benim müşterim olduğundan emin olmak isteyecektir." Demişti Kim Taehyung, Yoongi'nin yakasını düzeltirken.
Yoongi'nin kafasında onlarca soru vardı, kendini gergin hissetmeden edemedi. Kendisi gibi insanların gözü önünde olan birinin her hareketine dikkat etmesi, kimlerle vakit geçirdiğini özenle seçmesi gerekirdi. Ancak Yoongi, Kim Taehyung'u tanımıyordu.
Müşteriden kastı neydi ki hem? Yoongi bir an genç adamın uyuşturucu satıyor olabileceğini bile düşündü. Adamı kurtarmış olmanın karşılığı bir skandal mı olacaktı?
"Yoongi. Ölü taklidi yapmayı kesip bana yardım eder misin? İstifa eşiğinde olduğumu yeterince belli edemedim mi? En son yediğim şey markette bulabildiğim en ucuz hazır ramendi." Jaehee duvarda asılı olan saate baktı. "Ve sanırım üzerinden dokuz saat geçti."
"Sana yemek alabilirim!" Yoongi ofisten, Jaehee'nin ve göz korkutucu kağıtların ülkesinden, kurtulma ümidiyle konuştu.
"Hayır. Sadece..."
"Bunları gözden geçir. Yalvarıyorum. İkimiz de eve gitmek istiyoruz." Jaehee açlıktan ve uykusuzluktan ölmek üzere gibi durmasına rağmen çalışmaya devam ediyordu, Yoongi buna imrenmeden edemedi.
"Pekala..." Yoongi duruşunu dikleştirdikten sonra eline bir tomar kağıt aldı.
"Tam da zamanıydı." Jaehee sinirli bir edayla konuşarak ofisin dışında yürümekte olan Seokjin'i gizlice eliyle gösterdi.
"Şimdi olmaz. Lütfen içeri girme. Lütfen içeri girme." Yoongi kendi kendine mırıldanırken kapı çoktan açılmıştı ve içeriye mutlu gülümsemesiyle ışık saçan Kim Seokjin daldı.
"Günaydın!"
Min Yoongi masanın üzerindeki zımba ile derin ve anlamlı bir şekilde bakıştıktan sonra kendisini öldürmek için zımbayı ne şekilde kullanması gerektiğini düşünmeye koyuldu.
Jaehee ayağa kalkmış ve hafifçe eğilmişti. Yoongi genç kadını seyretti.
"Günaydın Seokjin. Bir şey mi lazımdı?" Yoongi bu hoşnutsuz iletişimin bir an evvel bitmesini diliyordu.
"Yok yok. Dün geceden sonra nasılsın kontrol etmeye geldim sadece." Seokjin şakacı bir edayla konuşarak kahkaha attığında Yoongi gerilmeye başladı. Jaehee'nin hiçbir şeyden haberi yoktu ne de olsa. Eğer dışarıda olduğunu duysaydı onu öldürürdü. Belki de o yüzden tek kaşını kaldırarak Yoongi'ye imalı bir şekilde baktı.
"İçen ben değildim, sendin." Yoongi bir gülümseme ile cevapladı. Bu cevabın üzerine Jaehee yüzünde tanıdık bir ifade ile Yoongi'ye baktı.
Bu ifadenin bir adı "Sana güvenmiştim. İstifa ediyorum." idi. Jaehee'yi sık sık bu ifadeyle görmek mümkündü.
"İronik olan da o ya. Akşamdan kalma duran sensin, ben değilim."
Yoongi zımbaya tekrar baktığında bu kez onu Seokjin'e fırlatmak ile ilgili hayaller kurmaya başladı.
"Ha, sahi..."
"O diğer çocuğa ne oldu? Üniversiteden arkadaşın olana..."
Yoongi dişlerini hafifçe sıktı. O gün de yalan söylemek zorunda kalacaktı demek ki.
"Bir şey olmadı!" Hızlıca cevapladı. "Arabası ile onu eve bıraktım."
"Adı ne demiştin?"
Yoongi sonunda asla kazanamayacağını, eninde sonunda sekreterine her şeyi anlatmak zorunda kalacağını anlayarak iç çekti.
"Kim Taehyung."
"Jaehee de seninle aynı sınıftaydı değil mi?"
Bu konuşmanın iyiye gitmediğine dair hissi büyüyordu. Jaehee sessizce başını salladı.
"Birbirinizi tanıyor olmasınız. Üçünüzü birlikte hayal edebiliyorum." Seokjin güldü.
"Ah, evet. Taehyung-ah sevdiğim bir arkadaştı." Jaehee gülümseyerek konuştuğunda ağzından dökülen kelimeler neredeyse Yoongi'nin yutkunurken boğulmasına sebebiyet veriyordu.
İşte Yoongi tam da bu yüzden Jaehee'yi sekreteri olarak işe almıştı. İnanılmaz yetenekli olmakla birlikte genç adamın en yakın arkadaşıydı. Bu da demekti ki normal bir sekreterin yapmayacağı şeyleri -Yoongi'nin yalanlarına ayak uydurmak ve onun tembelliğini herkesten saklamak gibi- yapacaktı.
Bir iki dakika süren ufak konuşma sonrasında Seokjin kendisine anlatılanlardan yeterince tatmin olmuş olacaktı ki ofisi terk etti.
"Bana borçlusun."
"Sana her zaman borçlu olacağım."
Yoongi daha sonra yapmaktan çekindiği ancak yapması gerektiğini bildiği bir şeyi yaptı.
"Merhaba. Ben Min Yoongi. Uygun olduğun bir zamanda konuşabilir miyiz? Mümkünse yüz yüze. Teşekkürler."
Mesaj bordo kart üzerinde yazılı olan numaraya gönderilmişti bile. Ve Yoongi'nin beklemediği kadar hızlı bir yanıt geliverdi.
"Aha! Mesaj atacağını biliyordum. Telefonda konuşmayı seven biri gibi durmuyorsun."
"Ne kadar resmi..."
"Müşterime hayır diyemem. Bu akşam uygun musun?"
--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turning Point | 태기
FanficKarmaşık bir dizi olay sonrasında Yoongi ve Taehyung'un kader ipleri birbirine dolanır. Bu, iki adam için de bir dönüm noktası olacaktır. ㅡKTH&MYG