Belimdeki havluyu sıkılaştırarak, banyomdan çıktım.
Elimdeki havluyla saçlarımı kurularken, banyonun kapısını kapattım.
Üşütmemek için, hızlıca giyinmem gerekiyordu. Çok çabuk hastalanan bir insandım.
Aynalı dolabımın karşısına geçtim. Kapağı açacaktım ki; gözüme bedenim çarptı.
Çok zayıflamıştım, kemiklerim belli oluyordu.
Çok zayıfladığım için, bedenim iyice beyazlaşmıştı.
Yüzümü buruşturdum. Ten rengimi hiç sevmezim, küçükken sürekli hayalet diye dalga geçerlerdi.
Çirkin bedenime bakmayı kesip iç çamaşırlarımı giydim.
Bacaklarım da öyleydi. Her yerimle dalga geçerlerdi.
Bacaklarım ise kız bacağı gibiydi, erkek bacakları gibi kalın veya kaslı değildi.
Umursamayarak dolaptan gri eşofman ve siyah bir tişört aldım.
Hızlıca giydikten sonra, siyah çoraplarımı giyip kendimi yatağa attım.
Nemli saçlarımı karıştırdım ve yanda duran telefonumu elime aldım.
Jungkook adlı kişiden 2 cevapsız arama.
Dudağımı ısırdım. Ben banyodayken aramıştı.
Saate baktım: 20:12.
Çabucak telefon numarasını çevirdim ve telefonu kulağıma koydum. Saçlarımı iteledim.
Telefon kısa bir süre sonra açılmıştı.
"Merhöbö Yoongü."
Ney?
"Ney?"
"Kusura bakma Yoongi, y-yemek yiyordum."
Kıkırdadım.
"Ne yiyordun?"
"Ramen de, neden soruyorsun?"
Çabucak yataktan kalktım ve çalışma masamdan kalem ve defter aldım.
Herhangi bir sayfaya not aldım:
Jungkook ramen seviyor.
"Senin hakkında bilgiler topluyorum, ramen seviyorsun."
Güldü.
"İyi de, hangi Koreli ramen sevmez ki?"
"Ben. Ramenden nefret ederim."
Aramızda bir sessizlik olmuştu.
Sonra karşı taraftan paldır küldür sesler gelmeye başladı.
Kaşlarımı çattım ve sesleri dinlemeye başladım.
Bir kapı kapanma sesiyle, sesler son buldu.
"Jungkook, orada mısın?"
"Senin hakkında bilgiler topluyorum, ramenden nefret ediyorsun."
Nedense bedenim terlemişti o sıra.
Kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı.
Elimdeki kalemi sıkmaya başlamıştım.
Anlam verememiştim bu hislere. Uzak olduğum ve daha önce hiç tatmadığım hisleri tatmıştım.
O an tek bir şey düşünmüştüm: o böyle bir şey yapınca benim kalbim hızlanıyorsa, onunki de hızlanmış mıdır?
Kafam allak bullak olmuştu.
Transa geçmiştim o sıra.
Jungkook'un sesini duymasam, bi 10 dakika öyle kalırdım.
"Yoongi, Yoongi, orada mısın?"
"A-ah e-evet, dalmışım."
"Hm, peki."
"Jungkook, yarın konuşsak olur mu?"
"Niye ki? Bir şey mi oldu?"
"Kendimi çok iyi hissetmiyorum. Söz seni yarın arayacağım."
"Kendine dikkat et Yoongi, hasta olma sakın. Yarın konuşuruz."
"Görüşürüz."
Arama sonlandırıldı.