Ağlamaları çok tuhafıma gitmişti.
Ağlamayı bile, zar zor beceren bir insandım.
Duygusuz nevaleydim.
Duygu hissetmek, bana saçma gelirdi.
Herkesin duyguları olduğu doğruydu.
Fakat, körelmiş duyguları hissetmeyi herkes bilemezdi.
Buhar olup uçmuş duygular.
Saçma geliyordu işte.
Fakat bu tanımadığım kişinin, hoş duyguları var gibiydi.
Çok güzel ağlıyordu. Salakça gelebilirdi ama, çok güzel ağlıyordu.
Ağlamasından hoşlanmamıştım. Hem de hiç.
Telefonu suratına kapatabilirdim, ama yapmadım.
Yapamadım*
Dinleyesim geldi.
Kulaklarımı onunla doldurasım geldi.
Sürekli dinleyesim geldi.
Ve dinlemiştim.
Bir kulağımdan girip, ötekinden çıkmadı ama.
İçimde kaldı, acısını yaşadım.
Kulaklarımda uğuldadı.
Çok fazla duygu yaşadım orada, seçemezdim bile o an.
Ama en belirgini: üzgünlüktü.
Üzgündüm, kapatmıştım telefonu 1 saat sonra.
Ne yaptığını bilmiyordum.
Merak ettim mi, ettim.
Çok ettim.
Ama yine de elimden bir şey gelmedi.
Geldiyse de, elimle geri ittim.
Lanet.
